Hıristiyanlar dolayısıyla misyonerler nazarında İstanbul’un da fevkalâde bir önemi vardır. İstanbul Doğu Roma (Bizans) imparatorluğunun başkenti idi. Hıristiyanlık buradaki İmparator Kostantin sayesinde meşru bir din haline gelmiş ve yayılmıştır. Birçok Konsiller (dini toplantılar) burada icra edilmiştir. Ayasofya buradadır. Ortodoks mezhebinin başkentidir. Elen (Yunan) kültürünün doğudaki merkezidir. Birçok aziz ve azize’nin medfun olduğu yerdir.
Bu ve benzeri sebeplerle Hıristiyanlar, İstanbul’un Müslüman Türkler tarafından fethini hiçbir zaman kabullenememişler, hazmedememişler ve içlerine sindirememişlerdir. Dolayısıyla her zaman bu kutsal şehrin tanassur ettirilmesi (tekrar Hıristiyanlaştırılması) bütün Hıristiyanların, hele hele papa ve papazların en büyük gaye ve ideali olmuştur.
İstanbul'un fetih haberini duyunca Papa 5. Nikolas bir ayinde: "İstanbul geri alınıncaya kadar bir haçlı seferi başlatıyorum ve takdis ediyorum"(14) demiş ve gerçekten bu sefer hâlâ devam etmektedir. 2004 yılında Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için yapılan bir toplantıda Yunan Patriği: “Anadolu’ya tekrar döneceğiz” demiştir.
Yunanistan ve Avrupa’nın birçok yerinde bayramlarda Ayasofya minareleri arasına çan asılmış kartpostallar satılmaktadır. Bin senedir İstanbul adını Hıristiyanlara kabul ettiremedik. Haritalarda, kitaplarında hatta uçaklarda mevcut olan broşürlerinde bile İstanbul yazmaz Costantinopolis yazmaktadır.
Türkiye Tanıtma Vakfı Hz. İsa’nın doğumunun 2000. yılı münasebetiyle “turizm amaçlı” bir harita yayımladı. ‘Kutsal Ülke 2000 (Holyland 2000)” adlı Türkiye haritasında Türkiye’nin adı yok! Harita da İncil’de yer alan, Türkiye’deki kutsal olduğuna inanılan yerlerin adı geçiyor.(15)
1990’da Patrik Dimitri ve yanında Bartelemeo olduğu halde ABD’ye gitmiş, Başkan Bush’a (Baba Bush) bütün dünya TV’lerinin önünde devlet başkanı protokolü uygulanarak karşılamış ve Bush’a: “Doğu Roma Ekümenik Patriği” diye takdim edilmiştir. Bush’ta “Costantinapolis Patriği hoş geldiniz” diye karşılık vermiştir.(16)
2004 Eurovizyon şenlikleri malum İstanbul’da yapıldı. Özellikle Rum ve Yunan spikerler, uyarılmalarına rağmen İstanbul’dan devamlı Costantinopolis diye bahsettiler. Yine 15.06.2005 tarihinde İstanbul’da yapılan AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısında Kıbrıslı Rum üye Maras Matsakis İstanbul’dan Konstantinapolis diye bahsetmiş, uyarılmasına rağmen vazgeçmemiştir.(17)
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın Atina’da verdiği dostluk konserinde, Türk sanatçıların yakasına zorla “Orkestra Konstantinapolis” kimlikleri takılmıştır. Sanatçılar durumu Büyükelçimizi şikâyet etmiş, fakat “yapacak bir şey yok” cevabı almışlardır.(18)
Onun için son 1,5 yılda Türkiye’mizden 4.4 milyon metre kare toprak, 8351 adet taşınmaz satın almışlardır.(19) Bu Yavru Vatan Kıbrıs’ın üç katından(20) fazla bir toprağa tekabül etmektedir.
Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos resmi bir toplantı vesilesiyle, 08.06.1998’de İstanbul’a gelmiş ama pasaportunu getirmemiştir. Küçük çaplı diplomatik bir kriz yaşanınca: "Ben pasaportuma Türk mührü vurdurmam.” demiş, Yardımcısı Nikita da: "Hem sonra burası Konstantinopolis (İstanbul) değil mi? İnsan kendi memleketine pasaportla mı gelir?" demiştir.
