Nereye gidiyoruz yazı serisi
Maneviyat, insanın dünya ve ahiretini düzenleyen ölçüler manzumesidir. İnsanın dünyasını düzenler, onu ahlaklı, edepli, bilgili, adil, emin ve güvenilir kılar. Ahiretini düzenler, maneviyat sahibi insanın dünyada iken yaptığı faydalı ve güzel ameller (işler) karşılığında yaratıcımız ona büyük ecirler verir, böylece ahireti de kurtulur ve ebedi saadete kavuşur. Bunların karşılığı, yapılması gerekenleri yaparken veya yapılmaması gerekenleri terk ederken aldığı manevi mükâfatlardır. Ancak, nelerin yapılması gerektiğini ve nelerin yapılmaması gerektiğinin öğrenilmesi gerekir. Buna ilim tahsili veya öğrenme diyoruz. İlim tahsilinin başı okumaktır. Dinimiz İslam’ın ilk emri ise ‘Oku’dur. Başka hiçbir şeyle değil de dinimizin ilk emrinin oku olması, dinimizin okumaya ve ilme verdiği değer sebebiyledir.
Peygamberimizin Hıra dağındaki mağarada karşılaştığı büyük mucize ile Allah’ın (c.c) peygamberine gönderdiği meleği Cebrail (a.s);”Oku ya Muhammed” demesi üzerine peygamberimiz, ben okuma bilmem diye cevap verir. Cebrail (a.s) onu sıkarak ve tekrar, Oku ya Muhammed der. Ben okuma bilmiyorum diye tekrarlaması üzerine onu ikinci kere sıkar ve “Oku” diye hitap eder. Peygamberimiz bu sefer,“Ne okuyayım” diye sorar. O da “ Yaratan Rabi’nin adıyla oku” demesi üzerine peygamberimiz, Allah’ın (c.c) adını anarak okumaya başlar. Bu olay bütün Müslümanlar tarafından bilinir ve inanılır.
ALLAH’IN ADIYLA OKU
Müslüman okuyan, okudukça bilgi ve görgüsünü geliştiren ve ilmin her sahasında destanlar yazan insandır. Okurken de okumaya, “Allah’ın adıyla” başlayandır.
Alak suresi (1–8) de; “Oku, yaratan Rabbinin adıyla. O, insanı bir alaktan yarattı. Oku, o keremine nihayet (son) olmayan Rabbindir. Kalem ile insana bilmediği şeyleri O öğretti. Sakın, okumazlık etme. Çünkü insan kendini okumaktan müstağni görerek muhakkak azgınlığa düşer. Şüphesiz, sonunda dönüş Allah’adır” buyrulmaktadır.
Peygamberimiz (İbn-i Mesut r.a) hadis-i şeriflerinde;"ilim istemek, her Müslüman’ın üzerine farzdır" buyurmaktadır. Bir başka hadislerinde ise; "Kim ilim tahsili için yola çıkarsa, dönünceye kadar, o Allah yolundadır” buyurarak, ilim yolunun Allah yolu olduğunu açıklamaktadır.
OKUMAK, SOYLU BİR EYLEMDİR
İslam medeniyetinin her sahada bütün insanlığa ışık tuttuğu devirler, Müslüman’ın çok okuduğu ve yazdığı devirlerdir. İlahiyattan, tasavvufa, astronomiden, matematiğe, cebirden geometriye, tıptan diğer fen ilimlerine kadar o gün büyük adımlar atılmışsa, bu o devirde çok okuyup yazan insanların bulunmasındandır. Tıpta İbn-i Sina’lar ve İbn-i Rüşt’lerin, makine dizaynında Diyarbakır’da yaşamış Eb-ul İz’lerin, havacılıkta Hazerfan Ahmet Çelebi ve Lâgari Hasan Çelebi’lerin, felsefede İbn-i Haldun’ların, Farabi’lerin İmam-ı Gazali’lerin, Cebir’de El Cabir’lerin, tasavvufta Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre ve daha nice büyük insanların yetişmiş olmasındandır.
Okudukları ve bazı şeyleri bildikleri halde bu kimseler bildikleri ile amel etmiyorlarsa yani bildiklerini kendileri uygulamıyorlarsa, "insanlara iyiliği öğretip de kendini unutan kişi, insanları aydınlatıp da kendini yakan mum gibidir" peygamber sözünü unutmamalıdırlar. İlmi, âlimlere karşı böbürlenmek, cühelâ ile münakaşa etmek veya mevki-makam elde etmek için öğrenmeyin. Kim bunu yaparsa ona ateş gerekir, ateş!" buyuran peygamberimiz, öğrenmenin de faydaya yönelik olması gerektiğine, aksi halde bu ilmin ne okuyana ne de başkalarına faydalı olmadığına işaret etmektedir.
Bugün Müslümanlar ve onların meydana getirdikleri topluluklar ilimde, fende, teknikte ve diğer sahalarda geri kalmışlarsa bunun sebebi, az okudukları için diyemiyorum, hiç okumadıkları için geri kalmışlardır diyorum.
Belki hepimizin evindeki kütüphanelerde yaldız kaplı ciltler içinde birçok kitap bulunmakta ama ne yazık ki onları açıp okumamaktayız. Ayette belirtildiği gibi, “okumayan insanın azgınlık etmesi” gündeme gelmekte ve böylece okuyan, öğrenen ve her sahada ileri giden milletlerin gerisinde kalınmaktadır.
OKUMAMA HASTALIĞI
Şimdilerde odalarımızın ve salonlarımızın başköşesini süsleyen ve bizim gelen misafirle bile ilgilenmemizi engelleyen televizyonlar, geçlerimizin ve çocuklarımızın zamanlarını sabun köpüğü gibi eriten bilgisayar ve atari oyunları, internet kafeler, bizlere tek kelime okutmama görevlerini (!) başarıyla yerine getirmektedirler. TV’ler haber ve aktualite adına bizlere ne vermişlerse o kadar öğreniyor, o kadar bilgi sahibi oluyoruz. Ne araştırma ve inceleme ve ne de tetkik yapamıyoruz.
Çocuk ve gençlerimizin eğitimini üstlenen okullar ve üniversiteler, ezbere dayalı bir eğitim programını uygulanmaları ve başörtüsü ve kılık kıyafet genelgeleri ile “Okumayı ibadet sayan zihniyetin çocuklarına” kapılarını kapatmasıyla, üniversitelerimizde ilmi tezler ve araştırmalar yapılamaz olmuş, yeni buluşların bulunması sanal âleme kalmış ve hayal olmuştur. Bulunanlar da faydaya yönelik olmadıkları için kadük (düşmüş) kalmaktadırlar. Bu iddiamızın ispatı, Batı üniversiteleri ile bizim üniversitelerimizin ilmi araştırma, buluş ve icat açısından karşılaştırılması yapıldığında acı acı ortaya çıkmaktadır.
Her insan inancının gereğini ortaya koyar. Bizler, inançlı insanlarız. Kimsenin tutum ve davranışı bizleri bağlamamalı, Allah’ın ilk emrinin “OKU” olduğu şuuruyla bol bol kitap okumalı, okuduğumuz kitapların, kendimize, ailemize, milletimize veya insanlığa faydalı olup olmadığına dikkat etmeliyiz. Bir de bilmeliyiz ki peygamberimizin sığındığı gibi bizler de ”faydasız ilimden de Allah’ (c.c) sığınmalıyız”