Bir evvelki yanında bu günkü yazılarımı sunamayacaktım sizlere
Problem çıkıvermişti. Tekniğin ilerlemesi yeni kolaylıklar getirmekte idi ama stresi de hiç eksik etmiyordu.
Örneğin evinize yeni televizyon, bilgisayar gibi kullanılırlardan zevk içinde aldınız. Getirdiniz veya getirdiler ev ve iş yerinize.
Akşam yemeği ardından koltuğa -bizim gençliğimizde yün mindere!- çekilip kahvenizi höpürdetirken TV’yi açtınız. Yalnız veya aile halkı ile bir güzel seyrediyorsunuz…
O da ne? Birden ya renk değiştiriyor, ya eğrim büğlüm, parazitli görüntü başlıyor hatta kararıveriyor!
Ne oluyor? Daha TV’de yeni diye merak edip stres içinde araştırıyorsunuz ama nafile.
Sizle beraber olanları bir strestir kaplıyor, zevkle oturmanız kargaşaya dönüyor!
Veya bilgisayarın başına geçtiniz. Dünyayı dolaşıyor önemli gördüklerinizi kopya ediyorken hatta bendeniz gibi köşe yazısını yazarken çalışmayıveriyor! Ne yapacağınızı şaşırıyor, strese giriyorsunuz.
Ama olur tabii insan yapısı kaldı ki insanlar bile aniden hastalanıveriyor Yüce yaradan esirgesin.
O anlık veya akşamlık stresi garantisi var bakarlar diye düşünürken atabilseniz de. Asıl stresler başlıyor.
Aldığınız firma ben değil servis bakacak diyor oraya başvuruyorsunuz.
Arıza hemen halledilebilecek durumda değilse bilhassa bilgisayar ve aksesuarları İstanbul’a gitmek mecburiyetinde ve size bir ay içerisinde verilebilecektir. Kanun böyle.
Peki, siz ne yapacaksınız? Bir ay TV, bilgisayar ve diğer cihazlara para verip mahrum kalmanızın hayıflığı içinde?
Maalesef yapılacak bir şey yok. Şunu da belirteyim ki falan marka bozulmaz diye bir şey yok. Hepsinde oluyor…
En iyisi bundan sonrasını bizzat başımdan geçenleri anlatmam daha iyi açıklamış olur sanırım.
***
Yıllar evveli çok iyi ve tanınmış bir markanın TV’sini almıştım. Bir hafta sonra arıza yaptı, servise gönderdiler. Parçası İstanbul’dan gelinceye kadar hava aldık.
Bilgisayar için kırk liralık bir flaş aldım belge doldurdum ve alıntı yerini tabii sildim.
Bir türlü verişi yapmıyordu. Satıcı servise, serviste fabrikasyon hatası diyerek İstanbul’a gönderdi.
Bırakın belgelerin gidişinin verdiği stresi, kullanma yapamayacaktınız bir ay.
Firmaya yazdım “bunun bedeli kadar gidiş geliş bakım masrafı var bunun yerine yenisini hemen verseniz de bizi stresten kurtarırken müşteriyi de kazansanız” dedim.
Anlayış gösterdiler yenisini gönderdiler ama koli masrafını biz ödeyince üstelik elliye de mal oldu.
Köşe yazılarını sizlere sunmak için notebook (yani dizüstü bilgisayar) bozulunca yeni ve tanınmış bir marka bilgisayar aldım. Ne güzeldi. Yeni donatımlarıyla hayli işlem görmekte idi.
Bu günlerin yazarları evinde ofis vb. de yazıyor. Yazı anında gazetelere gidiyor onlarda bir kontrolle hemen sayfalarına aktarıyorlar tabii.
Yıllar evveli geçiverdi şu an belleğimden…
Elle yazıp Rahmetli Mustafa Ataman’a verir o da hurufat yazılımı içinde dizgiye gönderirdi.
Sonra linoteyp ve bilgisayarlar çıktı ise de. İnternet olmayınca yine gazeteye kadar gidip elden veriliyordu.
Şimdi ne güzel değil mi? Oturduğun, bulunduğun dünyanın o bir köşesinden gönderiveriyorsun yazıyı.
İyi, iyi de. Ya bilgisayar bozuluverirse? İnternetin kesilişini saymayalım. Birazdan gelir belki!
Sayfa editörleri yazı bekler, elin kolun bağlı. Üstelik yukarda anlattığım gibi bir ay işleme paydos.
Ne yapacağınızı siz düşünün artık. Uzak yerlerde iseniz daha bir problemli. Kimin bilgisayarını kullanacaksınız?
Başıma geçen gün geldi ve hemen telefonla gazetelere durumu bildirdim. O günkü iyi de bir ay bekleme ne olacaktı?