The Independent gazetesi, İngilizlere Kapadokya’dan ‘peri bacası’ alma çağrısı yaptı. Gazetenin Internet sitesinde “Cebinize 20 bin sterlin koyup Kapadokya’daki yüzlerce mağara evden istediğinizi seçin, Londra’da bu parayla bir emlâkçiye varsanız yüzünüze gülerler” diye yazmıştır.(21)
Hıristiyanlar Anadolu’yu ve İstanbul’u çok severler ama oraların sahibi olan Türkleri hiç sevmezler. Çünkü Hıristiyanlık bu güne kadar onlar sayesinde dünya dini ve devleti olamamıştır. Onlar sayesinde Ortaçağda dünyanın her tarafını kana bulayamamışlardır. Onlar sayesinde en büyük düşmanları olan İslâmiyet varlığını koruyabilmiştir. Yine onlar sayesinde dünya Müslümanlarının bugün tatlı bir umudu, ümitsizlik girdabında boğulmayacak bir beklentisi, hayra yorulabilecek bir düşü ve hayali vardır.
Türkiye’de misyonerlik meselesi ve faaliyetleri o kadar ciddi ve önemli boyutlara geldi ki, T.S.K. konuyla ilgili rapor hazırlattı ve M.G.K.’nın gündemine geldi.(22)
T.S.K. Ülkemizde ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri isimli rapor hazırlattı. Raporda şöyle deniyor: “Protestan misyonerler, 2020 yılına kadar Türkiye nüfusunun yüzde 10’unu Hıristiyanlaştırmayı ve 1 milyon İncil dağıtmayı hedefliyor. Hıristiyanlığı seçen Türk vatandaşlarının sayısının 5 bin dolayında olduğu, resmi kayıtlara göre, son 3 yılda 185 kişinin Hıristiyanlığı, bir kişinin de Yahudiliği seçerek din değiştirdiği” kaydedildi.(23)
Emniyet Genel Müdürlüğünün araştırmasına göre son iki yılda 230 korsan kilise açıldı.(24)
“İstanbul’da beş radyo istasyonundan Türkçe Hıristiyanlık propagandası, 53 Protestan cemaati tarafından bölücülük ve Hıristiyanlık faaliyeti yürütülmektedir. Son birkaç yıl içinde Türkiye’de kapı kapı dolaşarak Müslüman ailelere 5 milyon Hıristiyanlık kitabı satılmıştır. Kiliselerde yapılan ayinlere binlerce insan katılmaktadır.” (25)
Sırpların milli marşlarında şu kelimeler yazılıdır: “Od jadrana do İrana, nece biti Müslüman’a-Adriyatik’ten İran’a bütün Müslümanlar katledilecek.”(26)
Avrupalı zahirde bu tarihi kinini saklamaya, kamufle etmeye çalışsa da, bugün bile değişen bir şey yoktur. Bunu AB’a giriş sürecinde yaşanan olaylardan, hatta spor karşılaşmalarındaki çifte standartlarından kolayca anlamak mümkündür. Son cereyan eden bir olay buna ne kuvvetli bir delildir:
Kara Harp Okulu öğrencilerimiz, Yunan Kara Harp Okulu’nun resmi davetlisi olarak Yunanistan’a gitmiştir. Yunan Kara Harp Okulunda masanın üstüne yırtık ve üzerine İngilizce küfürler ve hakaretler ihtiva eden sözcüklerin yazılı olduğu bir Türk Bayrağı konmuştur. Bunun üzerine Genel Kurmay Başkanlığımızın emriyle gurup geri dönmüştür.(27)
İstiklâl Savaşında, Ege Bölgemizdeki yaptıkları barbarlık ve vahşiliklerden sonra bile, Türk Ordusu İzmir’e çıkınca yere serilen Yunan Bayrağını çiğnemeyip kaldırtan bir Mustafa Kemal ve Türk Milletinin tutumu ile 21. Asırda barış döneminde, misafir olarak çağırdıkları bir milletin bayrağına, üstelik AB’ye girmeye çalıştığımız şu günlerde Yunan askerlerinin tutumu ne kadar farklı? Ama Avrupalı nazarında yine de biz barbarız, onlar medeni(!).
