Seçim sonu uyumluluk beklentileri düşünürken kazanamayan tarafların uyumsuzluk oluşturmaları…
Dede ve babalarının huyundan vazgeçemedikleri yani nostaljiden gelen kargaşanın bir aynası değil mi dersiniz?
Dün Hâkimiyet demokrasisindeki alışkanlıkları içinde yönlerine geldiği için “Hukuk” diyenlerin bu gün yöntemlerine gelmeyince beğenmeyip tabiri hoş görün “Guguk”. Dün bunun tam tersi olarak“Guguk” derken “Hukuk” diyenlerin de iştirakiyle ortalığı velveleye vermelerinin…
Millete, yurda bir fayda getirdiğini bilebilen var mı?
Bile bile hukuk dışılığı olabilenleri halkın değil baş listeye koyanların seçtirdiği kişiler kazanınca bunların kazanmasının sonucu oluşumlara “Halkın isteği gaspedildi” diyebilmek ne derece doğru olabilir bilmem ama…
Problem yaratıp hırçınlık yaratma eğilimine girmek değil de…
Sakinlik içinde ortaya konup olayları her yönü ile münazara ve münakaşası yapılıp problemi çözmeye doğru gitsek…
Daha iyi bir demokrasiye gidiş olmaz mı?
“Yooo. Fırsat bu fırsat. İktidara yüklenmenin tam zamanı” derken, diğerlerinin de “İşte muhalefet bu” diyebilmeleri suretiyle huzursuzluk yaratmayı yeğlemek.
Eski huytekerrürün ibaresi olmak değil mi?
Ne demişler “Can çıkmayınca huy çıkmaz” deyiminin boşa söylenmediği bir kez daha ispatlandı galiba.
***
Bu gün bu uyumsuzluk ve kargaşa ortamını bırakalım da.
Yolculuk üzerine nostaljide kalandan bu günlere gelişimizi bir anı yapsak.
Yıllar evvelini bilemeyenlere bu gün ne kadar rahat içinde oldukların da belirtsek. Ne dersiniz?
***
Geçen ki yazımda anlattığım gibi Antalya’ya doğru yolculuğa çıkmıştık Köroğlu ile.
Tren Garından Otogara doğrudan otobüs hatta minibüs olmamasıyla iki minibüs ve tabanvayla ulaştığımız, bu gün için tam değilse de düne göre lüks bile sayabileceğimiz otobüste koltuğa rahatça oturunca.
Bizim bellek yıllar evvelini hatırlatırken.
Bu gün güzellikleri ve tarihsel kalıntıları ile Akdeniz kıyıları büyük hızla turistik yerlerin ön safına geçerken bendenizin müşahede edebildiği zamanlar yarı kapattığım göz önüme çıkıştırıverdi…
***
Cumhuriyetin kuruluşunun on yılı içinde Karayolu pek olmasa da onuncu yıl marşında denilen “Demirağlarla örmüştük yurdu dört baştan” ama…
1938 den sonra gelen Merhum İsmet İnönü devrinde kısmetimiz mi kesilmişti ne ki?
Ne kara ne demiryolu yapımını görememiştik.
Hele ekmek, kaput bezi, şeker vb. gıda alabilme karneleri gibi kıtlıkları demeyeceğim ama.
Köyden kasabaya değil. Şehirden şehire bile yol bulunmazken birde…
Köylülere kazma kürekle iki üç metre açıklıkta toprak yol yaptırma zorunluluğu olması. İştirak etmeyenlerin 1938 yılına göre altı lira vergi ödemesi. Bunu da yapmazsa altı ay hapis cezasına çarptırılması günlerini bilenlerden kaç kişi kaldı acaba?
Ova da tahta sandıklı, demir şınalı çift atlı arabalarla tozlu yollarda gidebildiniz ama.
Dağlık arazi de katır, merkep ya da tabanvayla ulaş yerine varabilirdiniz.
İster inanın ister inanmayın. Bizzat yaşamım içinde müşahedem olan bu durum ellilere kadar devam etmişti.
Tek hâkimiyetten çoğunluk demokrasisine geçince TCK kurulması ile şehirlerarası yollar ve DSİ ile barajlar hızla gitmişti ama…
Malumunuz neden durdurulduğu. Tekrarlamayayım.