***
Ama yepyeni bir anlayış getirilmiş (ismini reklam olacağı düşüncesiyle veremeyeceğim) bir firma tarafından bakın nasıl?
Bu firmanın Konya mağaza yöneticisi Sayın Sadi Toprak beyefendi müşfik konuşmaları ile ilgi gösterip “siz yorulmayın ve üzülmeyin. Servise gönderir akşama veririz” demişti. Bendenizde bu hava içinde ertesi günlü yazımı gelince yazarım rahatlığı içinde ayrılmıştım.
Akşama doğru gelen haberde arızanın ancak İstanbul servisince giderilebileceğini ve gönderildiği belirtilince kaynar sular başımdan dökülüverdi!.
Bir ay yoksundum bilgisayardan. Hâlbuki sabahtan geceye kadar başında tiryakisi oldum. Oyun değil araştırmalar yazışmalar gelen günlük 1500 mail vb. yüzünden.
Sayın Toprak ile ertesi sabah erkenden telefon konuşması yaptık.
“Ne olacak köşe yazılarım millet bekler verilemeyince kapatırlar başka yazı ile köşemi tabii…” derken sözümü kesti yine müşfik sesi ile:
“Bey ağabeyciğim hiç üzülme. Mensup olduğumuz firmanın müşterilerine özel hizmeti var.
Cihaz arızadan dönünceye kadar “Hizmette Konfor” hizmetimizle müessesemiz emanet bilgisayar veriyor. Lütfen gelin alın deyiverince dünyalar bendenizin oldu desem yeridir.
Bu firma sadece bilgisayar için değil, TV ve diğer cihazlar içinde geçerli olmakta imiş.
Siz sadece, daha ileride ki bir yıl içinde olarak arızalarda kullanmanız için 59.9 TL’lik paket ile emanet bilgisayarı yüklenip gidiyorsunuz.
Hatta aynı yerde iseniz servisini bile yapıyorlarmış. Sadece Konya için değil bütün Türkiye’de.
***
Bunu düşünürdüm yıllardır.
Aradaki günler için alanın suçu ne ki bir ay yoksun kalmakta? Neden emanet bir TV, bilgisayar vb. vermezler? Diye…
Demek ki sadece satış yapıp kazanmak değil. Hizmette ilerleme açılımına giren müesseseler de var…
Nasıl yazmaz ve duyurmazsınız böyle bir hizmet anlayışını
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Problem çıkıvermişti. Tekniğin ilerlemesi yeni kolaylıklar getirmekte idi ama stresi de hiç eksik etmiyordu.
Örneğin evinize yeni televizyon, bilgisayar gibi kullanılırlardan zevk içinde aldınız. Getirdiniz veya getirdiler ev ve iş yerinize.
Akşam yemeği ardından koltuğa -bizim gençliğimizde yün mindere!- çekilip kahvenizi höpürdetirken TV’yi açtınız. Yalnız veya aile halkı ile bir güzel seyrediyorsunuz…
O da ne? Birden ya renk değiştiriyor, ya eğrim büğlüm, parazitli görüntü başlıyor hatta kararıveriyor!
Ne oluyor? Daha TV’de yeni diye merak edip stres içinde araştırıyorsunuz ama nafile.
Sizle beraber olanları bir strestir kaplıyor, zevkle oturmanız kargaşaya dönüyor!
Veya bilgisayarın başına geçtiniz. Dünyayı dolaşıyor önemli gördüklerinizi kopya ediyorken hatta bendeniz gibi köşe yazısını yazarken çalışmayıveriyor! Ne yapacağınızı şaşırıyor, strese giriyorsunuz.
Ama olur tabii insan yapısı kaldı ki insanlar bile aniden hastalanıveriyor Yüce yaradan esirgesin.
O anlık veya akşamlık stresi garantisi var bakarlar diye düşünürken atabilseniz de. Asıl stresler başlıyor.
Aldığınız firma ben değil servis bakacak diyor oraya başvuruyorsunuz.
Arıza hemen halledilebilecek durumda değilse bilhassa bilgisayar ve aksesuarları İstanbul’a gitmek mecburiyetinde ve size bir ay içerisinde verilebilecektir. Kanun böyle.
Peki, siz ne yapacaksınız? Bir ay TV, bilgisayar ve diğer cihazlara para verip mahrum kalmanızın hayıflığı içinde?
Maalesef yapılacak bir şey yok. Şunu da belirteyim ki falan marka bozulmaz diye bir şey yok. Hepsinde oluyor…
En iyisi bundan sonrasını bizzat başımdan geçenleri anlatmam daha iyi açıklamış olur sanırım.
