“Okumak” Çok şey öğreten bir işlem
Tabii kıymetini takdir edip okuyanlar için. Bazı konuları tekrar etmek bile ileri adım attırmakta.
Ne yazık ki bugünün gençliğinin birçoğu kitap ve dergi ile ilgilenmezken, gazetelerin bile sadece son sayfalardaki spor haberlerinden başkasına göz gezdirmiyor!
Bir kısmı bilgisayar başında bilgiler öğrenmeye kalksa da çoğunluğu oyuna dalıyor ebeveynler bilgisayarı kapatmak mecburiyetinde kalıyor. Kulaklarından GSM’ler hiç inmez oluyor!
Çocukluk ve gençlik zamanımızda gazete ve kitaptan başka bir şey bulunmadığı için mi ki? Dergilerin geleceği günleri iple çekerdik?
Güzel bir çocuk dergisi olan “Yavrutürk” ve “Çocuk” ile gençliği kendine bağlayan hala bir ciltlisi mahfuz “1001 Roman” da Kemalettin Tuğcu’nun nefes kesici hikayeleri.
Orta yaşlılara aktüalite sunan “Yıldız”, “Yedi gün” ile oluşumlar ile siyaseti de karikatür ve hicivlere boğan “Akbaba” ile meşhur karikatürcülerin dergisi “Karikatür”
Ya kitaplar olarak elimizden bırakamadığımız, Halide Edip Adıvar, Peride Celal, Kerime Nadir, Mükerrem Kamil Su, Esat Mahmut Karakurt, Mahmut Yesari, Ömer Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin ve nice diğerlerinin eserleri.
Alâeddin Tepesi’ndeki Halkevi sonra Postane yanı Hacıhasan Camii’nin Milli Kütüphane olduğu (!) kitaplıklarda, veya Kiralık Kitap veren rahmetli Arif Etik ile kardeşi Abdurrahman Etik’ten kiralayarak kibar hırsız Arsen Lüpen, Şerlok Holmes, Nat Pinkerton polisiye kitapları. Bendeniz bunların eski yazılı olanlarını alır okurdum.
***
O günler de, yayınlar da nostalji (hasret) oldu. Yerini haylice dergiler ve yazarların kitapları yer aldı.
Aldı ama o zamanın okuyanlar miktarı da çoğaldı mı? Yoksa nüfus oranına göre azaldı mı? Düşünmeye değer!
Ya olgunluk yaşlarında ancak okumaya başladığımız “Mesnevi”!
Kaç defa elimden geçse de tekrar tekrar okuduğum akan bir ırmaktan susuzluk gideren bu şaheserin Cilt 6 Sah. 120-141 sinden okuyup derinlere düştüğüm anlatımı birde sizler okuyarak susuzluk gidermiş olursunuz düşüncesi ile bir kısmından sunmak isterim.
“Mesnevî”nin “Neden ve Niçinler’ karşıt yaparak her yönde çeşitlemeleriyle bizleri mana âleminin derinliğine götürmekte…
Bu anlatımlardan alınacak ders, bizlere ışık tutan yol gösteren olmakta...
Bakalım kaç kişimiz okuyacak?
***
Hepsi maden de, niçin bu faydalı şu zararlı?
Neden bunun aklı başında, şu sarhoş?
Irmakların kaynağı aynı denizlerin, niçin bu tatlı, şu zehir zemberek?
Hür, esir, akıllı ve şaşkın aynı karından doğuyorsa “Çocuk, Babanın sırrıdır” sözü niçin doğru?
Âşığın kararsızlığı, sevgilinin karar ve sebatındandır. O dağ gibi nazla durdukça âşık yaprak gibi titrer... Eş ne demek? Misil, benzer; İyinin kötünün misli...
