Yuvamız yazı serisi
İsrail’in Gazze’de son yaptığı soy kırımı karşısında bütün insanlık, “Artık yeter…” demeli ve gereğini yerine getirmelidirler. Çünkü bunların yaptıkları zulüm artık arş-ı âlâyı aşmış bulunmaktadır.
İsrail Hava Kuvvetleri'nin 26 Aralık 2008 günü Gazze'ye düzenlediği saldırılarda sabahın erken saatlerinden itibaren bombaladı ve 10 ton bomba kullandı. Hava saldırıları esnasında evleri bombalayan ve Filistinli sivil halkı hedef alan İsrail bu arada bir camiyi de vurdu. Bu saldırılarda ölü sayısının 350’yi aştığı ve yaralı sayısının da 900 geçtiği öğrenildi. Yaralılardan 600'ünün durumunun ağır olduğu bildirilirken, Mısır'ın Refah geçidinden çok sayıda insani yardım ve ilaç sevkiyatı yapıldığı belirtildi. Filistin'de dünkü saldırıda yaralananların acil olarak Mısır'ın Refah kapısından geçirildikleri ve Sina bölgesindeki hastanelere sevk edildikleri aktarıldı.
Saldırının resimlerini yayınlayan ajanslar yerlerde biçilmiş ekin gibi insanların ölerek yattığını, bunlarında çoğunun çocuk olduğunu bildirmişlerdir.
Batını ve özellikle ABD’nin desteğini alan İsrail saldırılarına çılgınca devam etmekte, kendisi için uygun bulduğu her zamanda saldırılar düzenlemektedir.
İSRAİL NASIL KURULDU
1900’lü yılların başında Osmanlı devletinin bir toprağı olan Filistin’de Yahudiler toprak sahibi olmak istediler. O zaman Osmanlının başında Padişah Sultan Abdülhamit bulunmaktadır. Teodor Herzel isimli bir Avusturya Yahudi Hahamı birçok denemeler yaptıktan ve bir çok devlet üst düzey yetkilisine rüşvetler verdikten sonra Sultanla görüşmeyi başardı. O esnada Ruslarla harp halinde olan bütçesinin büyük bir bölümünü savaşa harcayan Osmanlı’nın “Hazinesini doldurma ve borçlarını ödeme taahhüdünde bulunan Teodor Herzel’e Padişah; bu yardımın karşısında; “Bize Filistin’de bir miktar toprak verin. Size hayatımız boyunca dua edelim” dedi. O zaman Padişah; “Filistin milletimin malıdır ve kan bedeli ile alınmıştır. Kan ile alınan bir toprak para ile satılmaz” demiştir.
Sultan Abdülhamit’in bu kararlı cevabı karşısında Filistin’den toprak edinemeyecekleri anlayan Herzel, 1908’de İsviçre’nin Bazel şehrinde bir Siyonist kongresi toplamış ve önce Osmanlının ve Abdülhamit’in yıkılması gerektiğini söyleyerek planlarını o yöne kaydırmışlardır. (Siyonizm ve Türkiye – Doç. Dr. Yaşar Kutluay – 1970’li yıllarda Antalya’dan bir sandal ile denize açılan Yaşar Kutluay’dan bir daha haber alınamamıştır. İlahiyatlı gençler “Hocamız için mevlit okuyalım” teklifini Kutluay’ın hanımı “Kocam ölmedi. İsrail’de esirdir” diyerek kabul etmemiştir)
Dünya’nın değişik yerlerine sürülmüş (!) bulunan Yahudiler, 1920’li yıllardan sonra önce Filistin’de toprak satın almaya başlamışlar, sonra bu topraklarda yerleşim merkezleri kurmuşlar, 1948 yılında ise ABD’nin, Avrupa ülkelerinin ve (BM) Birleşmiş Milletlerin göz kırpması ile devlet olduklarını ilan etmişlerdir.
