Hatıralar canlanıyor yazı serisi
Ülkesini kalkındırmak isteyen, sanayileşme adına “montaj sanayii, gazoz ve kola fabrikası kurmak, ülkenin birçok yerine trilyonlar vererek dev stadyumlar…” yaparak, ölü yatırımlarla meşgul olmak, elbette kalbi ülkesi ve milleti için çarpan bir yüksek makine mühendisi için olacak, kabul edilebilecek şeyler değildi.
Kurduğu “Gümüş Motor” fabrikası, dış güçler ve onların işbirlikçileri tarafından yapılan ithalatlarla, bu motorlar daha ucuza satılarak, bunlar küçük faizli ve uzun vadeli sanayi ve yatırım kredisi almak suretiyle bir de karlarına kar ekleyince Gümüş Motor Fabrikası, zamanın Başbakanı Adanan Menderes’in olumlu görüşüyle şeker şirketine devredilmişti.
Prof. Erbakan, bütün bu ayak oyunlarının o zaman ki adı Odalar Birliği, şimdiki adı TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) olan kuruluş tarafından yapıldığını tespit ederek, bir yolunu buldu ve Odanın Genel Sekreterliği makamına geldi.
O esnada Odalar Birliği’nin başında “Türkiye’ye dansı ilk defa benim anam getirdi diye diyen ve Masonluğu ile övünen…” Sırrı Enver Batur adında bir Başkan bulunuyordu.
Yine o dönemlerde yatırım ve işletme kredileri ile ihracat kredileri Odalar Birliği tarafından dağıtılıyor, bu krediler Anadolu yatırımcısı ve tüccarlarına değil, İstanbul, İzmir, Kocaeli gibi yerlerde tesislerini (montaj sanayi ve gazoz fabrikaları) kurmuş bulunan mutlu azınlığı daha çok zengin etmekte kullanılıyordu.
Seçimle kazandığı Odalar Birliği Başkanlığı, Polis zoruyla elinden alınan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, AP Genel Merkezine üye olmaya giderken Ankara/Kızılay’da sol yanında ben vardım (1969)
ODALAR BİRLİĞİNDE ANADOLU RÜZGÂRI
Kredi tevzii ve dağıtımda son karar Başkana ait olduğu için henüz onların dağıtımını ele geçiremeyen Genel Sekreter Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Anadolu Odaları ve Borsaları ile ve onlara bağlı tüccarlar ile sıkı bir temasa geçti. Onların yatırımlarının projelendirilmesinde, üretimlerinin dünya standartlarına yükseltilmesinde, iç ve dış pazarlarının bulunmasında ve işlerlik kazanmalarını temin etmede büyük çalışmalar yaptı. Bir taraftan da Oda ve Borsaların Genel Kurullarına katılıyor, o akıcı ve tesir gücü yüksek konuşmaları ile “Türkiye’nin sanayileşmesi için neler yapılması gerektiğini” anlatıyordu.
Odalar Birliğine bağlı Oda ve Borsalar öyle bir konuma gelmişti ki yapılacak Odalar Birliği seçimlerinde Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a Anadolu tüccar ve yatırımcılarından büyük destek geleceği artık gözle görünüyordu.
1969 yılı ilk çeyreğinde yapılan Odalar ve Borsalar Birliği seçiminde Genel Sekreter Erbakan, büyük bir çıkış yaparak ve büyük bir farkla Genel Başkanlığa seçildi.
Birkaç gün siyasi arenada büyük çalkantı doğuran bu seçim, Demirel Hükümeti ve onun Ticaret Bakanı Ahmet Türkel tarafından bir türlü hazmedilememişti. Nitekim üçüncü günün sonunda Ticaret Bakanlığı aldığı bir kararla Odalar Birliğinin Kredi dağıtım yetkisini elinden aldı. Daha sonra bir adım daha atarak Odalar Birliğinin Bankalarda bulunan bütün hesaplarını bloke etti.
DARBELER ERBAKANLA BAŞLADI
Birkaç gün sonra da (Mısır’da yüzde 52 oyla seçilen Cumhur Başkanı Mürsi’ye yapılan askeri darbe gibi – 1 Temmuz 2013) bir darbe yapıldı. Bir sabah erkenden Polis, idari bir emirle Odalar Birliğinin kapıları kırarak içeri girdi ve Başkan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın odasını ele geçirdi(!)
Ben o esnada İstanbul’da münteşir (yayınlanan) “Bizim Anadolu Gazetesi”nin Ankara bürosunda muhabir olarak çalışıyorum. Kızılay’da bulunan Gazete idaresine gelen bir haberle az ileride ki (Bakanlıklarda) Odalar Birliğine gittim.
Benim basın mensubu olduğumu gösteren “basın kartı” sayesinde beni içeriye aldılar. Polis her tarafı tutmuş. Hatta Genel Başkanın odasını bile işgal etmiş, orada bulunan evrak ve dosyaları toplamakla meşguldü.
Biraz sonra Odalar Birliği Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan geldi ve yüzünden hiç düşürmediği mütebessim bir çehre ile orada buluna Polis amir ve memurlarına; “O… Bu gün mesaiye erken başlamışsınız…” dedi.
Odasına girdi. Kendi özel eşyalarından birkaç parça eşyasını Polisin izniyle aldı ve orada hazır bulunan basın mensuplarına ilgilerinden dolayı teşekkür ettikten sonra;
“Görüyorsunuz ki Demokratik yoldan seçimi kazandığımız ve bir birkaç gün de Başkanlık yaptığımız halde Hükümet, idari yollarla Polisi kullanarak bizi kendi odamızdan çıkarma kanunsuzluğunu işlemiştir. Bundan sonra bu mücadelemize siyasi sahada devam edeceğiz. Şimdi giderek AP (Adalet Partisi – Başbakan Demirel’in Partisi) ne kaydımızı yaptıracağız” dedi. Orada hazır bulunan gazetecilerden biri;
“Hocam… Sizi, Odalar Birliğinden çıkartan Demirel, kendi partisinden sizi veto etmez mi?” dedi. Hoca bu soruya;
“Belki eder. Ama şurası iyi bilinmelidir ki AP’nin tabanı bizimdir” dedi.
Sonra Odalar Birliği’nden yanında birkaç inanmış iş adamı ile çıkan Erbakan yine Kızılay’da bulunan AP Genel Merkezine yürüyerek geldi ve orada ki yetkililerden üye kayıt fişi istedi. Fişi doldurarak imzaladı ve yetkililere teslim etti.
Daha sonra Hocamıza sorduk. “Hocam, veto edileceğinizi baştan bildiğiniz halde niçin AP’ye üye başvurusu yaptınız?” Hocamız bize;
Eğer öyle yapmasaydım, bunlar; “Erbakan, Solun karşısında Sağı böldüler” ithamını yaparak Anadolu insanının ifsat edebilirlerdi” dedi.