Bunlardan hiç ibret almayan bizdeki beyinsizler, yine on binlerce çam fidanı kesecekler, yüz binlerce Noel baba bebekleri ile yavrularını kandıracaklar, millî kültürümüzle hiç alâkası olmayan yılbaşı gecesinde, tonlarca içki içecekler, cıvık, kalitesiz, seviyesiz programlar yayınlayacaklar, kavgalar, kıtaller, kazalar olacak, yüzlerce kişi ölecek, akılsız milyonların umudu, birkaç kişiye bölüştürülecek. Kumar, fuhuş, rezalet gırla gidecek. Asgari ücretlinin bir aylığı, birkaç kadehe heba edilecek. Bu seviyesizliğe ilgi duymayanlar yobazlık ve bağnazlıkla itham edilecek. Üstelik bütün bu rezaletler bir peygamberin doğum günü kutlaması adı altında yapılacak! Yazık.
Bizde Hz. Musa’nın dilinden soralım: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk eder misin Allah’ım?”(28)
-------------
Dipnotlar:
14 İlhan Bardakçı, İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay. 1985. s.267.
15 Uğur Yaldırım, Hıristiyanlık Kampanyası Aldı Yürüdü, Aydınlık, 05.03.2000, s.4.
16 Süreyya Şahin, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, Ensar Neşr. İst. 2004, s.152, 163; Ahmet Uçar, Tar. ve Düş. Derg. Ocak-Şubat 2005, s.29.
17 Milliyet Gazetesi, 15.06.2005.
18 Hürriyet Gazetesi, 27. 01. 2007.
19 Bayındırlık bakanı Zeki Ergezen’in açıklamaları, Milliyet Gazetesi, 21.01.2005.
20 Bilal Çağrı, Barem Dergisi, Aralık 2004, sayı 5, s.12.
21 Milliyet Gazetesi, 03.03.2005.
22 Uğur Yıldırım, a.g.e. s.188; Milliyet Gazetesi, 03.01.2005.
23 Milliyet Gazetesi, 03.01.2005; Uğur Yıldırım, Türkiye’de Misyonerlik, Otopsi Yay. 2005, s.312.
24 08.01.2005 Kanal D akşam 19 haberleri.
25 Rebi Baştürk, Yeşilay Dergisi, Temmuz 2002, sayı 824, s.17.
26 Tarih ve Medeniyet Dergisi, Eylül 1998, sayı 54, s.14.
27 NTV 17.04.2005 saat 11.00 haberleri; 18.04.2005 Ulusal Basın.
28 A’raf Sûresi, 155.
Bu ve benzeri sebeplerle Hıristiyanlar, İstanbul’un Müslüman Türkler tarafından fethini hiçbir zaman kabullenememişler, hazmedememişler ve içlerine sindirememişlerdir. Dolayısıyla her zaman bu kutsal şehrin tanassur ettirilmesi (tekrar Hıristiyanlaştırılması) bütün Hıristiyanların, hele hele papa ve papazların en büyük gaye ve ideali olmuştur.
İstanbul'un fetih haberini duyunca Papa 5. Nikolas bir ayinde: "İstanbul geri alınıncaya kadar bir haçlı seferi başlatıyorum ve takdis ediyorum"(14) demiş ve gerçekten bu sefer hâlâ devam etmektedir. 2004 yılında Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için yapılan bir toplantıda Yunan Patriği: “Anadolu’ya tekrar döneceğiz” demiştir.
Yunanistan ve Avrupa’nın birçok yerinde bayramlarda Ayasofya minareleri arasına çan asılmış kartpostallar satılmaktadır. Bin senedir İstanbul adını Hıristiyanlara kabul ettiremedik. Haritalarda, kitaplarında hatta uçaklarda mevcut olan broşürlerinde bile İstanbul yazmaz Costantinopolis yazmaktadır.