***
Yol olmayan yerlere elbette otobüslerde gitmezdi. Nitekim 1957’de DSİ tarafından Antalya Sulama projeleri üzerinde vazifeli gönderilmemde gidilebilinecek yola bakın şimdi.
Konya Gar’dan Afyon Gar’ına trenle. Oradan Ankara-İzmir trenini bekleyerek aktarma olma. Isparta Baladız tren istasyonunda da dar yollu Isparta trenine binerek Isparta’ya varmış olacaksınız.
Bir cümle ile söylediğim bu işlem üç günlük olduğunu da noktalayalım.
Isparta-Antalya karayolu yeni ve dar stabilize yapımı içinde üç saatte (şimdi 1.5 sa.) Burdur üzerinden tehlikeli Çeltik ve Çubuk’taki yılanvarî kıvrımlı varyantlar sonrası Antalya’ya varış.
Antalya tarihi Yivli Minare etrafında çoğunlukla ahşap iki katlı evler. Ama Vali Haşim İşcan’ın eseri “Karaoğlan Parkı” heybet içinde ve ufak belediye binası (yıkılmadı! Halen duruyor. Konya’ya örnek ola).
Kepez ve Konya altı civarı çam ormanlığı içinde. Karaoğlan parkı hiza sonrası, sadece tek tük bağ, bahçe evleri. O günün en iyi turistik oteli “Yayla Oteli” görülmekte.
Karayollarında ki vazifeli gidişim ise Karayollarının emektar Fordpick-up ile stabilize yol üzerinden.
Konya-Beyşehir-Cevizli’den Akseki üstü TCK bakımevinde kalış ertesi gün Manavgat üzerinden akşamleyin Antalya…
Karayolları çalışmalarıyla Konya-Isparta-Antalya yolu açılınca bu yoldan gidişle yolculuk altı saate inmiş ve herkes burayı tercih etmişti.
Oluşumu köşemin sona ermesiyle burada bırakayım da merakla izleyeceğiniz sonraki oluşumları gelecek yazıda beraber izleyelim inşallah…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Dede ve babalarının huyundan vazgeçemedikleri yani nostaljiden gelen kargaşanın bir aynası değil mi dersiniz?
Dün Hâkimiyet demokrasisindeki alışkanlıkları içinde yönlerine geldiği için “Hukuk” diyenlerin bu gün yöntemlerine gelmeyince beğenmeyip tabiri hoş görün “Guguk”. Dün bunun tam tersi olarak“Guguk” derken “Hukuk” diyenlerin de iştirakiyle ortalığı velveleye vermelerinin…
Millete, yurda bir fayda getirdiğini bilebilen var mı?
Bile bile hukuk dışılığı olabilenleri halkın değil baş listeye koyanların seçtirdiği kişiler kazanınca bunların kazanmasının sonucu oluşumlara “Halkın isteği gaspedildi” diyebilmek ne derece doğru olabilir bilmem ama…
Problem yaratıp hırçınlık yaratma eğilimine girmek değil de…
Sakinlik içinde ortaya konup olayları her yönü ile münazara ve münakaşası yapılıp problemi çözmeye doğru gitsek…
Daha iyi bir demokrasiye gidiş olmaz mı?
“Yooo. Fırsat bu fırsat. İktidara yüklenmenin tam zamanı” derken, diğerlerinin de “İşte muhalefet bu” diyebilmeleri suretiyle huzursuzluk yaratmayı yeğlemek.
Eski huytekerrürün ibaresi olmak değil mi?
Ne demişler “Can çıkmayınca huy çıkmaz” deyiminin boşa söylenmediği bir kez daha ispatlandı galiba.
***
Bu gün bu uyumsuzluk ve kargaşa ortamını bırakalım da.
Yolculuk üzerine nostaljide kalandan bu günlere gelişimizi bir anı yapsak.
Yıllar evvelini bilemeyenlere bu gün ne kadar rahat içinde oldukların da belirtsek. Ne dersiniz?
***
Geçen ki yazımda anlattığım gibi Antalya’ya doğru yolculuğa çıkmıştık Köroğlu ile.