Burası, anlayışlının anlayışsızdan daha âciz olduğu bir yerdir. Burada parlak güneş bir zerreye kulluk eder. Aslan, ceylanın önüne baş kor. Bunlara inanmıyorsan, Allah Resûlü niçin yoksullardan devamlı dua isterdi?. O padişahların kıymetli definelerini yıkık yerlere gömdüğünü biliyordu... Kötü zan define yolundaki ters çakılmış nal izlerine benzer... Peygamberler dert ve sıkıntılara sabırla başlarını yüceltirler...
Bu âlem insana ebedi gülse ve kaşlarını hiç çatmasa ne vardı? Devamlı değişerek zahmete sokmasa, aşına acı katmasaydı. Gündüzün ışığını gece çalmasa, zevk ve neşe bahçesini kış dondurmasaydı. Saadet ve huzuru âlem endişesi ile bozmasaydı.Allah’ın iyilik ve rahmetinden ne eksilirdi?..
Konuşanın sözündeki güzellik, dinleyicidendir... Öğretmenin heyecan ve verimi çocuğun tesiriyledir... Çalgıcının dinleyeni olmazsa, çalgısı yüktür.. Ne gönlüne bir nağme doğar, ne güzel yansır, nede parmakları hünerle tellerde gezinir...
Allah Resûlü; Allah diyenlerin arzusuna göre konuşanların diline güzellik ve incelik lütfeder, buyurdu. Ama halk, yemek ve kadın sevdâsından Hak’ın san’atını görmeye ve aşkını görmeye vakit bulamaz.
Her işte yardımını dilediğimiz Allah isterse hiç ziyan etmeyiz. Ateşi (Hz. İbrahim’e) gül bahçesi haline getiren, zararsızda kılabilir. Dikenden gül bitiren, kışı bahara, derdi neşeye çevirebilir. Her şeyi yoktan var eden varlığı ebedi kılsa nolur? Bedene can veren canı geri almasa ziyan mı eder? Kula çalışıp yorulmadan verse, insanları şeytanın hilesinden korusa ne olur ki?
Acı, tatlı olmasa, güzel, çirkin, zor, kolay bulunmasaydı nasıl birisine sabırlı, iyi, cömertlik ve yiğitlik sahibi denirdi...
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Tabii kıymetini takdir edip okuyanlar için. Bazı konuları tekrar etmek bile ileri adım attırmakta.
Ne yazık ki bugünün gençliğinin birçoğu kitap ve dergi ile ilgilenmezken, gazetelerin bile sadece son sayfalardaki spor haberlerinden başkasına göz gezdirmiyor!
Bir kısmı bilgisayar başında bilgiler öğrenmeye kalksa da çoğunluğu oyuna dalıyor ebeveynler bilgisayarı kapatmak mecburiyetinde kalıyor. Kulaklarından GSM’ler hiç inmez oluyor!
Çocukluk ve gençlik zamanımızda gazete ve kitaptan başka bir şey bulunmadığı için mi ki? Dergilerin geleceği günleri iple çekerdik?
Güzel bir çocuk dergisi olan “Yavrutürk” ve “Çocuk” ile gençliği kendine bağlayan hala bir ciltlisi mahfuz “1001 Roman” da Kemalettin Tuğcu’nun nefes kesici hikayeleri.
Orta yaşlılara aktüalite sunan “Yıldız”, “Yedi gün” ile oluşumlar ile siyaseti de karikatür ve hicivlere boğan “Akbaba” ile meşhur karikatürcülerin dergisi “Karikatür”
Ya kitaplar olarak elimizden bırakamadığımız, Halide Edip Adıvar, Peride Celal, Kerime Nadir, Mükerrem Kamil Su, Esat Mahmut Karakurt, Mahmut Yesari, Ömer Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin ve nice diğerlerinin eserleri.
Alâeddin Tepesi’ndeki Halkevi sonra Postane yanı Hacıhasan Camii’nin Milli Kütüphane olduğu (!) kitaplıklarda, veya Kiralık Kitap veren rahmetli Arif Etik ile kardeşi Abdurrahman Etik’ten kiralayarak kibar hırsız Arsen Lüpen, Şerlok Holmes, Nat Pinkerton polisiye kitapları. Bendeniz bunların eski yazılı olanlarını alır okurdum.