Türkiye Tanıtma Vakfı Hz. İsa’nın doğumunun 2000. yılı münasebetiyle “turizm amaçlı” bir harita yayımladı. ‘Kutsal Ülke 2000 (Holyland 2000)” adlı Türkiye haritasında Türkiye’nin adı yok! Harita da İncil’de yer alan, Türkiye’deki kutsal olduğuna inanılan yerlerin adı geçiyor.(15)
1990’da Patrik Dimitri ve yanında Bartelemeo olduğu halde ABD’ye gitmiş, Başkan Bush’a (Baba Bush) bütün dünya TV’lerinin önünde devlet başkanı protokolü uygulanarak karşılamış ve Bush’a: “Doğu Roma Ekümenik Patriği” diye takdim edilmiştir. Bush’ta “Costantinapolis Patriği hoş geldiniz” diye karşılık vermiştir.(16)
2004 Eurovizyon şenlikleri malum İstanbul’da yapıldı. Özellikle Rum ve Yunan spikerler, uyarılmalarına rağmen İstanbul’dan devamlı Costantinopolis diye bahsettiler. Yine 15.06.2005 tarihinde İstanbul’da yapılan AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısında Kıbrıslı Rum üye Maras Matsakis İstanbul’dan Konstantinapolis diye bahsetmiş, uyarılmasına rağmen vazgeçmemiştir.(17)
İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın Atina’da verdiği dostluk konserinde, Türk sanatçıların yakasına zorla “Orkestra Konstantinapolis” kimlikleri takılmıştır. Sanatçılar durumu Büyükelçimizi şikâyet etmiş, fakat “yapacak bir şey yok” cevabı almışlardır.(18)
Onun için son 1,5 yılda Türkiye’mizden 4.4 milyon metre kare toprak, 8351 adet taşınmaz satın almışlardır.(19) Bu Yavru Vatan Kıbrıs’ın üç katından(20) fazla bir toprağa tekabül etmektedir.
Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos resmi bir toplantı vesilesiyle, 08.06.1998’de İstanbul’a gelmiş ama pasaportunu getirmemiştir. Küçük çaplı diplomatik bir kriz yaşanınca: "Ben pasaportuma Türk mührü vurdurmam.” demiş, Yardımcısı Nikita da: "Hem sonra burası Konstantinopolis (İstanbul) değil mi? İnsan kendi memleketine pasaportla mı gelir?" demiştir.
The Independent gazetesi, İngilizlere Kapadokya’dan ‘peri bacası’ alma çağrısı yaptı. Gazetenin Internet sitesinde “Cebinize 20 bin sterlin koyup Kapadokya’daki yüzlerce mağara evden istediğinizi seçin, Londra’da bu parayla bir emlâkçiye varsanız yüzünüze gülerler” diye yazmıştır.(21)
Hıristiyanlar Anadolu’yu ve İstanbul’u çok severler ama oraların sahibi olan Türkleri hiç sevmezler. Çünkü Hıristiyanlık bu güne kadar onlar sayesinde dünya dini ve devleti olamamıştır. Onlar sayesinde Ortaçağda dünyanın her tarafını kana bulayamamışlardır. Onlar sayesinde en büyük düşmanları olan İslâmiyet varlığını koruyabilmiştir. Yine onlar sayesinde dünya Müslümanlarının bugün tatlı bir umudu, ümitsizlik girdabında boğulmayacak bir beklentisi, hayra yorulabilecek bir düşü ve hayali vardır.
Türkiye’de misyonerlik meselesi ve faaliyetleri o kadar ciddi ve önemli boyutlara geldi ki, T.S.K. konuyla ilgili rapor hazırlattı ve M.G.K.’nın gündemine geldi.(22)
T.S.K. Ülkemizde ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri isimli rapor hazırlattı. Raporda şöyle deniyor: “Protestan misyonerler, 2020 yılına kadar Türkiye nüfusunun yüzde 10’unu Hıristiyanlaştırmayı ve 1 milyon İncil dağıtmayı hedefliyor. Hıristiyanlığı seçen Türk vatandaşlarının sayısının 5 bin dolayında olduğu, resmi kayıtlara göre, son 3 yılda 185 kişinin Hıristiyanlığı, bir kişinin de Yahudiliği seçerek din değiştirdiği” kaydedildi.(23)
Emniyet Genel Müdürlüğünün araştırmasına göre son iki yılda 230 korsan kilise açıldı.(24)
