Mimin kalplere ve mümin beyinlere sahip olmak bir toplum için en büyük şans ve en büyük emniyet sigortasıdır. Mümin kalplerin hâkim olduğu bir toplumda tıpkı baharda açan papatyalar, çiçekler gibi sevgi, merhamet ve şefkat çiçekleri açılır her tarafta. Çünkü mümin ülfet edendir ve ülfet edilendir. Güven veren, insanı iyi hissettiren ve hoşgörülü davranmaya iten, acıları azaltan gülümsemeyi sadaka bilir ve her zaman gülümseyerek karşılar insanları.
Gül dağıtır gibi etrafına gülücük dağıtan bu davranışıyla adeta insanların kalplerini tamir eder. Başkalarını seven, başkaları tarafından sevilen ve kolayca kaynaşandır. Her şeyden önce ailesi ile çalışma ortamında arkadaşları ile mahallesinde komşuları ile akrabaları ile iyi geçinendir. Başkaları onunla iyi geçinebilir. Bir kimse başkaları ile iyi geçinemiyorsa, başkaları da onunla iyi geçinemiyorsa o kimsede hayır yok demektir.
Kardeşler topluluğu olan müminler birbirinin aynasıdır. ‘‘Mümin müminin aynasıdır.’’ Ona bakınca hatalarını görür. Her mümin ayna olamaz. Ayna olabilmesi için nefsini tanıması, nefsini terbiye etmesi gerekir. O zaman mümin kardeşine ayna olabilir. Ona bakınca kendi hatasını anlayabilir, kendi hatasını bulabilir. O yüzden aynayı yani kardeşini tanıyıp onunla hemhal olması gerekir. Bunun için ayna vazifesi görecek insanlarla hemhal olup aynalaşmak gerekir.
Aynayı tanımak, ayna ile hemhal olmak ve aynalaşmak gerekir. Bazen ayna puslu olabilir. Bunun nedeni kendimizdedir, kalbimizin kararmasıdır. Onu tövbe, pişmanlık ve dua ile temizlemek gerekir. Aynaların aynası peygamberimizdir.
Mümin müminin kardeşidir. Her zaman onu arkasından toparlar. Mümin sağlam karakterli, cesur ve yiğit insan demektir. Kardeşine ve hiç kimseye kalleşlik edip arkadan hançerlemediği gibi ona sırtını da çevirmez. Her işinde kolaylık sağladığı gibi ona zorluk da çıkarmaz. Dara düştüğü zaman elinden tutar kaldırır. Yüzüstü bırakıp gitmez. Zor zamanlarda ve sıkıntılı günlerde ona yardımcı olur. Onun işlerini kolaylaştırır.
Müminin Allah katındaki değeri Mukarrebin meleklerinden daha üstündür. Mukarrebin melekleri; Allah'ı teşbih etmek ve anmakla görevli olup, Allah'a çok yakın ve O'nun katında şerefli bir mevkide bulunan meleklerdir. İşte gerçek mümin bu meleklerden bile üstündür. O halde biz nasıl her hangi bir mümin kardeşimizi küçümser veya ona değer vermeyiz. Mümin kendisi tevazu sahibi olmalıdır ama bir mümin kardeşine baktığı zaman onu gözünde büyütmeli, ona çok değer vermelidir. Çünkü mümin çok değerlidir. O’nun Allah katındaki değeri yüksek olduğu için bizim gözümüzde de çok değerli olmalıdır. Bununla birlikte mümin kibir sahibi olamadığı gibi tam tresine tevazu sahibi olur.
İnsan insanın kurdudur, diye çokça kullanılan entellektüel bir cümle var, hayır insan insanın kurdu değil, aslında insan insanın dostudur, insan insanın umududur, insan insanın geleceği ve mutluluğudur. Kurt ancak ormanda savunmasız bir hayvanı yiyebilir veya bir kurtçuk ancak bir ağacı kemirebilir.
İnsan bir anda her şeyini kaybedebilir. Onun için çok dikkatli olmak gerekir. Herkesin sahibi, her müminin sahibi Allah’tır. O yüzden mümin kimsenin kalbini kırmaz. Kalp kırmak öyle basit bir olay değildir. Bir müminin kalbini kırmak yetmiş defa Kâbe’yi yıkmaktan daha kötüdür. Nefis yetmiş başlı bir ejderhadır. Bir kalp kırmaktan dolayı her şeyimizi kaybedebiliriz.
Mümin kibir sahibi olmaz tam tersine tevazu sahibi olur, mahlûkata karşı şefkatli olur. Gösterişten, bencillikten ve kendini beğenmişlikten uzak durur.
Gerçeklerin ne kadar farklı olduğunu, dünya hayatı denen bu rüyadan uyandığımız zaman anlayacağız. Dünyaya fazla bağlanmak ne kadar beyhude bir uğraştır. Yarın denecek kadar kısa bir zaman var, ölme vaktine. Corona bir gerçeği tüm çıplaklığıyla bir kez daha öğretti bize, gözlerimize faş edip gösterdi bize. Ölüm vaktine zaman kalmadı.