***
O günler de, yayınlar da nostalji (hasret) oldu. Yerini haylice dergiler ve yazarların kitapları yer aldı.
Aldı ama o zamanın okuyanlar miktarı da çoğaldı mı? Yoksa nüfus oranına göre azaldı mı? Düşünmeye değer!
Ya olgunluk yaşlarında ancak okumaya başladığımız “Mesnevi”!
Kaç defa elimden geçse de tekrar tekrar okuduğum akan bir ırmaktan susuzluk gideren bu şaheserin Cilt 6 Sah. 120-141 sinden okuyup derinlere düştüğüm anlatımı birde sizler okuyarak susuzluk gidermiş olursunuz düşüncesi ile bir kısmından sunmak isterim.
“Mesnevî”nin “Neden ve Niçinler’ karşıt yaparak her yönde çeşitlemeleriyle bizleri mana âleminin derinliğine götürmekte…
Bu anlatımlardan alınacak ders, bizlere ışık tutan yol gösteren olmakta...
Bakalım kaç kişimiz okuyacak?
***
Hepsi maden de, niçin bu faydalı şu zararlı?
Neden bunun aklı başında, şu sarhoş?
Irmakların kaynağı aynı denizlerin, niçin bu tatlı, şu zehir zemberek?
Hür, esir, akıllı ve şaşkın aynı karından doğuyorsa “Çocuk, Babanın sırrıdır” sözü niçin doğru?
Âşığın kararsızlığı, sevgilinin karar ve sebatındandır. O dağ gibi nazla durdukça âşık yaprak gibi titrer... Eş ne demek? Misil, benzer; İyinin kötünün misli...
Burası, anlayışlının anlayışsızdan daha âciz olduğu bir yerdir. Burada parlak güneş bir zerreye kulluk eder. Aslan, ceylanın önüne baş kor. Bunlara inanmıyorsan, Allah Resûlü niçin yoksullardan devamlı dua isterdi?. O padişahların kıymetli definelerini yıkık yerlere gömdüğünü biliyordu... Kötü zan define yolundaki ters çakılmış nal izlerine benzer... Peygamberler dert ve sıkıntılara sabırla başlarını yüceltirler...
Bu âlem insana ebedi gülse ve kaşlarını hiç çatmasa ne vardı? Devamlı değişerek zahmete sokmasa, aşına acı katmasaydı. Gündüzün ışığını gece çalmasa, zevk ve neşe bahçesini kış dondurmasaydı. Saadet ve huzuru âlem endişesi ile bozmasaydı.Allah’ın iyilik ve rahmetinden ne eksilirdi?..
Konuşanın sözündeki güzellik, dinleyicidendir... Öğretmenin heyecan ve verimi çocuğun tesiriyledir... Çalgıcının dinleyeni olmazsa, çalgısı yüktür.. Ne gönlüne bir nağme doğar, ne güzel yansır, nede parmakları hünerle tellerde gezinir...
Allah Resûlü; Allah diyenlerin arzusuna göre konuşanların diline güzellik ve incelik lütfeder, buyurdu. Ama halk, yemek ve kadın sevdâsından Hak’ın san’atını görmeye ve aşkını görmeye vakit bulamaz.
Her işte yardımını dilediğimiz Allah isterse hiç ziyan etmeyiz. Ateşi (Hz. İbrahim’e) gül bahçesi haline getiren, zararsızda kılabilir. Dikenden gül bitiren, kışı bahara, derdi neşeye çevirebilir. Her şeyi yoktan var eden varlığı ebedi kılsa nolur? Bedene can veren canı geri almasa ziyan mı eder? Kula çalışıp yorulmadan verse, insanları şeytanın hilesinden korusa ne olur ki?
Acı, tatlı olmasa, güzel, çirkin, zor, kolay bulunmasaydı nasıl birisine sabırlı, iyi, cömertlik ve yiğitlik sahibi denirdi...
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…