Tren Garından Otogara doğrudan otobüs hatta minibüs olmamasıyla iki minibüs ve tabanvayla ulaştığımız, bu gün için tam değilse de düne göre lüks bile sayabileceğimiz otobüste koltuğa rahatça oturunca.
Bizim bellek yıllar evvelini hatırlatırken.
Bu gün güzellikleri ve tarihsel kalıntıları ile Akdeniz kıyıları büyük hızla turistik yerlerin ön safına geçerken bendenizin müşahede edebildiği zamanlar yarı kapattığım göz önüme çıkıştırıverdi…
***
Cumhuriyetin kuruluşunun on yılı içinde Karayolu pek olmasa da onuncu yıl marşında denilen “Demirağlarla örmüştük yurdu dört baştan” ama…
1938 den sonra gelen Merhum İsmet İnönü devrinde kısmetimiz mi kesilmişti ne ki?
Ne kara ne demiryolu yapımını görememiştik.
Hele ekmek, kaput bezi, şeker vb. gıda alabilme karneleri gibi kıtlıkları demeyeceğim ama.
Köyden kasabaya değil. Şehirden şehire bile yol bulunmazken birde…
Köylülere kazma kürekle iki üç metre açıklıkta toprak yol yaptırma zorunluluğu olması. İştirak etmeyenlerin 1938 yılına göre altı lira vergi ödemesi. Bunu da yapmazsa altı ay hapis cezasına çarptırılması günlerini bilenlerden kaç kişi kaldı acaba?
Ova da tahta sandıklı, demir şınalı çift atlı arabalarla tozlu yollarda gidebildiniz ama.
Dağlık arazi de katır, merkep ya da tabanvayla ulaş yerine varabilirdiniz.
İster inanın ister inanmayın. Bizzat yaşamım içinde müşahedem olan bu durum ellilere kadar devam etmişti.
Tek hâkimiyetten çoğunluk demokrasisine geçince TCK kurulması ile şehirlerarası yollar ve DSİ ile barajlar hızla gitmişti ama…
Malumunuz neden durdurulduğu. Tekrarlamayayım.
***
Yol olmayan yerlere elbette otobüslerde gitmezdi. Nitekim 1957’de DSİ tarafından Antalya Sulama projeleri üzerinde vazifeli gönderilmemde gidilebilinecek yola bakın şimdi.
Konya Gar’dan Afyon Gar’ına trenle. Oradan Ankara-İzmir trenini bekleyerek aktarma olma. Isparta Baladız tren istasyonunda da dar yollu Isparta trenine binerek Isparta’ya varmış olacaksınız.
Bir cümle ile söylediğim bu işlem üç günlük olduğunu da noktalayalım.
Isparta-Antalya karayolu yeni ve dar stabilize yapımı içinde üç saatte (şimdi 1.5 sa.) Burdur üzerinden tehlikeli Çeltik ve Çubuk’taki yılanvarî kıvrımlı varyantlar sonrası Antalya’ya varış.
Antalya tarihi Yivli Minare etrafında çoğunlukla ahşap iki katlı evler. Ama Vali Haşim İşcan’ın eseri “Karaoğlan Parkı” heybet içinde ve ufak belediye binası (yıkılmadı! Halen duruyor. Konya’ya örnek ola).
Kepez ve Konya altı civarı çam ormanlığı içinde. Karaoğlan parkı hiza sonrası, sadece tek tük bağ, bahçe evleri. O günün en iyi turistik oteli “Yayla Oteli” görülmekte.
Karayollarında ki vazifeli gidişim ise Karayollarının emektar Fordpick-up ile stabilize yol üzerinden.
Konya-Beyşehir-Cevizli’den Akseki üstü TCK bakımevinde kalış ertesi gün Manavgat üzerinden akşamleyin Antalya…
Karayolları çalışmalarıyla Konya-Isparta-Antalya yolu açılınca bu yoldan gidişle yolculuk altı saate inmiş ve herkes burayı tercih etmişti.
Oluşumu köşemin sona ermesiyle burada bırakayım da merakla izleyeceğiniz sonraki oluşumları gelecek yazıda beraber izleyelim inşallah…
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…