O günden buyana artık Filistin’de ve orta doğuda huzur kalmamış. İsrail terörü kendine politika yaparak Suriye, Mısır, Lübnan ile zaman zaman fakat Filistin’e her zaman saldırılarda bulunmuş ve bulunduğu yeri genişletmek için çalışmışlardır. Bu arara Başbakan Ariel Şaron’un sevk ve idaresinde “Sabra ve Şatilla katliamları” yaşanmış, çoluk çocuk, kadın erkek ve genç yaşlı demeden masum insanlar katletmişlerdir.
İSRAİL’İN HEDEFİ
Türkçemizde Yahudi için bir tarif vardır. Denir ki “Yahudi hem vurur ve hem de ne vuruyorsun be (!) diye bağırırmış” Görenler ve duyanlar sanki Yahudi’nin dövüldüğünü zannederlermiş. Bu gün de bunlar, dünya kamuoyuna aynı numarayı çekmektedirler. Hem saldırılar yapmakta çoluk çocuk demeden katletmektedirler ve hem de dünya genelinde ellerindeki ajans ve medya ile kamuoyunu aldatarak katledilen insanları suçlu gibi göstermektedirler.
İsrail’in hedefinde “Arz-ı mev’ut – vaat edilmiş toprakların” tamamını almak vardır. Bu topraklar, İsrail bayrağındaki Siyon yıldızının alt ve üst tarafında iki mavi çizgi ile belirtilmiş olan Nil ile Fırat nehirleri arasında kalan topraklardır. Bu topraklar batıda Mısır ile kuzey doğuda Türkiye’nin elinde bulunan (Erzurum’a kadar olan yerler) topraklardır.
Şimdilerde Filistin’de uyguladıkları katliamları gelecekte bu topraklarda oturan milletlere yapacaklardır. Bu gün gelip de katliam yapamıyorlarsa Filistin henüz yutulup hazmedilemedi, Lübnan’da Hamas henüz yok edilemediğindendir. Ama gelecekte Türklerin İsrail’e karşı koyamaması için de şimdiden gerekli tedbirler alınmış, milletimiz işsiz, fakir, aç, borca esir ve maneviyatından kopartılmış ve “yumuşak lokma” haline getirilmiştir.
Biz “başörtü – türban kavgası” yaparken, İmam-Hatipler kapatılıp, Kur’an kurslarının kapısına kilit vururken aslında milli ve manevi değerlerimiz yok edilmekte böylece gelecekte düşmana karşı koyma gücümüz olan imanımız yok edilmektedir.
ÖLEN HAYVAN DEĞİL İNSANDIR
Buzullar arasına sıkışmış bir balinayı kurtarabilmek için ayağa kalkan bir Batı dünyası, Filistin’de İsrail saldırıları ile yok edilen bir insanlığı niçin görmez, göremez. İnsan hakları diye ortalıkta feryat eden bir AB (Avrupa Birliği), eline bir meşale vererek en yüksek yere diktiği “Hürriyet anıtının” ABD’si, Filistin’deki soy kırımı niçin göremez. İsrail aleyhine ve saldırılarının durdurulması için 50’den fazla karar almış bulunan BM (Birleşmiş milletler) niçin yaptırım uygulamaz.
Halkı Müslüman olan ülkelerin işbirlikçi yönetimleri, bu feci katliam için niçin kıllarını bile kımıldatamazlar? Bir iki kınama masajı ile yasak savarlar?
Beyler, öldürülenler hayvan değil insanlardır. Sizlerin yapılan zulümlere karşı suskunluğunuz aslında insana, hürriyete, insan haklarına değer vermediğinizin açık ispatıdır.
Biliniz ki; öldürülenler insan değil sayenizde insanlıktır.
Ama yine biliniz ki “İlahi adalet er geç tecelli edecek ve zalimler ile zalimlere aktif ve pasif destek verenler, mutlaka helak edileceklerdir”
Ya İlahi. Ey adalet sahibi yüce Rabbimiz… Ey züntigam (intikam alıcı) olan Allah… Filistin’de katledilen masumların kanını sana havale ediyoruz.