“İstanbul’da beş radyo istasyonundan Türkçe Hıristiyanlık propagandası, 53 Protestan cemaati tarafından bölücülük ve Hıristiyanlık faaliyeti yürütülmektedir. Son birkaç yıl içinde Türkiye’de kapı kapı dolaşarak Müslüman ailelere 5 milyon Hıristiyanlık kitabı satılmıştır. Kiliselerde yapılan ayinlere binlerce insan katılmaktadır.” (25)
Sırpların milli marşlarında şu kelimeler yazılıdır: “Od jadrana do İrana, nece biti Müslüman’a-Adriyatik’ten İran’a bütün Müslümanlar katledilecek.”(26)
Avrupalı zahirde bu tarihi kinini saklamaya, kamufle etmeye çalışsa da, bugün bile değişen bir şey yoktur. Bunu AB’a giriş sürecinde yaşanan olaylardan, hatta spor karşılaşmalarındaki çifte standartlarından kolayca anlamak mümkündür. Son cereyan eden bir olay buna ne kuvvetli bir delildir:
Kara Harp Okulu öğrencilerimiz, Yunan Kara Harp Okulu’nun resmi davetlisi olarak Yunanistan’a gitmiştir. Yunan Kara Harp Okulunda masanın üstüne yırtık ve üzerine İngilizce küfürler ve hakaretler ihtiva eden sözcüklerin yazılı olduğu bir Türk Bayrağı konmuştur. Bunun üzerine Genel Kurmay Başkanlığımızın emriyle gurup geri dönmüştür.(27)
İstiklâl Savaşında, Ege Bölgemizdeki yaptıkları barbarlık ve vahşiliklerden sonra bile, Türk Ordusu İzmir’e çıkınca yere serilen Yunan Bayrağını çiğnemeyip kaldırtan bir Mustafa Kemal ve Türk Milletinin tutumu ile 21. Asırda barış döneminde, misafir olarak çağırdıkları bir milletin bayrağına, üstelik AB’ye girmeye çalıştığımız şu günlerde Yunan askerlerinin tutumu ne kadar farklı? Ama Avrupalı nazarında yine de biz barbarız, onlar medeni(!).
Bunlardan hiç ibret almayan bizdeki beyinsizler, yine on binlerce çam fidanı kesecekler, yüz binlerce Noel baba bebekleri ile yavrularını kandıracaklar, millî kültürümüzle hiç alâkası olmayan yılbaşı gecesinde, tonlarca içki içecekler, cıvık, kalitesiz, seviyesiz programlar yayınlayacaklar, kavgalar, kıtaller, kazalar olacak, yüzlerce kişi ölecek, akılsız milyonların umudu, birkaç kişiye bölüştürülecek. Kumar, fuhuş, rezalet gırla gidecek. Asgari ücretlinin bir aylığı, birkaç kadehe heba edilecek. Bu seviyesizliğe ilgi duymayanlar yobazlık ve bağnazlıkla itham edilecek. Üstelik bütün bu rezaletler bir peygamberin doğum günü kutlaması adı altında yapılacak! Yazık.
Bizde Hz. Musa’nın dilinden soralım: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helâk eder misin Allah’ım?”(28)
-------------
Dipnotlar:
14 İlhan Bardakçı, İmparatorluğa Veda, Hülbe Yay. 1985. s.267.
15 Uğur Yaldırım, Hıristiyanlık Kampanyası Aldı Yürüdü, Aydınlık, 05.03.2000, s.4.
16 Süreyya Şahin, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, Ensar Neşr. İst. 2004, s.152, 163; Ahmet Uçar, Tar. ve Düş. Derg. Ocak-Şubat 2005, s.29.
17 Milliyet Gazetesi, 15.06.2005.
18 Hürriyet Gazetesi, 27. 01. 2007.
19 Bayındırlık bakanı Zeki Ergezen’in açıklamaları, Milliyet Gazetesi, 21.01.2005.
20 Bilal Çağrı, Barem Dergisi, Aralık 2004, sayı 5, s.12.
21 Milliyet Gazetesi, 03.03.2005.
22 Uğur Yıldırım, a.g.e. s.188; Milliyet Gazetesi, 03.01.2005.
23 Milliyet Gazetesi, 03.01.2005; Uğur Yıldırım, Türkiye’de Misyonerlik, Otopsi Yay. 2005, s.312.
24 08.01.2005 Kanal D akşam 19 haberleri.
25 Rebi Baştürk, Yeşilay Dergisi, Temmuz 2002, sayı 824, s.17.
26 Tarih ve Medeniyet Dergisi, Eylül 1998, sayı 54, s.14.
27 NTV 17.04.2005 saat 11.00 haberleri; 18.04.2005 Ulusal Basın.
28 A’raf Sûresi, 155.