***
Yıllar evveli çok iyi ve tanınmış bir markanın TV’sini almıştım. Bir hafta sonra arıza yaptı, servise gönderdiler. Parçası İstanbul’dan gelinceye kadar hava aldık.
Bilgisayar için kırk liralık bir flaş aldım belge doldurdum ve alıntı yerini tabii sildim.
Bir türlü verişi yapmıyordu. Satıcı servise, serviste fabrikasyon hatası diyerek İstanbul’a gönderdi.
Bırakın belgelerin gidişinin verdiği stresi, kullanma yapamayacaktınız bir ay.
Firmaya yazdım “bunun bedeli kadar gidiş geliş bakım masrafı var bunun yerine yenisini hemen verseniz de bizi stresten kurtarırken müşteriyi de kazansanız” dedim.
Anlayış gösterdiler yenisini gönderdiler ama koli masrafını biz ödeyince üstelik elliye de mal oldu.
Köşe yazılarını sizlere sunmak için notebook (yani dizüstü bilgisayar) bozulunca yeni ve tanınmış bir marka bilgisayar aldım. Ne güzeldi. Yeni donatımlarıyla hayli işlem görmekte idi.
Bu günlerin yazarları evinde ofis vb. de yazıyor. Yazı anında gazetelere gidiyor onlarda bir kontrolle hemen sayfalarına aktarıyorlar tabii.
Yıllar evveli geçiverdi şu an belleğimden…
Elle yazıp Rahmetli Mustafa Ataman’a verir o da hurufat yazılımı içinde dizgiye gönderirdi.
Sonra linoteyp ve bilgisayarlar çıktı ise de. İnternet olmayınca yine gazeteye kadar gidip elden veriliyordu.
Şimdi ne güzel değil mi? Oturduğun, bulunduğun dünyanın o bir köşesinden gönderiveriyorsun yazıyı.
İyi, iyi de. Ya bilgisayar bozuluverirse? İnternetin kesilişini saymayalım. Birazdan gelir belki!
Sayfa editörleri yazı bekler, elin kolun bağlı. Üstelik yukarda anlattığım gibi bir ay işleme paydos.
Ne yapacağınızı siz düşünün artık. Uzak yerlerde iseniz daha bir problemli. Kimin bilgisayarını kullanacaksınız?
Başıma geçen gün geldi ve hemen telefonla gazetelere durumu bildirdim. O günkü iyi de bir ay bekleme ne olacaktı?
***
Ama yepyeni bir anlayış getirilmiş (ismini reklam olacağı düşüncesiyle veremeyeceğim) bir firma tarafından bakın nasıl?
Bu firmanın Konya mağaza yöneticisi Sayın Sadi Toprak beyefendi müşfik konuşmaları ile ilgi gösterip “siz yorulmayın ve üzülmeyin. Servise gönderir akşama veririz” demişti. Bendenizde bu hava içinde ertesi günlü yazımı gelince yazarım rahatlığı içinde ayrılmıştım.
Akşama doğru gelen haberde arızanın ancak İstanbul servisince giderilebileceğini ve gönderildiği belirtilince kaynar sular başımdan dökülüverdi!.
Bir ay yoksundum bilgisayardan. Hâlbuki sabahtan geceye kadar başında tiryakisi oldum. Oyun değil araştırmalar yazışmalar gelen günlük 1500 mail vb. yüzünden.
Sayın Toprak ile ertesi sabah erkenden telefon konuşması yaptık.
“Ne olacak köşe yazılarım millet bekler verilemeyince kapatırlar başka yazı ile köşemi tabii…” derken sözümü kesti yine müşfik sesi ile:
“Bey ağabeyciğim hiç üzülme. Mensup olduğumuz firmanın müşterilerine özel hizmeti var.
Cihaz arızadan dönünceye kadar “Hizmette Konfor” hizmetimizle müessesemiz emanet bilgisayar veriyor. Lütfen gelin alın deyiverince dünyalar bendenizin oldu desem yeridir.
Bu firma sadece bilgisayar için değil, TV ve diğer cihazlar içinde geçerli olmakta imiş.
Siz sadece, daha ileride ki bir yıl içinde olarak arızalarda kullanmanız için 59.9 TL’lik paket ile emanet bilgisayarı yüklenip gidiyorsunuz.
Hatta aynı yerde iseniz servisini bile yapıyorlarmış. Sadece Konya için değil bütün Türkiye’de.
***
Bunu düşünürdüm yıllardır.
Aradaki günler için alanın suçu ne ki bir ay yoksun kalmakta? Neden emanet bir TV, bilgisayar vb. vermezler? Diye…
Demek ki sadece satış yapıp kazanmak değil. Hizmette ilerleme açılımına giren müesseseler de var…
Nasıl yazmaz ve duyurmazsınız böyle bir hizmet anlayışını
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…