Bizlere de akıl ve şuur ver ki, bilerek ve bilmeyerek yapılan zulümlere, bunlara destek olan işbirlikçilere ve katliamlardan sorumlu olmayalım. (Âmin)
İsrail Hava Kuvvetleri'nin 26 Aralık 2008 günü Gazze'ye düzenlediği saldırılarda sabahın erken saatlerinden itibaren bombaladı ve 10 ton bomba kullandı. Hava saldırıları esnasında evleri bombalayan ve Filistinli sivil halkı hedef alan İsrail bu arada bir camiyi de vurdu. Bu saldırılarda ölü sayısının 350’yi aştığı ve yaralı sayısının da 900 geçtiği öğrenildi. Yaralılardan 600'ünün durumunun ağır olduğu bildirilirken, Mısır'ın Refah geçidinden çok sayıda insani yardım ve ilaç sevkiyatı yapıldığı belirtildi. Filistin'de dünkü saldırıda yaralananların acil olarak Mısır'ın Refah kapısından geçirildikleri ve Sina bölgesindeki hastanelere sevk edildikleri aktarıldı.
Saldırının resimlerini yayınlayan ajanslar yerlerde biçilmiş ekin gibi insanların ölerek yattığını, bunlarında çoğunun çocuk olduğunu bildirmişlerdir.
Batını ve özellikle ABD’nin desteğini alan İsrail saldırılarına çılgınca devam etmekte, kendisi için uygun bulduğu her zamanda saldırılar düzenlemektedir.
İSRAİL NASIL KURULDU
1900’lü yılların başında Osmanlı devletinin bir toprağı olan Filistin’de Yahudiler toprak sahibi olmak istediler. O zaman Osmanlının başında Padişah Sultan Abdülhamit bulunmaktadır. Teodor Herzel isimli bir Avusturya Yahudi Hahamı birçok denemeler yaptıktan ve bir çok devlet üst düzey yetkilisine rüşvetler verdikten sonra Sultanla görüşmeyi başardı. O esnada Ruslarla harp halinde olan bütçesinin büyük bir bölümünü savaşa harcayan Osmanlı’nın “Hazinesini doldurma ve borçlarını ödeme taahhüdünde bulunan Teodor Herzel’e Padişah; bu yardımın karşısında; “Bize Filistin’de bir miktar toprak verin. Size hayatımız boyunca dua edelim” dedi. O zaman Padişah; “Filistin milletimin malıdır ve kan bedeli ile alınmıştır. Kan ile alınan bir toprak para ile satılmaz” demiştir.
Sultan Abdülhamit’in bu kararlı cevabı karşısında Filistin’den toprak edinemeyecekleri anlayan Herzel, 1908’de İsviçre’nin Bazel şehrinde bir Siyonist kongresi toplamış ve önce Osmanlının ve Abdülhamit’in yıkılması gerektiğini söyleyerek planlarını o yöne kaydırmışlardır. (Siyonizm ve Türkiye – Doç. Dr. Yaşar Kutluay – 1970’li yıllarda Antalya’dan bir sandal ile denize açılan Yaşar Kutluay’dan bir daha haber alınamamıştır. İlahiyatlı gençler “Hocamız için mevlit okuyalım” teklifini Kutluay’ın hanımı “Kocam ölmedi. İsrail’de esirdir” diyerek kabul etmemiştir)
Dünya’nın değişik yerlerine sürülmüş (!) bulunan Yahudiler, 1920’li yıllardan sonra önce Filistin’de toprak satın almaya başlamışlar, sonra bu topraklarda yerleşim merkezleri kurmuşlar, 1948 yılında ise ABD’nin, Avrupa ülkelerinin ve (BM) Birleşmiş Milletlerin göz kırpması ile devlet olduklarını ilan etmişlerdir.
O günden buyana artık Filistin’de ve orta doğuda huzur kalmamış. İsrail terörü kendine politika yaparak Suriye, Mısır, Lübnan ile zaman zaman fakat Filistin’e her zaman saldırılarda bulunmuş ve bulunduğu yeri genişletmek için çalışmışlardır. Bu arara Başbakan Ariel Şaron’un sevk ve idaresinde “Sabra ve Şatilla katliamları” yaşanmış, çoluk çocuk, kadın erkek ve genç yaşlı demeden masum insanlar katletmişlerdir.
