“Kibarlık düşüncelerin kıyafetidir.”diyor, İngiliz politikacı Lord Chesterfield. Başka bir tanımla, cümlelerin şık giyinmiş ve inceliklerle süslenmiş hâlidir. Cümlelerimiz ve düşüncelerimiz bu kıyafetleri giymese çıplak mı kalacak? Elbette hayır ama nezaketle süslendikleri kadar güzel olmayacak. Kaba bir yaşam sürdürebiliriz fakat klasik bir benzetmeyle bu bir yemeği tuzsuz yemekten başka bir şeye benzemeyecek, karnımız doyacak ama bir tat alamayacağız. Bu yüzden nezaket dediğimiz şey bir bakıma bu hayatı tatlandırma çabası. Bu çaba bazen karşılık bekleyen hislere bazen de karşılığını alamadığında kükreyen bir canavara benzeyebiliyor. “Nasıl?” diye soracak olursanız, size trafikten bir örnek verebilirim. Trafikte araç kullanırken yol verdiğinizde başka bir seferde birinin size aynı incelikle yol vermesini bekleyebilirsiniz ancak sonuç beklediğiniz gibi olmadığında sinirlenebilir ve daha önce yapmış olduğunuz inceliğin gerekliliğini sorgulayabilirsiniz. Gerçekte böyle bir sorgulamaya gerek yoktur. Aslında nezaket çerçevesinde yaptığınız davranışları, diğer tüm davranışlar gibi karşılık beklemeden yaparsanız zaten böyle bir sorgulamaya gerek kalmayacaktır.
Nezaket, hoş olma gayretinde, incelikle gerçekleştirdiğimiz eylem, söz ve düşüncelerimizin tamamına verdiğimiz isimdir. Aslında bir davranış şeklidir. Zamanla alışkanlığa dönüşür, kabalık da öyle… Bazen kaba davranışları, bahçelerimizde pek de görmek istemediğimiz ayrık otuna benzetiyorum. Ayrık otu önce birkaç dalını gösteren sonrasında ise koca bir bahçeyi avucunun içine alan bir ot türüdür. Eğer kaba olarak saydığımız, hoş olmayan davranışları zamanında kökünden kurutmaz aksine alışkanlık haline getirip kökünü sağlamlaştırırsak, üstüne üstlük bir de suyunu verirsek vay hâlimize… İşte o zaman zihnimizin içi, ayrık otlarının tüm bahçeyi doldurduğu gibi kabalıkla dolar kalır. Ayrık otlarının yaptığı da kabalıktır zaten, ne diye ben istemediğim hâlde bitip duruyorsun bahçemde?
Nezaket sosyal yaşamda bir gerekliliktir, bu gerekliliği uygulamak gerekir. Hem zaten nezaketten kim ölmüş? Caddelerde gördüğünüz o kalabalıklar; saygıyı, sevgiyi, nezaketi hep önce karşısındakinden bekleyenlerle dolu. O kalabalıktan çıkın ama yalnızlığa değil, nezakete. Nazik davranmak çok da zor olmasa gerek, arada bir tebessüm etmek, hâl hatır sormak, yoldan geçen birine yol vermek ve daha fazlası… Bunların yapılabilir eylemler olduklarını düşünüyorum ama tam da burada iyilik kavramı konusunda da bir noktaya değinmek gerekiyor. Bir gün görme engelli bir beyefendiyle sohbet ederken beyefendi, toplu taşıma araçlarında insanların kendisine iyilik olsun diye ısrarla yer verdiklerini, o istemediği halde ısrarlarına devam ettiklerinden, kendisinin de bu tutumdan rahatsız olduğunu söylemişti ve bu cümlelerin üstüne “ iyilik istemeyene iyilik yapılmaz” diye de eklemişti. Anlayacağınız nezaket adı altında yapılan iyiliklerde karşı tarafın rızasını gözetmekte fayda var. Nezaket incitmez, incitmemeli… İncitiyorsa nezaket değildir.
Nezaketle yapılan davranışların bir zorluğunun olmadığından, kolaylıkla edinilebilir bir alışkanlık olduğundan bahsettik. Şimdi size güzel bir haberim var. Nezaket bedava. Evet evet! Doğru okudunuz. Her yıl birçok ürüne zam geliyor ama nezakete asırlardır zam gelmedi çünkü nezaket bedava.