Güncel yazılar serisi
İnancını sosyal hayatına yansıtan ve hayatının her safhasında onu yaşayan bir milletiz. Fert bazında olsun toplum bazında olsun adet, örf ve göreneklerimizin arkasında hep inançlarımız yatmaktadır. İnancımızın hiçbir kuralı diğer bir kuralı ile çelişkisi yoktur, çatışmaz. Bilakis birbirini takviye ederek ve birbirini bütünleyerek gelir. İlmi yönü ahlaki yönü ile hukuki yönü siyasi yönü ile ekonomik yönü ahlaki yönü ile ahenkli bir bütünlük sağlar. Bu kendisine inanan ve onu hayatına hâkim kılan müntesiplerine önce mut’main (tatmin olmuş – tam güven) bir kalb sağlamak sonra da onlara dünya ve ahiret mutluluğuna eriştirmek içindir.
İnancından aldığı hız ile mutlulukları ve acıları paylaşmasını bilen milletimiz, paylaşılan mutlulukların arttığını, paylaşılan acı ve kederlerin ile azaldığını bilmiş ve bunu fiilen yaşayarak göstermiştir. Sevinç günleri ve bayramlar sadece belli kesimlerin sevinci olarak kalmamış, zengin fakir, varlıklı yoksul her kesimin birbiri ile kaynaştığı günler olmuştur. Mutluluklar birlikte paylaşılmış, gülünecekse hep beraber gülünmüş, ağlanacaksa hep birlikte ağlanmıştır.
Halen de yaşandığını bildiğim, çocukluğumun (1955’li yıllar) neşe ve sevinç dolu bir dönemini anlatmak istiyorum.
ESKİ ÜÇ AYLAR
Aktar dükkânlarında bir hafta on gün öncesinden bir büyük kampanyaya hazırlık vardır. Rengârenk ve çeşit çeşit kâğıt fenerler, mumlar, maytap ve çatapat’lar, şişirilmiş balonlar vitrinlerde ve tezgâhlarda satışa arz edilmektedir. Evinde birkaç çocuğu olan babalar evlatlarına bu fenerlerden ve mumlardan satın alarak o mutlu güne bir hafta beş gün kala çocuklarına verirler. Çocuklar, bu fenerleri asılacağı günün gelmesini dört gözle beklemeye başlarlar. Son üçüncü günün gecesinde, şehrin hemen hemen bütün mahalle ve sokaklarında uygun yerlere ipler gerilmiş, rengârenk fenerler mumları da yakılmış olarak oralara aşılmıştır. Körüklü fenerler, karpuz fenerler, silindir fenerler… Bir taraftan çatapatlar patlar, balonların renk kattığı gecede bazen onların patlamasından meydana gelen sesleri de duyarsınız. O geceler mahalledeki çocukların oyun ve eğlence yerleridir. Üç gün ve üç gece boyunca yapılan bu şenliklerin manası çocuklara uygun bir dil ile anlatılır. Bu gelmekte olan, ilk ikisi haberci üçüncüsü ise bizlere büyük hediyeler getirecek olan bir aziz misafiri karşılamak içindir.
Babalarımız bir taraftan evimize çocukları sevdikleri, leblebi, kuru üzüm, fıstık ve fındık içi gibi kuru yemiş almışlardır. Annemiz bize; “Oğlum bunları evimize gelerek bizi ve o mübarek günümüzü tebrik edecek olan çocuklara vereceğiz” demişler ve adının “şivlilik” olduğunu söylemişlerdir. Nitekim o mübarek ayın, Regaib gecesine tekabül eden Recep ayının ilk perşembesi günü mahallenin çocukları, hep beraber söyledikleri tekerlemeler ile birer birer mahallenin evlerini ziyaret ederler ve “Namazınız mübarek olsun” derler. Burada ki namaz kelimesi o aya (aylara) verilen isimdir. Ev sahibesi daha önce alınarak hazırlanmış “kuru yemişler” çocukların ellerindeki torbalara konur.
Bu hatıram, Anadolu’muzun dinine bağlılığı ile ünlü şehri Konya’dandır. Gelmesi kutlanan aziz misafir, Müslüman’ın bir iyiliğine kat kat ecir verileceği buyrulan, adına “Üç aylar” denen mübarek Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır.
Düşünebiliyor musunuz? 3 – 5 yaşlarındaki küçücük çocuklar, büyük bir neşe içerisinde gelmekte olan bu aziz misafirleri karşılamaya hazırlanıyorlar ve beyinlerine bu olay bir bayram sevinciyle yerleştiriliyor. Benim ve diğer çocukların gönüllerinde aynı duyguları uyandıran ve çocuk mükellef duruma gelince, bayram sevinciyle karşıladığı bu mübarek ayların gereğini yerine getirmede yine mutluluk ve sevinç içerisinde yapmasına vesile olmaktadır.