İSRAİL’İN HEDEFİ
Türkçemizde Yahudi için bir tarif vardır. Denir ki “Yahudi hem vurur ve hem de ne vuruyorsun be (!) diye bağırırmış” Görenler ve duyanlar sanki Yahudi’nin dövüldüğünü zannederlermiş. Bu gün de bunlar, dünya kamuoyuna aynı numarayı çekmektedirler. Hem saldırılar yapmakta çoluk çocuk demeden katletmektedirler ve hem de dünya genelinde ellerindeki ajans ve medya ile kamuoyunu aldatarak katledilen insanları suçlu gibi göstermektedirler.
İsrail’in hedefinde “Arz-ı mev’ut – vaat edilmiş toprakların” tamamını almak vardır. Bu topraklar, İsrail bayrağındaki Siyon yıldızının alt ve üst tarafında iki mavi çizgi ile belirtilmiş olan Nil ile Fırat nehirleri arasında kalan topraklardır. Bu topraklar batıda Mısır ile kuzey doğuda Türkiye’nin elinde bulunan (Erzurum’a kadar olan yerler) topraklardır.
Şimdilerde Filistin’de uyguladıkları katliamları gelecekte bu topraklarda oturan milletlere yapacaklardır. Bu gün gelip de katliam yapamıyorlarsa Filistin henüz yutulup hazmedilemedi, Lübnan’da Hamas henüz yok edilemediğindendir. Ama gelecekte Türklerin İsrail’e karşı koyamaması için de şimdiden gerekli tedbirler alınmış, milletimiz işsiz, fakir, aç, borca esir ve maneviyatından kopartılmış ve “yumuşak lokma” haline getirilmiştir.
Biz “başörtü – türban kavgası” yaparken, İmam-Hatipler kapatılıp, Kur’an kurslarının kapısına kilit vururken aslında milli ve manevi değerlerimiz yok edilmekte böylece gelecekte düşmana karşı koyma gücümüz olan imanımız yok edilmektedir.
ÖLEN HAYVAN DEĞİL İNSANDIR
Buzullar arasına sıkışmış bir balinayı kurtarabilmek için ayağa kalkan bir Batı dünyası, Filistin’de İsrail saldırıları ile yok edilen bir insanlığı niçin görmez, göremez. İnsan hakları diye ortalıkta feryat eden bir AB (Avrupa Birliği), eline bir meşale vererek en yüksek yere diktiği “Hürriyet anıtının” ABD’si, Filistin’deki soy kırımı niçin göremez. İsrail aleyhine ve saldırılarının durdurulması için 50’den fazla karar almış bulunan BM (Birleşmiş milletler) niçin yaptırım uygulamaz.
Halkı Müslüman olan ülkelerin işbirlikçi yönetimleri, bu feci katliam için niçin kıllarını bile kımıldatamazlar? Bir iki kınama masajı ile yasak savarlar?
Beyler, öldürülenler hayvan değil insanlardır. Sizlerin yapılan zulümlere karşı suskunluğunuz aslında insana, hürriyete, insan haklarına değer vermediğinizin açık ispatıdır.
Biliniz ki; öldürülenler insan değil sayenizde insanlıktır.
Ama yine biliniz ki “İlahi adalet er geç tecelli edecek ve zalimler ile zalimlere aktif ve pasif destek verenler, mutlaka helak edileceklerdir”
Ya İlahi. Ey adalet sahibi yüce Rabbimiz… Ey züntigam (intikam alıcı) olan Allah… Filistin’de katledilen masumların kanını sana havale ediyoruz.
Bizlere de akıl ve şuur ver ki, bilerek ve bilmeyerek yapılan zulümlere, bunlara destek olan işbirlikçilere ve katliamlardan sorumlu olmayalım. (Âmin)