Günlük bir gazetede, bir Hoca efendiden referandum incileri okuyoruz: "12 Eylül günü, umre için bile olsa sandık başına gitmemek, evet dememek büyük vebaldir." buyurmuşlar. Tehdit eden, içinde ceza kokan, yönlendirici, ağır bir dil.
Neticede insan “Evet” de diyebilir. “Hayır” da.. Bunu ölüm kalım, hatta iman meselesi haline getirmek hangi akla hizmettir, anlamak zor.
Sonra ağzında, “değişim” gibi ortalıkta salınan, günü birlik, geçici parti söylemleri… Bırakınız partiyi pırtıyı; siz değişen değil, değişmez hakikatlerin savunucusunuz beyim!
Referandum, politik yollardan biri. Şahsında siyasetin “kutsallaştırılması”, tek belirleyici, biricik başvuru kaynağı olması, manevî kıymetlerin üstüne çıkarılması ise garabetlerin en büyüğü.
Sayın Türkiyeliler, “Hayır” oyu vermeniz ve referandum yerine umreye gitmeniz sakıncalıdır uyarıyorum! Fakat mesela Sümela Manastırı’na, bilumum kiliselere gidebilir, ayin hizmetlerinden ve Hıristiyanlık açılımından yararlanabilirsiniz. Ancak Kâbe’ye açılmak zinhar yasaktır.
Kiliseler peş peşe uyandırılır, ayağa kaldırılırken; en yetkili ağızlardan “Patrikhane bir an evvel açılmalıdır” duyuruları sıralanırken; AB(D)’nin İslâmiyet aleyhtarı faaliyetleri, Efendimiz’e(S.A.V.) yönelik hakaretler aşikârken, söz gelimi Florida eyaletinde, 11 Eylül saldırısını protesto etmek amacıyla, açık alanda "Kur'an-ı Kerim yakma günü" etkinliği düzenlemek isteyen kiliseler hortlarken.. yürek burkan gerçekler bu ulu zatların hiç mi dinî haysiyetlerine, hassasiyetlerine dokunmaz, hiç mi konu, kutsal gündemleri içine girmez de.. varsa yoksa bir referandum tutturulur gider Allah aşkına!
Fakat…
İlimde irfanda değil; siyasette ikbal, yükseliş ve gelecek vardır muhterem kardeşlerim!
Allah kerim! Hele bir azman partinin eşiğine, tozuna yüzümüzü gözümüzü sürelim de! Hem kim bilir belki diyeceğimiz “Evetlerle”, “amel defterlerimiz” sağdan takdim edilir, ukbâmız dünyamız garantilenir de.
Askere “siyasallaşanlar, parti kursunlar” buyruğunu verenler; siyasete bu denli teşne fedai, gözü kara zatlar için ne düşünürler bilmem. Herhalde gereği gibi değerlendirirler.
Din adamlarımızın politikaya yükledikleri kıymet ürkütücü... Bu görüşü izlersek, genel seçimlerde filanca büyük partiye oy vermezsek de, imanımız encamımız tehlikededir demek ki; karşı cephenin tümü de -Allah korusun- hadi hafifletelim inanç yoksulu oluyor şekildeki gibi.
Küreselleşmeye, güdülmeye, en önemlisi “dünyevîleşmeye” bu derece eğilimli ve namzet kafalar...
Osmanlı bilginlerinin, yönetim karşısındaki tavrı, duruşu neydi acaba? Titreyerek, siyaset erbabının iki dudağı arasına mı bakarlardı yoksa aksi mi varitti.
Evet oyu vermediniz, gitti imanınız. Verin bakalım ahrette hesabınız. Çekin Cehennemde misliyle günahınız.
Tanrım, temsil gücü ne yüksek, gökten onaylı partilerimiz var maşallah. Evet’i salladın mı, kurtuluşa, felâha erdin. Tatlı referandum meyvelerini devşirdin yedin.
“Kâbe Yolları” yerine siyasetin has güzergâhı, akçeli şaibeli yolları.
Siyaset öyle başat, dünya ve ahretimize hâkim bir unsur hâline geldi ki; dinî vecibeler bile Allah’ın emrine göre değil de, politika(cı)nın müsaadesi dâhilinde yapılır bir eylem oldu.
Bunca “demokrasi, özgürlük” lâfı havada uçuşurken, reyimizi “Hayır” yönünde kullanmak hakkımız da yoktur yani. Üstelik bazılarına göre bir de tercihimizle, maneviyatımızı tehlikeye atmış olacağız hani.
PKK’ya, ayrılıkçılara, “Sayın Öcalan’a” bahşedilmiş imtiyazların üzerinde ise hiç durmayalım! Buyurun milletçe, ümmetçe düşünmeyelim, kafamızı susturalım.
Bize kayıtsız şartsız itaat yaraşır. “Büyüklerimiz” namımıza düşünüvermiştir, U(yu)yalım.
Yeni Peygamberler, Yeni kıble Kâbe’ler artık siyaset meydanında.. “A….Z Partisinin” tam göbeğinde, orta yerinde.