RAMAZAN’A HAZIRLIK
Peygamberimiz, bu aylar için; "Receb şehrullah, (Allah'ın ayı) Şa'ban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır" buyurmuştur. Receb de tövbe edeceğiz, Allah'ın affını mağfiretini isteyeceğiz. Şa'banda Peygamber (s.a.v) efendimizin has ümmeti olmağa çalışacağız. Ramazanda da ay biterken günahlardan (bütün kötülüklerden) arınmış ve Allah'ın lütfüne ermiş olarak misafir olan bu ayları yolcu edeceğiz.
Recep ve Şaban ayı gelmekte olan Ramazan ayına hazırlık aylarıdır. Antrenman yapan bir sporcu gibi bizler de ön hazırlıklarımızı ilk iki ayda yaparak, “gölgesi üzerimize düşen…” rahmet denizinde sıkı bir yüzücülüğe hazırlanırız.
Bir toplum, hiçbir polisiye tedbirler alınmadan, birbiri ile yardımlaşma ve dayanışma içerisine işte böyle girer. Bu toplumda insanlar birbirlerinin haklarına saygılı olurlar. Bu toplumun, mutluluğu yakalaması demektir.
MÜBAREK GECELER
Üç ayların başlangıcında ilk Perşembe gecesi Regaib kandilidir. Sonra Miraç gecesi gelecek. Arkasından Berat kandilini kutlayacağız ve Ramazan’ın (27 gecesi olması kuvvetle muhtemel) olan “Kadir gecesini” idrak edeceğiz Üç ayların girişini toplu olarak kutlayamıyorsak da ev halkı olarak hep birlikte kutlamamız mümkündür.
Geliniz o gün osun, diğer kandil geceleri olsun, Ramazan ve Kurban bayramları olsun hepimiz anamız ve babamız başta olmak üzere evimizdeki bütün aile fertlerine mendil, çorap, kolye, küpe gibi hediyelerden birer küçük hediye verelim. Böylece ev halkı arasında bir sevinç ve sürur ortamının doğmasına sağlayalım. Ve Peygamberimizin bu aylar için yaptığı duayı birlikte yapalım. “Ey Allah’ım. Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”
Ramazan ayına girerken de Peygamberimiz bu ay için; “Başı rahmet, ortası mağfiret (af olunma) ve Cehennem azabından kurtuluştur” buyurmuştur.
Hazreti Aişe validemiz; “Ya Rasullallah, Kadir gecesine (ki o gece bin aydan daha hayırlıdır) erişirsem nasıl dua edeyim” diye sorunca ona, “Ey Allah’ım. Sen affedicisin, af etmeyi seversin. Beni de affet” diye dua etmesini tavsiye buyurmuştur.
İnancını sosyal hayatına yansıtan ve hayatının her safhasında onu yaşayan bir milletiz. Fert bazında olsun toplum bazında olsun adet, örf ve göreneklerimizin arkasında hep inançlarımız yatmaktadır. İnancımızın hiçbir kuralı diğer bir kuralı ile çelişkisi yoktur, çatışmaz. Bilakis birbirini takviye ederek ve birbirini bütünleyerek gelir. İlmi yönü ahlaki yönü ile hukuki yönü siyasi yönü ile ekonomik yönü ahlaki yönü ile ahenkli bir bütünlük sağlar. Bu kendisine inanan ve onu hayatına hâkim kılan müntesiplerine önce mut’main (tatmin olmuş – tam güven) bir kalb sağlamak sonra da onlara dünya ve ahiret mutluluğuna eriştirmek içindir.
İnancından aldığı hız ile mutlulukları ve acıları paylaşmasını bilen milletimiz, paylaşılan mutlulukların arttığını, paylaşılan acı ve kederlerin ile azaldığını bilmiş ve bunu fiilen yaşayarak göstermiştir. Sevinç günleri ve bayramlar sadece belli kesimlerin sevinci olarak kalmamış, zengin fakir, varlıklı yoksul her kesimin birbiri ile kaynaştığı günler olmuştur. Mutluluklar birlikte paylaşılmış, gülünecekse hep beraber gülünmüş, ağlanacaksa hep birlikte ağlanmıştır.
Halen de yaşandığını bildiğim, çocukluğumun (1955’li yıllar) neşe ve sevinç dolu bir dönemini anlatmak istiyorum.
ESKİ ÜÇ AYLAR
Aktar dükkânlarında bir hafta on gün öncesinden bir büyük kampanyaya hazırlık vardır. Rengârenk ve çeşit çeşit kâğıt fenerler, mumlar, maytap ve çatapat’lar, şişirilmiş balonlar vitrinlerde ve tezgâhlarda satışa arz edilmektedir. Evinde birkaç çocuğu olan babalar evlatlarına bu fenerlerden ve mumlardan satın alarak o mutlu güne bir hafta beş gün kala çocuklarına verirler. Çocuklar, bu fenerleri asılacağı günün gelmesini dört gözle beklemeye başlarlar. Son üçüncü günün gecesinde, şehrin hemen hemen bütün mahalle ve sokaklarında uygun yerlere ipler gerilmiş, rengârenk fenerler mumları da yakılmış olarak oralara aşılmıştır. Körüklü fenerler, karpuz fenerler, silindir fenerler… Bir taraftan çatapatlar patlar, balonların renk kattığı gecede bazen onların patlamasından meydana gelen sesleri de duyarsınız. O geceler mahalledeki çocukların oyun ve eğlence yerleridir. Üç gün ve üç gece boyunca yapılan bu şenliklerin manası çocuklara uygun bir dil ile anlatılır. Bu gelmekte olan, ilk ikisi haberci üçüncüsü ise bizlere büyük hediyeler getirecek olan bir aziz misafiri karşılamak içindir.
