Belki biraz duygusal olacak, ama yazmak zorunda hissettim kendimi…
O bir kız babası…
O babanın kızı, 15 gündür bir hastane odasında yarı baygın yatıyor…
Doktorların “çaresiz” sözlerin “kifayetsiz” kaldığı bir durum sözkonusu…
“Derdi veren Allah, dermanını da verecek” diyerek, “Yaradan”a dua ediyorlar sadece…
Kolay bir durum değil…
Allah yar ve yardımcıları olsun…
Ömer Ersöz ve eşinin…
Ve de aile büyüklerinin…
***
Bilirsiniz babalar aslında en çok kızlarını severler…
Nedendir bilir misiniz?
Çünkü kız babası olmak, farklıdır, özeldir, bambaşka bir duygusal ilişkidir baba için…
Hele de o kız doğduğu günden bugüne kadar, yaşıtları gibi özgür değilse, arkadaşları doktorlar ise sırdaşları hemşireler ise o anne ve babanın yüreğinin kuş kanatları gibi nasıl çırpındığını varın siz düşünün…
Hayatlarında hiç ağlamayan babalar bile böyle durumlarda kızlarının ellerini ellerine aldıklarında tutamazlar gözyaşlarını…
Kız babası değilim…
Ama kız babası olan çok arkadaşım var…
Kızlarının üzerine titrerler…
İsterler ki, onlar hiç üzülmesin, gözlerinden tek damla yaş gelmesin, o bir damla yaş için, içerisinde yaşadıkları koca dünyayı bile yakarlar…
Çaresiz oldukları anlar da ağlamak isterler, ağlayamazlar, dünyayı boş verirler, ama yapamazlar, sorumlulukları vardır, yansıtamazlar duygularını dışarıya…
İçlerinde fırtınalar esse de, yüreklerinde kasırgalar kopsa da, işlerini en iyi yapmanın gayretini vermeye çalışırlar, o ruh halleriyle…
***
Ömer Ersöz…
Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü…
Bugün onu yazacağım…
Onun işine olan sevdasından bahsedeceğim…
Konya’nın spor şehri olma noktasında verdiği emeklerden söz edeceğim…
Yüreğinin bir yarısı hastane odasındayken, yüreğinin diğer yarısıyla hizmet için nasıl çırpındığını paylaşacağım sizlerle…
Haftanın hemen hemen 3-4 günü gazetedeki işim bittikten sonra derneğe giderim…
Yani TSYD’ye…
Yani stada…
Görmelisiniz stadın içini…
Cıvıl cıvıl…
Abartmıyorum sivil elbiseli insan sayısı bir elin parmakları kadar az…
Herkes eşofmanlı…
Yüzde 90’ı sporcu…
Konya’da müsabakaları var…
İnanılmaz bir tempo…
Salonlar, pistler, sahalar tıklım tıklım…
Sanırsınız ki, mini bir olimpiyat köyü…
Hasret kalmıştık böyle görüntülere…
Böyle cıvıl cıvıl coşkulara…
İl faaliyetlerini saymıyorum bile…
Onları yazacak olsak, bırakın sütunları sayfalara sığmaz…
Hiçbir aksırma tıksırma yok…
İl’deki müsabakaların hemen hemen hepsi makine intizamı içinde, tıkır tıkır gidiyor…
Amatör branşlarda kulüplerin tek bir şikayeti yok…
Konya’dan gruplara ya da Türkiye şampiyonalarına giden sporcuların sportif anlamda iyi derecelere imza atması, özellikle Konya’nın isminin bu anlamda yeniden gündeme gelmesi gurur verici boyutlarda…
Konya Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü, Türkiye’deki hemen hemen bütün federasyonların cazibe merkezi haline gelmiş ise Konyalı olarak bundan gurur duymamak mümkün mü?
Geçtiğimiz günlerde bir lokantacı esnafı ile sohbet ettik…
“Başkanım ben 30 yıldır lokantacılık yapıyorum. Emin olun ki, şu geçtiğimiz 4-5 ay içerisinde Konya’ya gelen sporcu kafilelerinden kazandığımız parayı, bundan önceki yıllarda hiç kazanmadık” diyerek, bir gerçeği dile getirdi…
“Vallahi abartmıyorum” diyerek de yetkililere teşekkür etti…
Açıkçası bu lokantacı esnafı kardeşimizin söyledikleri beni gelecek adına daha da umutlandırdı..
Dolayısıyla sayın Vali Aydın Nezih Doğan’a, sayın Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’a, yüreğinin bir yarısı hastane odasında yatan, yüreğinin diğer yarısıyla da Konya’yı spor şehri yapma uğraşı veren sayın Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Ömer Ersöz’e teşekkür borcumuz var…
Sağolsunlar…
Yazımın girişinde de söylediğim gibi, Ömer Ersöz’ü alnından öpmek lazım…
Yavrusu hastane odasında canıyla uğraşırken, işini aksatması bir kenara, işine dört elle sarılması takdir edilmez mi?
Benim çocuğum canıyla uğraşırken, Allah’a büyük konuşmayım ama, ne “iş” ne “aş” düşünürüm…
Ne diyebilirim ki, “helal olsun” ve “Allah gönlüne göre versin” demekten başka.