Ön yargılarımız var ya ön yargılarımız insanlığın baş edemediği ve düşüncelerini kontrol edemediği başlıca olumsuz zihinsel faaliyetleridir. Ön yargısız ve tanımadan yapılan zanlarımız ne kadar nasihat haline gelse de hepimiz kendi sandıklarımızın çarkında dönüp duruyoruz. Ünlü bilim insanı Albert Einstein; "önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan daha zordur." derken önyargıların insanlar üzerinde ne derece etkili olduğunu çok güzel özetlemiş. Görünüşüyle, davranışıyla algıladığımız ve yorumladığımız insanları acaba düşünceleriyle ve gönül rahatlığıyla uğurlayabiliyor muyuz? Yoksa onların hayat hikâyesiyle bize dokunuşunu, başarısını, mücadelesini ve çektiği zorlukları hiç de umursamadan görmezden mi geliyoruz? Sonra da kendi yanılgılarımızla baş başa kaldığımızda bazen yanlış sandığımız o düşüncelerin etkisiyle bir suçluluk duygusu içine mi düşüyoruz.
Görüntünün verdiği yanılgıyla bu sarmalın içinden çıkmaya çalışmaktansa önyargı sarmalını bırakıp hiç bu sarmalda dolanmamak en iyisi değil mi? Laf lafı açtığı gibi yazı da yazıyı yazdırır, oradan buradan örneklerle anlamlandırır. Haklılık payını artırarak daha anlamlı kılarak, Bir Kızılderili atasözü der ki: “Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy, benim geçtiğim yollardan yürü, benim takıldığım taşlara takıl, yeniden ayağa kalk ve aynı yola devam et. İşte o zaman beni yargılayabilirsin.” Belki de tüm yazmak istediklerimin özeti bu sözlerde yüklüdür ve örtüşüyordur. Ön yargılarımız her zaman bizim penceremizdir ve nasıl bakıyorsak kalbimizden de geçen odur. Sandığımız her şey bir düşünce üzerine anladığımız yanılgılarımızda tekrarından kaçındırmalı daima ama ne kadar bunu uygulayabiliyorsak o kadar güçlüyüz aslında. Hayatın kendi bir öğretmendir ve bunun her kesitinden öğrenecek bir şeyler, yaşantılarımızdan alınmış dersler hepimizin heybesinde mutlaka vardır. Ne kadar bizi hüzünlendirse de hastane ortamları öğrenmeye, ders almaya en uygun yerlerdir ve daima dolu dolu örnekleri ve hikayeleri vardır. Bir günlük de olsa hastanede gözlem altında kaldım. O sırada zaman zaman merak ettiğim bir kişinin bende bıraktığı iz benim bu yazıyı yazmama sebep oldu. Yanımda refakatçı olmaması ve bekleme aşamasının uzaması etrafımdaki insanlarla ilgili olarak daha fazla gözlem yapmamı sağladı. Kendimi insanlarla her zaman iyi iletişim kurabilen biri olarak düşünsem de hepimiz mutlaka yanıldığı durumlar olabiliyor. Sağlık sonuçlarının iyi çıkması moralimi de yükseltse de karşı tarafta yatan bir hanımla bir türlü iletişim kuramıyordum. Kadın, telefonuyla sürekli görüntülü konuşmalar yapıyor, el sallıyor, öpücükler gönderiyordu.
Yanındaki kızın da refakatçisi olduğunu düşünüyordum. Kadına ulaşmak için merakım da giderek artıyordu. Ama o hiç de oralı değildi ve kendi dünyasındaydı. Uzun bir aradan sonra nihayet bizlerle de iletişime geçmişti. Sonunda anladım ki yanındaki kızın dışındaki bütün çocukları özürlüydü ve kadıncağız onlar için hayata tutunmaya, onlar için yaşamaya çalışıyordu. O anda düşündüm ki empati yapmadan ya da nedenini öğrenmeden kimseyle ilgili hiçbir ön yargıda bulunmamak gerekiyordu. Anladım ki kadın bizlerle hiç konuşmadan saatlerce sadece özürlü çocuklarıyla iletişim halindeydi. Bir an için kendimden utanmıştım. Kadını anlamaya çalışırken kalp atışlarımın sesini duyabiliyordum. Durumu net olarak anlayınca kadının verdiği yaşam mücadelesi ve özveri nedeniyle kalkıp elini öpmek istedim.
Çünkü saatlerce kimseye selam bile vermeden odada özürlü çocuklarıyla sesli ve görüntülü konuşmaları çok değerliydi. Bu nedenle ben her şeye rağmen bu kadını gönlümde hiç uğurlayamadım. Nihayet onu biraz dinleyince önceden nasıl da önyargılı davrandığımı düşünüp kendimi suçladım. Oysa ona dokununca yaşadığı sıkıntıları, hiç de kolay görünmeyen hayatını tanımış; hayat hikayesini, çektiği yoklukları kolayca öğrenivermiştim. Üzerimde çok iyi izler bırakan kadının telefon numarasını almamış olmak da üzerimde bir pişmanlık yaratmıştı. Tahlil sonuçlarının iyi çıkması için onun adına dualar ettim. Hiç tanımadığım bu kadın bana bir anda çok şeyler öğretmişti. Eğer empati yapma becerisi göstermezsek, sadece dış görünüşe bakarak yargıda bulunursak her insan hakkında böyle yanılgılara düşebiliriz. Önyargılar bize ne tuzaklar kuruyor kim bilir. Ön yargısız bir hayat belki de çok zor ama bazen hiç beklenmedik bir anda sizin de karşınıza böyle sonuçlar çıkabilir. Önemli olan bunlardan ders çıkarıp kendi kurduğumuz mahkemenin daha adil olmasını sağlamak. İçimizdeki ön yargıları atabilirsek belki de daha iyi bir insan olmanın kapısını aralayabileceğiz. Ön yargılarınızın hayatınıza yön vermemesi dilekleriyle…