Babalarımız bir taraftan evimize çocukları sevdikleri, leblebi, kuru üzüm, fıstık ve fındık içi gibi kuru yemiş almışlardır. Annemiz bize; “Oğlum bunları evimize gelerek bizi ve o mübarek günümüzü tebrik edecek olan çocuklara vereceğiz” demişler ve adının “şivlilik” olduğunu söylemişlerdir. Nitekim o mübarek ayın, Regaib gecesine tekabül eden Recep ayının ilk perşembesi günü mahallenin çocukları, hep beraber söyledikleri tekerlemeler ile birer birer mahallenin evlerini ziyaret ederler ve “Namazınız mübarek olsun” derler. Burada ki namaz kelimesi o aya (aylara) verilen isimdir. Ev sahibesi daha önce alınarak hazırlanmış “kuru yemişler” çocukların ellerindeki torbalara konur.
Bu hatıram, Anadolu’muzun dinine bağlılığı ile ünlü şehri Konya’dandır. Gelmesi kutlanan aziz misafir, Müslüman’ın bir iyiliğine kat kat ecir verileceği buyrulan, adına “Üç aylar” denen mübarek Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır.
Düşünebiliyor musunuz? 3 – 5 yaşlarındaki küçücük çocuklar, büyük bir neşe içerisinde gelmekte olan bu aziz misafirleri karşılamaya hazırlanıyorlar ve beyinlerine bu olay bir bayram sevinciyle yerleştiriliyor. Benim ve diğer çocukların gönüllerinde aynı duyguları uyandıran ve çocuk mükellef duruma gelince, bayram sevinciyle karşıladığı bu mübarek ayların gereğini yerine getirmede yine mutluluk ve sevinç içerisinde yapmasına vesile olmaktadır.
RAMAZAN’A HAZIRLIK
Peygamberimiz, bu aylar için; "Receb şehrullah, (Allah'ın ayı) Şa'ban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır" buyurmuştur. Receb de tövbe edeceğiz, Allah'ın affını mağfiretini isteyeceğiz. Şa'banda Peygamber (s.a.v) efendimizin has ümmeti olmağa çalışacağız. Ramazanda da ay biterken günahlardan (bütün kötülüklerden) arınmış ve Allah'ın lütfüne ermiş olarak misafir olan bu ayları yolcu edeceğiz.
Recep ve Şaban ayı gelmekte olan Ramazan ayına hazırlık aylarıdır. Antrenman yapan bir sporcu gibi bizler de ön hazırlıklarımızı ilk iki ayda yaparak, “gölgesi üzerimize düşen…” rahmet denizinde sıkı bir yüzücülüğe hazırlanırız.
Bir toplum, hiçbir polisiye tedbirler alınmadan, birbiri ile yardımlaşma ve dayanışma içerisine işte böyle girer. Bu toplumda insanlar birbirlerinin haklarına saygılı olurlar. Bu toplumun, mutluluğu yakalaması demektir.
MÜBAREK GECELER
Üç ayların başlangıcında ilk Perşembe gecesi Regaib kandilidir. Sonra Miraç gecesi gelecek. Arkasından Berat kandilini kutlayacağız ve Ramazan’ın (27 gecesi olması kuvvetle muhtemel) olan “Kadir gecesini” idrak edeceğiz Üç ayların girişini toplu olarak kutlayamıyorsak da ev halkı olarak hep birlikte kutlamamız mümkündür.
Geliniz o gün osun, diğer kandil geceleri olsun, Ramazan ve Kurban bayramları olsun hepimiz anamız ve babamız başta olmak üzere evimizdeki bütün aile fertlerine mendil, çorap, kolye, küpe gibi hediyelerden birer küçük hediye verelim. Böylece ev halkı arasında bir sevinç ve sürur ortamının doğmasına sağlayalım. Ve Peygamberimizin bu aylar için yaptığı duayı birlikte yapalım. “Ey Allah’ım. Recep ve Şaban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”
Ramazan ayına girerken de Peygamberimiz bu ay için; “Başı rahmet, ortası mağfiret (af olunma) ve Cehennem azabından kurtuluştur” buyurmuştur.
Hazreti Aişe validemiz; “Ya Rasullallah, Kadir gecesine (ki o gece bin aydan daha hayırlıdır) erişirsem nasıl dua edeyim” diye sorunca ona, “Ey Allah’ım. Sen affedicisin, af etmeyi seversin. Beni de affet” diye dua etmesini tavsiye buyurmuştur.