Öğrenci evleri tartışması sürüyor, bu tartışma ne kadar sürecek bilemiyorum. Bu mesele önemli bir meseledir. Bu meseleye siyasi açıdan değil de bilimsel açıdan bakıp bir çözüm üretmemiz lazım. Çözüm üretmeyen çevreler problemin sorumlusu olurlar. Bunu başta söyleyeyim.
Bu konuda bazı çerceler özel hayata müdahale edilemez, edilirse toplumda ayrışma olur, demektedir. Bazı çevreler de, anayasa gereği evlerde kimin oturacağını iktidarların belirleme hakkı yoktur, ancak devlet, sosyal politikalarıyla o evlerde fuhşun, zinanın teşvik edilmesi yerine; değerleri, ülkeyi öne çıkaran yapılanmaları, politikaları belirlemekle görevlidir, demektedir.
Özel hayata müdahale edilemez, diyen çevreler, bu meseleyi “Suni gündem” olarak değerlendirmektedir. Bu meseleyi “Suni gündem” olarak nitelemek, meseleyi hafife almak ve gündeme gelmesinden çıkarı sebebiyle rahatsız olmaktır.
Biz de özel hayata karışılmasına karşıyız. İnsanın kendisine ve başkasına zarar vermeden istediğini yapmakta hürdür. Mesken dokunulmazlığı bireysel bir haktır, uygunsuz bir davranış olsa da şikâyet söz konusu değilse, devlet de olsa hiçbir kimse birinin meskenine izinsiz giremez.
Anayasa gereği evlerde kimin oturacağını hiçbir iktidarın karışamayacağını biz de biliyoruz, devlet de, Muhterem Başbakan da biliyor. Evlerde kimin oturacağını mal sahibi bilir. Mal sahibi istediğini oturtur, istemediğini oturtmaz.
Değerleri, ülkeyi öne çıkaran yapılanmaları, politikaları belirleyebilmek için halkı bu konuda ikna etmek gerekir, çünkü aynı anayasa sizin bu düşüncenizi hayata geçirmenize de manidir. Bu sebepten dolayı özel hayata müdahale edilemez diyen çevreler yine karşınıza çıkar, gayeniz sizin şeriata kapı aralamaktır, der.
Nitekim söz konusu çevrelerden biri, aileler için asıl tehlike Muta nikâhı diyerek meseleyi çarpıtmakta ve ardından şöyle demektedir: “AKP şeriata doğru adım adım ilerleyecek şeklinde bir inanç vardı. Şimdi bu inanç bir anlamda onaylanıyor. Ben bu tedirginliği yaşayanlara bugüne kadar her ne kadar Türkiye Afganistan olmaz, İran olmaz dediysem de, artık diyemiyoruz, zaten artık insanlar buna inanmıyor.”
Bu sebepten dolayı Sayın Başbakan’ın bu konudaki demeçlerini dikkatlice okuyalım ve ona göre demeç verelim. Çünkü devlet, bu meselenin önlem alınmadığı takdirde kangren olacağını ortaya koymuştur ki Sayın Başbakan bu meseleyi gündeme getirmiştir. Dolayısıyla gelin bu meseleye birlikte çözüm üretelim. Siyasi polemik konusu yapmakla bir şey kazanamayız.
Zina, fuhuş, kumar, faiz halkımızı kurdun ağacı kemirdiği gibi kemirmeğe devam etmektedir; çökertmek üzeredir. Bu sebepten dolayı bütün partilere, sivil toplum kuruluşlarına bir çağrıda bulunuyorum: Laik, demokratik, kapitalist düzen uğruna geleceğimizin teminatı gençlerimizin, kangren olmasına seyirci kalmayalım. Biz, bu meselede bir çözüm üretmeyip birbirimize düşersek bu meseleden para kazanan iç ve dış güçlerin ekmeğine yağ sürmüş oluruz. Hoşça kalın.