İslam Dini ne zaman yeryüzünü fesada boğan insan beyninden çıkan ideolojilerin karşısında insanları umudu haline gelip yönetim için yeniden bir alternatif olarak görülmeye başlamış ise, işte tam da o zaman Müslümanlar arasından İslam’ı insanlar nazarında yanlış düşünce ve uygulamaları sebebiyle kötü göstermeye çalışacak bir fırka türetilmiştir.
Bu 1400 yıllık İslam tarihinde hep böyle olagelmiştir ve Müslümanlar akıllarını devşirmezler ise daha da uzun zaman böyle olacak gibi gözükmektedir.
Diğer tüm fesat fırkalarının zararları gibi modern ve çağdaş İslam teranesi altında Müslümanlara verilebilecek en büyük zararlardan bir tanesi de Kur’ancılık düşüncesidir.
Bizatihi Kur’an’da ayetlerle tespit edilen Rasulullah’ın (sav) rehberliği ve öğreticiliğini red ederek Kur'an’ın herhangi bir açıklamaya ihtiyaç olmaksızın anlaşılabileceğini, bunun yanında hadislerin korunmadığını, korunan kitabın ve sözün yalnız Kur'an olduğunu ve sağlam kabul edilen hadislerin dahi şüphe taşıdığını ve şüphe taşıyan hiç bir metnin dini kaynak olamayacağını iddia eden Kur’ancılık mezhebi mensupları aslında bu düşünceleri ile Kur’an ayetlerine karşı çıktıklarını dahi düşünemez hale getirilmişlerdir.
Kur'ancılık mezhebi mensupları bu düşünceleri ile sahih İslam'ın ana yolu olan Ehli Sünnet mezheplerinden ayrılarak İslam tarihinde yaptıkları büyük zulümle anılan Hariciler safında yer almış olurlar.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi övülmüş örnekliği kıyamete kadar devam edecek olan Rasulullah’ın (sav) sahih sünnet ve hadislerini red ederek İslam dininin özellikle hayata uygulanacak olan hükümlerinin kaynaklarını Kur’an metnine indirgeme düşüncesini savunan Kur’ancılık mezhebi bu tutumuyla İslam’ın ilk dönemlerinde bu zihniyeti savunan ilk dönem Haricilerin çağdaş versiyonu gibidirler.
Rasulullah’ın (sav) sahih hadis ve sünneti ile Kur’an hükümlerinin hayata uygulaması olan fiillerini red eden Kur’ancılık mezhebi mensuplarının bu zihniyette olmalarının asıl amacı Kur’an ayetlerini hiç bir örnek kısıtlamasına tabi olmaksızın kendi istedikleri gibi tevil ederek herhangi bir kısıtlama getirmeyecek şekilde bir din veya inanış şekli oluşturup, dünya hayatında istedikleri gibi yaşamaktır.
Yani daha açık bir tabirle İslamiyet’i kendi istek veya görüşlerine göre evirip çevirip bir nevi yeni bir din oluşturarak o şekilde yaşamak istemeleridir.
Bunu açıkça ifade edecek kadar cesur olanlar Rasulullah’ın (sav) günümüze kadar sağlam bir şekilde gelen sahih hadislerine inanmaktan korktuklarını, çünkü sahih sünnet ve hadislerin hürriyetlerini kısıtladığını ifade etmektedirler.
Kur’ancılık mezhebi mensuplarının Kur’an-ı Kerim’i “öğretmensiz bir ders kitabı” olarak görmelerinin ve tanıtmalarının sebebi budur.
Hâlbuki kendileri için bir ders kitabı olarak gördükleri Kur’an ayetlerine göre Rasulullah (sav) kıyamete kadar gelecek tüm insanlar için övülmüş yegâne örnektir.
Rasulullah’ın (sav) Ashabı (ra) ve onları takip eden dönemde 1400 yıllık İslam ilim, irfan ve kültür süzgecinden geçerek günümüze ulaşan sahih hadisler ile sünnet uygulamaları üzerinde oluşturulmaya çalışılan şüpheler de asılsızdır.
Çünkü 1400 yıllık dönemde ilim, kültür ve ahlak yönünden bu günkülerden çok daha ileri seviyelerde olan selefimiz tarafında Rasulullah’ın (sav) hadisleri ile sünnet uygulamalarına defalarca yapılan itirazlar gözden geçirilmiş ve amansız saldırılar da bertaraf edilmiştir.
Çünkü Hadislerin tedvininden bu yana Hadisi Şerifler zaten sınıflandırılmış ve Rasûlullah’a (sav) nispet edilmeyenler ile yalanla isnad edilmiş olanlar ayıklanmıştır.
Dolayısıyla bu gün de Rasûlullah’a (sav) nispet edilmeye çalışılan pek çok hadis sahih değildir.
Hadislerden sadece sahihlik derecesine ulaşmış olanlar Hz. Peygamber'in (sav) sünneti kabul edilirler.
Bunun dışındakiler yani Kur’ancılık mezhebi mensup kişilerin uğraşları maalesef dünya ve ahiret hayatında sonu hüsran olabilecek bir ölümcül oyundur.