Kıymetli okurlar bilindiği üzere Cuma günü okullarımız ara tâtiline girdi. Karneler alındı, sevinç ve üzüntüler yaşandı, ödevler verildi. Tâtile alışkın bir milletiz. Kanaatimizce insan hayâtında boşluk, yan gelip yatma, çalışmadan keyfince yaşama diye bir süreç olmamalı. Ancak tabi insanların dinlenmeye ihtiyaçları vardır, bu ihtiyaç başka değişik bir işe koyularak yan gelip yatmadan da olabilir. İnsanın devamlılık arz eden çalışmalarında farklı bir mekan değişikliği dahi onun dinlenmesi anlamındadır. Bu sebeple tâtil anlayışımızı ömrü israf etmeden değerlendirmek bize yakışandır. Bu husus öğrenciler-öğretmenler ve tüm çalışanları için aynı mesâbededir.
Tâtile giren öğrenciler tâtil diye nitelenen zaman diliminde elbette verilen ödevleri yapmalı varsa konu eksiklerini kapatacak bir dizi çalışmalar gerçekleştirmelidir. Yanı sıra kutsal kitâbımızı okuma, dîni konulardaki noksanlıkları gidermek için bu boşluk mutlaka büyükleri tarafından doldurulmalı, küçüklerin namaz alışkanlığı kazanmasına gayret gösterilmeli deriz âcizâne. Tâtil öğrencilerimize ve öğretmenlerimize hayrolsun inşaALLAH.
Öğrenci-öğretmen derken bu ayın ikinci haftasında İstanbul’da öğretmenlik mesleğinin konuşulduğu faydalı bir fuar gerçekleşti efendim. Fuarı Yenilikçi Araştırma Geliştirme Merkezi yâni YEGAM yaptı. Fuarın ismi; ‘Türkiye Öğretmenlik Kariyer Fuarı’ adı altında ilk defa böyle bir çalışma icra edildi. Öğretmenlik mesleğinin sınırları, ehemmiyeti, niteliklerinin belirlenmesi gibi hususlar işlendi. Bu şekilde ilk defa problemler somutlaşmış oldu. Fuardaki bilim kurulu tam on iki üniversitenin eğitim fakültesi dekanlarındandı. Burada eğitim bilimcileri öğretmenlik mesleğini konuştular ama fuarda ortaya öğretmenlik mesleğinin günümüzde diploma ile değil öğretmenlerin mesleklerine ilâveten yaptıkları ve yapabilecekleri ek çalışma CV’leri ile öne çıkmaları konusu baskındı. Gelişen çağa öğretmenlerin mutlaka ayak uydurmaları ve donanımlarını genişletmeleri gerektiğinden bahsedildi.
Yine eskiden öğretmen, ‘öğreten’ iken şimdilerde; ‘çok bilenin aktarma ihtiyâcı’ ile ‘bilmek isteyenin öğrenme isteği’nin birleşmesinden mükemmel zeminlerin oluşacağı konuşuldu. Öğretmenin günümüzde ‘bilgi kaynağı’ olan yerine ‘bilgiye ulaşmayı öğreten’ kişi olması gerektiğinden bahisle öğretmenin varlığı, konumu, verimliliği sorgulandı. İyi de oldu. Zira öğretmenlerimizde kemikleşmiş pek çok yanlış vardı. Bunlar bir bir meydana çıkarıldı, konuşuldu ve çözüm önerileri sunuldu. Elbette öğretmenlerin ekonomik boyutlardan tutun da atanmaya kadar pek çok problemleri var bunları inkar edemeyiz. Ancak öğretmen kendini geliştirme adına bu sıkıntıların arasında sıkışıp kalmamalı kendi çözümlerini kendi üretmeli. Zira öğretmenlik mesleği en hızlı değişimlerin yaşandığı bir alandır.
İşte bu noktada öğretmen kendini hızla gelişen çağa uyum sağlama konusunda illa resmi kurumlarda değil gerek kendi ülkesinde gerekse dünyânın bir çok farklı ülkesinde kariyer imkanlarını araştırmalı ve denemelidir, dendi. Fuarda bunların mâhiyetleri hakkında bilgiler de vardı. Şurası bir gerçek ki, öğretmenler toplumun en önemli dinamikleridir. Öğretmen işini iyi yaparsa toplum da onunla kalite kazanır. Dînî ve ilmî yönden sağlam öğretmen sağlam nesiller yetiştirir. Öğretmen maddi donanım kadar mânevi donanım yönüyle de engin birikime sâhip olmalı ki nesiller inançsızlık girdabına düşüp çeşit çeşit sapkın akımın kurbânı olmasın. Senelerdir bu hususları yazıp duruyoruz. İnşaALLAH gün gelir fikirlerimiz okullarımızda neşvü nema bulur.
Bu faydalı çalışmayı gerçekleştirenleri tebrik ediyorum. İşin ilgili dertlilerinin böylesi nice faydalı faaliyetleri gerçekleştirmelerini yürekten beklediğimizi, desteklediğimizi iletmek istiyorum. Tâtilde olan anne ve babaları da çocukları televizyon, tablet, oyun başına terk etmemeleri gerektiğini hatırlatırken onları faydalı çalışmalarla meşgul etmelerini buradan salık veriyoruz. Kalın sağlıcakla.