İlkokul tahsili yapan bir kişi 4 sene boyunca senede ortalama 10 ders görse 4 senede 40 ders kitabı okumuş oluyor.
Ortaokul ve lise tahsili yapan bir kişi de aynı şekilde ortaokulda 40, lisede 40 ders okuduğunu farzedelim.
Aynı öğrenci üniversite hayatında da 4 senede en az 40 ders okumuş olsa, ilk-orta-lise ve üniversite toplamı 160 ders yapıyor.
Tahsil hayatı boyunca en düşük rakamlarla en az 160 tane ders kitabındaki yüzlerce konuyu okuyor, dinliyor, anlıyor, bu derslerden teker teker imtihanlara giriyor ve sonuçta geçerli notları alarak diploma almaya hak kazanıyor.
Öğrenciler bu tahsil hayatı boyunca en az 160 kitabı okuduğu, anladığı halde -istisnalar hariç- pek çok kişi bunca yıl boyunca bir tek ciltten ibaret olan Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’i okumadan üniversite mezunu oluyor.
İnsan inanmasa bile, bir genel kültür olarak dünyadaki milyarlarca insanın mensubu olduğu büyük bir dinin esaslarını anlatan bu kitabı okuması gerekmez mi?
Kaldı ki bahsettiğimiz gençlerin büyük çoğunluğu “inanmamak” gibi bir durumda değil, hangisine sorsak “Elhamdülillah müslümanım” der. Hem Müslüman olup, hem de bu dinin ana kitabını okumamayı nasıl, neyle, hangi mazeretle izah edeceğiz?
İnsan günde bir sayfasını okusa iki seneye varmaz hatmeder. 16 senede meram etse en az 8 kere okuyabilir. Ama bırakın sekizi, beşi, üçü, hatta bırakın üniversite tahsilini, 16 seneyi… bir ömür boyu yaşayıp 50-60-70… sene yaşayıp ta bu koca ömründe “1” kerecik olsun Kur’an-ı Kerim’i okumadan gözlerini yuman bir Müslüman o kitabın sahibinin karşısına hangi yüzle çıkacak?
Eline herhangi bir zarf, davetiye, resmi tebliğat gelen insan bunu merak edip açar, okur, kendisini bağlayıcı nitelikteki bu yazının icabını yerine getirir. Anlamadığı bir konu ise avukata, hekime, muhasebeciye, bilmem kime müracaat eder, “aman bir cezaya basmıyayım, başıma bela gelmesin” diye uğraşır durur…
Alemlerin Rabbinden direk bize gelen ilahi tebliğatı niçin merak etmiyor, gereğini yerine getirmemekten korkmuyoruz, başımıza bir bela, ceza gelebileceğini hesap etmiyoruz?
Yoksa bizi yaratanın bize olan sözünü kaale almayıp, ciddiye almayıp, bakmaya, uğraşmaya, vakit ayırmaya değmez gözüyle mi bakıyoruz?
Ya o da bizi ciddiye almazsa, uğraşmaya değmez derse, bizimle ilgilenmezse… halimiz ne olur?