Ah, biz bu büyük vebalin altından nasıl kalkacağız Hocam!
Neticede insan “Evet” de diyebilir. “Hayır” da.. Bunu ölüm kalım, hatta iman meselesi haline getirmek hangi akla hizmettir, anlamak zor.
Sonra ağzında, “değişim” gibi ortalıkta salınan, günü birlik, geçici parti söylemleri… Bırakınız partiyi pırtıyı; siz değişen değil, değişmez hakikatlerin savunucusunuz beyim!
Referandum, politik yollardan biri. Şahsında siyasetin “kutsallaştırılması”, tek belirleyici, biricik başvuru kaynağı olması, manevî kıymetlerin üstüne çıkarılması ise garabetlerin en büyüğü.
Sayın Türkiyeliler, “Hayır” oyu vermeniz ve referandum yerine umreye gitmeniz sakıncalıdır uyarıyorum! Fakat mesela Sümela Manastırı’na, bilumum kiliselere gidebilir, ayin hizmetlerinden ve Hıristiyanlık açılımından yararlanabilirsiniz. Ancak Kâbe’ye açılmak zinhar yasaktır.
Kiliseler peş peşe uyandırılır, ayağa kaldırılırken; en yetkili ağızlardan “Patrikhane bir an evvel açılmalıdır” duyuruları sıralanırken; AB(D)’nin İslâmiyet aleyhtarı faaliyetleri, Efendimiz’e(S.A.V.) yönelik hakaretler aşikârken, söz gelimi Florida eyaletinde, 11 Eylül saldırısını protesto etmek amacıyla, açık alanda "Kur'an-ı Kerim yakma günü" etkinliği düzenlemek isteyen kiliseler hortlarken.. yürek burkan gerçekler bu ulu zatların hiç mi dinî haysiyetlerine, hassasiyetlerine dokunmaz, hiç mi konu, kutsal gündemleri içine girmez de.. varsa yoksa bir referandum tutturulur gider Allah aşkına!
Fakat…
İlimde irfanda değil; siyasette ikbal, yükseliş ve gelecek vardır muhterem kardeşlerim!
Allah kerim! Hele bir azman partinin eşiğine, tozuna yüzümüzü gözümüzü sürelim de! Hem kim bilir belki diyeceğimiz “Evetlerle”, “amel defterlerimiz” sağdan takdim edilir, ukbâmız dünyamız garantilenir de.
Askere “siyasallaşanlar, parti kursunlar” buyruğunu verenler; siyasete bu denli teşne fedai, gözü kara zatlar için ne düşünürler bilmem. Herhalde gereği gibi değerlendirirler.
Din adamlarımızın politikaya yükledikleri kıymet ürkütücü... Bu görüşü izlersek, genel seçimlerde filanca büyük partiye oy vermezsek de, imanımız encamımız tehlikededir demek ki; karşı cephenin tümü de -Allah korusun- hadi hafifletelim inanç yoksulu oluyor şekildeki gibi.
Küreselleşmeye, güdülmeye, en önemlisi “dünyevîleşmeye” bu derece eğilimli ve namzet kafalar...
Osmanlı bilginlerinin, yönetim karşısındaki tavrı, duruşu neydi acaba? Titreyerek, siyaset erbabının iki dudağı arasına mı bakarlardı yoksa aksi mi varitti.
Evet oyu vermediniz, gitti imanınız. Verin bakalım ahrette hesabınız. Çekin Cehennemde misliyle günahınız.
Tanrım, temsil gücü ne yüksek, gökten onaylı partilerimiz var maşallah. Evet’i salladın mı, kurtuluşa, felâha erdin. Tatlı referandum meyvelerini devşirdin yedin.
“Kâbe Yolları” yerine siyasetin has güzergâhı, akçeli şaibeli yolları.
Siyaset öyle başat, dünya ve ahretimize hâkim bir unsur hâline geldi ki; dinî vecibeler bile Allah’ın emrine göre değil de, politika(cı)nın müsaadesi dâhilinde yapılır bir eylem oldu.
Bunca “demokrasi, özgürlük” lâfı havada uçuşurken, reyimizi “Hayır” yönünde kullanmak hakkımız da yoktur yani. Üstelik bazılarına göre bir de tercihimizle, maneviyatımızı tehlikeye atmış olacağız hani.
PKK’ya, ayrılıkçılara, “Sayın Öcalan’a” bahşedilmiş imtiyazların üzerinde ise hiç durmayalım! Buyurun milletçe, ümmetçe düşünmeyelim, kafamızı susturalım.
Bize kayıtsız şartsız itaat yaraşır. “Büyüklerimiz” namımıza düşünüvermiştir, U(yu)yalım.
Yeni Peygamberler, Yeni kıble Kâbe’ler artık siyaset meydanında.. “A….Z Partisinin” tam göbeğinde, orta yerinde.
Ah, biz bu büyük vebalin altından nasıl kalkacağız Hocam!