Öcalan BDP ve Kandil'e ayar verebilir

Gazetemiz yazarı Adem Yavuz Arslan, Öcalan'ın mesajı sonrası BDP ve Kandil'e kim ayar verebilirin cevabını köşesine taşıdı.

İŞTE O YAZI:

Diplomatik çevrelerde 'çetin müzakereler' için kullanılan "Başarılı bir anlaşma için masanın etrafında en az iki centilmen olmalıdır" mealli bir tabir var.

Son günlerde bu sözü haklı çıkartan / hatırlatan gelişmeler yaşanıyor.

Malum olduğu üzere 'çözüm süreci'nde kritik bir aşamadayız. Nevruz'da okunan Öcalan'ın mesajından sonra PKK'nın Türkiye'yi terk etmesi bekleniyor.

Ancak gerek Kandil'deki Karayılan'dan gerekse de BDP yönetiminden tersi yönde açıklamalar geliyor.

Özellikle de BDP eş başkanı Demirtaş'ın TBMM'de yaptığı açıklamalar kafaları karıştırdı.

Demirtaş özetle 'Öcalan'ın geri çekilin çağrısı yapmadığını, çekilmenin olabilmesi için yasal düzenlemenin şart olduğunu, hükümetin adım atmasını beklediklerini' söyledi.

Ayrıca 'Öcalan'ın kendi sesinden örgüte seslenmesi gerektiğini' de anlattı.

Sadece bu açıklamalar bile BDP'nin/Kandil'in süreci okuyamadığını veya başka bir ifadeyle çözüme hazır olmadığını gösteriyor.

Hükümetin 'baldıran zehri içip sırat köprüsünden geçmeye niyetlendiği' Adalet Bakanı Ergin'in "Bu suçsa ben bu suçu işliyorum" dediği bir dönemde BDP cephesi başka bir ajandanın peşinde.

Beklentiyi yükseltip hükümeti zorlamak

Öcalan'ın mektubunun ve çizdiği yol haritasının örgüt tarafından hazmı kolay değil.

Bu açıdan bazı açıklamalar/ tavırlar gaz alma operasyonu olarak maruz görülebilir. Ancak süreci tıkayacak şeylerin hiçbir izahı yok.

Bir önceki yazımda da başkentin havasını anlattım.

Hükümet hem teknik hem siyasi gerekçelerle TBMM'den çekilmeye yönelik yasa çıkarılmasına soğuk bakıyor.

Dün TBMM Başkanı Çiçek de söyledi; ne çekilmeyle ne de Akil Adamlar'la ilgili Meclis'te bir komisyon kurulması Meclis iç tüzüğüne göre mümkün değil.

Hükümet cephesi de örgütün 'Öcalan'a ve PKK'ya meşruiyet kazandırma niyetiyle yapıldığı belli olan bu girişimlere' hayır diyor.

Yani bir yasal düzenleme yapılmayacak.

Peki BDP/Kandil cephesinin 'yasa yoksa çekilme de yok' tarzı açıklamalarını nasıl okumak lazım?

Örgütün pazarlıkta elini güçlendirmek niyetinde olduğu yönünde değerlendirmeler var. Beklentiyi yükseltip hükümeti adım atmaya zorlamak istiyorlar.

Ayrıca tabanı da tutmak istiyorlar.

Yoksa Öcalan'ın 21 Mart'ta okunan mektubundaki "Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir" sözünün ne anlama geldiğini onlar da biliyor.

Kaldı ki Öcalan'ın konuşma tarzını bilenler bu ifadenin açık bir 'sınır dışına çıkın' demek olduğunu biliyor.

Yani 'Öcalan geri çekilin çağrısı yapmadı' demek popülist bir yaklaşım.

Bu aşamada BDP'lilere şunu hatırlatmak lazım:

'Öcalan kesin hüküm kullanmadı' diyorsanız, İmralı'ya giden 2. heyetin dönüşünde söylediği "PKK'nın elinde tutsaklar var. PKK tutsaklara iyi davranmalıdır. Umarım tutsaklar bir an önce serbest kalır" ifadesini neden niyet beyanı değil de talimat olarak gördünüz?

Kandil, Avrupa ve BDP kanadı olmazı zorlayarak pazarlıkta elini güçlendirmeye çalışıyor.

Ancak iktidara göre böyle bir şey mümkün değil çünkü ortada bir pazarlık yok. Hükümet açısından 'silahların bırakılması ve demokratikleşme hedefi' var.

Başkentin havasına bakarak söyleyebilirim ki BDP cephesinden gelen çatlak sesler karar alıcılar da pozitif etki yapmıyor.

Peki bundan sonra ne beklemek lazım? Öncelikle farklı açıklamalar gelmesine rağmen başkentte sürece dair olumlu hava devam ediyor.

Öte yandan henüz nasıl olacağı net değil ama önümüzdeki günlerde Öcalan'ın yeni bir mesajını görürsek şaşırmayalım.

Yeni bir İmralı heyeti oluşmaz ama Öcalan bir şekilde BDP ve Kandil'e ayar verecektir.

Mesajın nasıl iletileceği ise devletin vereceği bir karar.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Medya Haberleri