Neoliberal ekonomik düşünce aslında klasik liberalizm düşüncesinin 1970 sonlarından itibaren 80’li ve 90’lı yıllarda yeni terimlerle ortaya çıkarılan revizyonu denilse de aslında bir iktisat düşüncesinden daha çok bir siyasi felsefe olarak uygulanmıştır.
Başta Müslüman fikir adamları olmak üzere pek çok ekonomi yazarının ortak düşüncesi şudur:
Bir ülkede uygulanan ekonomik program sadece bir ekonomi uygulaması olarak kalmaz. Belki ekonomiden daha çok o ülkenin sosyal ve ahlaki yapısını değiştirir veya dönüştürür.
1980’lerde dünyada ortaya çıkan küreselleşme düşüncesiyle hatta zorlamasıyla klasik liberalizm politikalarının kendi içinde tıkanıklıklar yaşaması sebebiyle batı eksenli bir şekilde yeni bir dönüşümün Türkiye’ye de dayatıldığını gördük.
Örnek vermek gerekirse dünya siyasetine ekonomi yoluyla yön vermek isteyenlerce uygulamaya konulan neoliberal politikaların 1980’li yıllardaki adı ABD’de Reganizm, İngiltere de Thatcherizm, Türkiye’deyse Özalizm olarak görünüm kazanmıştır.
Türkiye’de uygulanan neoliberal politikalar nasıl bir dönüşüm gerçekleştirildi ve ne gibi araçlarla gerçekleştirildi derseniz bu süreç şöyle açıklanabilir.
1980’li yıllara geldiğimizde bilerek uygulanan ve özellikle OPEC eliyle gerçekleştirilen petrol kriziyle beraber dünya kapitalizminin 1929 ekonomik krizine benzer yeni bir kriz yaşaması söz konusu olmuştu.
Türkiye’de ise iç ve dış desteklerle tırmandırılan anarşik olaylara paralel olarak yükseltilen enflasyonun sonucu olarak bütçe açıklarının çok ciddi boyutlara çıkması gibi unsurlara karşılık devletin yeterli politikalar üretip uygulayamaması sonucunda Amerikalıların deyişiyle “bizim çocukların” gerçekleştirdiği 12 Eylül ihtilali ekibine uygulama konusundaki vatandaş desteğini de vermiştir.
Aslında anarşinin sona erdirilmesi için verilen desteğin ekonomi konusunda verildiğinin de görülmesi normal olmasa da en başta belirttiğimiz ekonomik programın siyasi ve sosyal dönüşümü gerçekleştirmesini bir ispatıdır.
12 Eylül öncesindeki Demirel Hükümetinin ekonomi patronu olan Özal’ın 12 Eylül ihtilal kadrolarınca daha fazla yetki ile tekrar ekonominin patronu yapılması yapılan bu seçimin ülke dinamikleri ile yapılmadığı iddiasının da bir tekididir.
Demirel Hükümetini de dâhil edersek yaklaşık bir 15 yıllık Özal iktidarı süresince uygulanan bütün bu süreç süresinde devletin ekonomide üstlendiği rolü azaltması iddiasıyla gerçekleştirildi.
Özellikle dış ortaklı sermayedar kesimler tarafından devletin gerçekleştirdiği toplumsal harcamaların azaltılması gerektiği belirtilirken sermaye transferleri de bu düşünceye uygun bir şekilde gerçekleştiriliyordu.
İngiltere ve Amerika kaynaklı ekonomik uygulamalar sonucunda devlet eliyle zengin edilen sermayedarlar devlet eliyle sosyal adaletin sağlanması çabasına, devletin zenginden vergileri alarak yoksul kesimlere transfer etmesine karşı çıkarken toplumda çalışmayan, aylak, tembel vs. insanların yükünü yatırım yapanlar olarak biz mi çekeceğiz? Şeklinde argümanlar ileri sürerken süreç sonunda dar gelirli insanlardan alınan yüksek vergilerin sermayedarlara peşkeş çekildiğini gördük.
Yani klasik liberal bir devletin rantabl olmadığını, hantal olduğunu, devletin sosyal projeler için yaptığı aktarımların toplam yatırımları azalttığını dolayısıyla devletin ekonomideki rolünün küçültülmesi gerektiği yönünde bir anlayış ileri sürenler sosyal projelere aktarılan kaynakları iç etmekte hiçbir mahzur görmediler.
Türkiye’deki neoliberal dönemde esasen sosyal politikalar tamamen ortadan kalkmadı. Ama farklı hükümetlerin düşünceleri sonucunda farklı uygulamalar oldu.
Tüm dünyada ilerleyen bu süreç Türkiye’de de karşılık buldu ve son dönemde diğer uygulamalardan farklı olarak özelleştirmelerde ciddi bir artış görüldü ve gelinen noktada ekonomi daha büyük bir çıkmaza girdi.
Toplanan trilyon dolarlık vergiler ile milyar dolarlık özelleştirmeler neoliberal uygulamalara yetmemiş olacak ki milyar dolarlık dış borç alma mecburiyeti ortaya çıkmıştır.
Netice itibariyle neoliberalizm dediğimizde böyle bir ekonomik süreçten bahsediyoruz.
Bütün bu ekonomik uygulamalar yapılırken sosyal ve ahlaki yapı bu uygulamalara uygun olarak dini ve ahlaki hassasiyetlerimiz de erozyona uğradı ve aile yapımızdan başlamak üzere hemen hemen tüm dini ahlaki vicdani ve insani değerlerimizde büyük değişimler yaşadı.
İsmet Özel’in ifadesiyle Türkiye'de ne oldu, nasıl oldu da 70'lerde Başörtülü Kız müminlerin gurur kaynağı iken 21. yüzyıl mahsulü -ameliyatlı, döğmeli, halhallı, hızmalı- Başını Örten Kız her kendini bilen Müslümanı utandıracak yerlerin bir uzantısı haline geldi?
Böyle bir değişim olmadı diyebilecekler için son seçim dönemindeki görüntüler iyi bir öğretmen olacaktır diye düşünüyoruz...