Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan başlayarak bu güne kadar ki geçen politik figürlere baktığımızda Türk siyasetinin odak noktasında yer alan ve dost düşmen hemen herkesin eninde sonunda itiraf etmek zorunda olduğu en merkezi figürün Merhum Erbakan Hoca olduğu görülecektir.
Necmeddin Erbakan(Rha)ın 1969 yılında bağımsız olarak siyasete atıldığı ilk günlerden vefat edeceği ve Saadet Partisi Genel Başkanlığına kadar olan siyasi kariyeri ve politik üslubu bu gerçeği ortaya koymuş bulunmaktadır.
Özellikle İslam Ülkeleri ile birlikte oluşturduğu D8 in dünya siyasetine olan tesiri ve bir araya gelemezler denen İslam ülkelerinin arasındaki ekonomik ilişkilerin kurulmasını başlatmış olması başlı başına ele alınacak bir hamledir.
Teknik üniversitede eğitim görmüş ve aynı üniversitede hoca olması nedeniyle siyasetinin ilk günlerinde Merhum Necmeddin Erbakan Hocadan teknokratik bir üslup bekleyenler onda hocalığının farklı yüzlerini gördükçe ya çok yakın dost olmuşlar ya da iktidar olma kavramının merkezine İslam Dininin siyasi ve ekonomik reçetelerinin hayata geçirilmesin, kendi siyasetlerinin sonu olacağına inandıkları için en şiddetli düşman olmuşlardır.
Gerek sağ siyaset gerekse de sol siyaset figürlerinin hemen hepsinin yakinen çalıştıkları dönem içinde Merhum Erbakan’ın politika sahnesinden dışlanmasının tarihi bir hata olduğunu ifade etseler de siyaset meydanlarında farklı üsluplar kullanmaya devam etmişlerdir.
Merhum Necmeddin Erbakan Hocanın parti başkanlığını diğer parti başkanlarından farklı olarak liderlik olarak uygulaması kendisinin diğer politik figürlerden ayrıcalıklı bir seviyeye oturtulmasını sağlamış partinin yapısından daha çok bu özelliğin hegemonyadan farklı olarak bir dini karizma olarak da görülmesini gerektirmiştir.
Türkiye’de o zamana kadar diyanet camiasında görev yapan yüzbinlerce cami imamı, hatip, vaiz, müftü ile eğitim camiasında görev yapan imam hatip okulu öğretmeni ve hatta yüksek İslam Enstitüsü ve ilahiyat fakültesi hocaları olmasına rağmen bu ülkede ilk defa İslam’ın siyasi ve ekonomik çehresiyle bir hayat rejimi olarak uygulanması gerektiğini ve sisteme de Milli Görüş denildiğini yine bu teknokrat tabanlı siyasetçi tarafından milletine duyurulmuştur.
Merhum Erbakan’ın siyaset çağrısı yaptığı bu kesimden özellikle Diyanet ve İlahiyat camiasından bir takım kişiler tabir caiz ise kendi alanlarına müdahale gibi gördükleri için en başından beri ya teklifleri münasip bir lisanla geri çevirmişler ya da Erbakan’ın özel veya genele açık toplantılarda kendilerine ifade ettiği fikirlerini yok edilmesi gereken zararlı bir olgu olarak görmüşlerdir.
Merhum Erbakan Hoca ile birlikte Türkiye siyasetinde parti başkanlarının partilerine hâkim olma, otoritesini kurma ve parti teşkilatları ile parti siyasetini en ince noktalarına kadar belirlemenin tabir caiz ise bir hegemonya olduğu iddiaları ortaya atılmış ancak gerek Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tek parti iktidarı olsun gerekse son yıllardaki tek parti iktidarı olsun parti başkanlarının partileri ve partilileri üzerindeki konumunun ne derecelere vardığı görmeleri bile bu iftiralarından onları döndürememiştir.
Türk siyasetinde Merhum Erbakan Hocanın İslam siyaset ve ekonomisi konularındaki derin bilgisi, Sahih Ehli Sünnet uygulamalarının yılmaz savunucusu olarak bir derviş olması ile kurduğu tüm partilerin bir öncekinin tavizsiz devamı olması sebepleri ile yaşadığı süre içerisinde onu anlayamayanların Türkiye’de çok partili hayatın zaman zaman kesintiye uğratılması konusunda da tek suçlu olarak göstermelerine sebep olmuştur.
Milli Görüş hareketin lideri olarak sadece politika yapan bir genel başkan olmaktan öte öncelikle dini kimliğini her fırsatta öne çıkaran ve bu amaçla kullandığı politika dilinde ayet ve hadisleri metinleri ile birlikte okuyabilen, bağlı olduğu dergâhının eğitim görmüş mensuplarını devletin üst kademelerine taşıması ile birlikte ayni dini hassasiyetleri taşıyan kişilerle birlikte uyguladığı bütüncül politikalar onu batı dünyasında Türkiye ile birlikte diğer İslam ülkelerini maddi ve manevi olarak ayağa kaldırmaya çalışan bir İslam bağımsızlık siyasetçisi olarak görülmüştür.
Emperyalist batının sömürgeci politikalarına bu denli karşı olmasını kurduğu her koalisyon hükûmetinde uyguladıkları politik hamlelerle ortaya koyan Merhum Erbakan Hoca kendi ülkesi başta olmak üzere hemen hemen tüm İslam ülkelerinin toplumları tarafından ise Müslüman bir hoca olarak görülme yanlışlığı yaşanmıştır.
Türkiye’de hoca unvanı kullanıldığında hemen herkes tarafından akla ilk gelen kişi olan Merhum Necmeddin Erbakan(Rha)ın gerçek hayatta da hoca olarak anılmasının temel dayanakları Merhum Erbakan’ın, İslami bir kimliğini gerek bireysel hayatında gerekse siyaset hayatında kurumsal anlamda sürdürmesi ve hocalarından az kişiye nasip olan kayda değer bir İslami eğitimi almış olmasıdır.
Erbakan denince akla gelen belki de en önemli hususlardan biri de tek parti uygulamaları ile devlete düşman edilen kürtleri en çok düşünen lider olmasıdır.
Merhum Erbakan hoca siyasi hayatında hiçbir zaman Kürt-Türk diye bir ayrım yapmamış olması, sürekli olarak Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu coğrafyasını yatırım yapılması gereken alanlar olarak görmesi kürt vatandaşlar nazarında da Erbakan Hocayı dindar, haram yemeyen, milletinin refahı için çalışan bir kurtarıcı seviyesine çıkarmıştır.
Necmeddin Erbakan Hocanın edep sınırını asla aşmayan bir kendine has mizah üslubunun hoşgörüsünün olması ise başlı başına üzerinde araştırma yapılması gereken hususlardır.
Merhum Erbakan Hocayı vefat yıldönümünde bir kez daha rahmet minnet ve saygı ile anıyoruz.