İç âlemler sıkıntılı, iç âlemler aydınlık değil o yüzden de en ufacık bir olumsuzlukta insanların dünyâları kararıveriyor. Halbuki hep söyleriz hayat hep olumlu şeylerle neşeyle, mutlulukla geçmiyor. Acılar-üzüntüler, problem ve sıkıntılar da bizim için bu sebeple dertlerle mücâdele etmesini onlardan olumsuz etkilenmemesini öğrenmemiz gerekiyor.
Bugün ne yazık ki, insanların zihni, beyni, gönül âlemi devamlı bir şeylerle dolduruluyor hiç boş bırakılmıyor ki kişi biraz düşünebilsin. Ben neyim? Bu dünyâya niye geldim? Dünyâda bulunuş amacım ne? Diye düşünmek gerekiyor. Ama ne yazık ki günümüzde buna imkan tanınmıyor. Nereye gitsen gürültü-patırtı, müzik diye sunulan ahlaksızlık kusan, ruhları kirleten sözüm ona şarkılar, reklam diye gösterilen bir dolu lüzumsuz ıvır-zıvır, medyada çıkartılan kafa karıştırıcı bilgilendirmeler… Hakikaten bunlar insanı gereksiz yere öylesine meşgul ediyor ki, insanlarda gerekliyi dinleyecek hal bırakmıyorlar. Küçüğünden büyüğüne herkesler hangi ortama gitseler maalesef kafalar, zihinler, kalpler doluyor, doluyor, doluyor… Hiç boşluk bırakmamacasına dolduruluyor. Sanki; ‘aman sen düşünme eğlenmene bak. Boş ver başka şeyleri dünyâya bir defa geliyorsun.’ Deniyor.
Oysa hayâtın sıkıntılarına göğüs gerebilmek için gönüller temizlenmeli, kalplerin günahlardan arınması sağlanmalı ki ruh canlığa kavuşabilsin. İç âlemin en gizemli yerlerine kadar gönüllerde aydınlanma olmalı. İç âlem aydınlık olursa gönül güllük gülistanlık olur. İnsanlar iç âlemlerini neye boyarlarsa gönül âlemleri o kulvarda çiçek açar. Gönül âlemini Hakk’ın rengine boyayanlar hayâtı ve karşılaştıklarını doğru değerlendirirler. Hâdiselerden ders alarak yola yeniden yıkılmadan bir şevkle, aşkla devam ederler.
Hayatta muhabbet duyduğumuz, berâber olduğumuz insanlar bizim yaşam rotamızı çizerler. O halde kimle berâbersin ve kimleri seviyorsun bu soruyu hemen kendine sor. Cevâbın seni ortaya koyacaktır. İç âlemin temizliğinde bu husus çok önemli.
Bilindiği gibi hayâtın merkezi insan, insanın merkezi de kalptir. Kalbin içi neyle doluysa sen osun. Kalbin kara ise gönlün de karadır. Kalbin aydınlıksa gönlün temizdir. Kalbine hangi sevgiyi koyduysan işte o sevgiler gönlünde neşvü nema bulur. O zaman dön kalbine bak! Dünya sevgisi mi yoksa Hak sevgisi mi hâkim kalbinde. Cenâbı Hak senin kalbine nazar eder. Gönlümüz O kâinâtın sâhibinin nazar etmesine lâyık halde mi? Biliyorsunuz insanlarda kalbe bakar, temiz yüreklimi? Kara kalpli mi diye, değil mi? Mümin dünyânın derdine değil kalbinin derdine düşmeli ve onu kirden, günahlardan, kin ve nefretten arındırmanın derdinde olmalı.
Eğer ters giden şeyleri düzeltmek istiyorsak önce kendimizden başlamalı. Zira kendini düzeltemeyen başkalarını hiç düzeltemez bu sebeple önce kendimiz adam gibi adam olmalıyız. İç âlemler sağlam olmalı. Laftan çok amel yapmalı hem de sâlih amel. Tabi bunun için kişi günahlarının farkında olmalı. Uydum kalabalığa cinsinden hayat yaşayanlar elbette bunun farkında olamazlar. Bilinsin ki dünyâda sâhip olduğumuz her şey geçicidir. Dünyâda kimse kalıcı değildir. Herkes ebedi mutluluğunu temellerini bu dünyâda atar. Bu vesileyle dünya israf edilmeyecek kadar kıymetlidir. Yine gelelim ayni noktaya, neye kıymet veriyorsan sen osun.
Rûhun temizliğine dikkat etmeli demiştik yukarda. Ruh temizliği için rûhu temiz insanlarla birlikte olmak gereklidir. Dünyâyı seven insanlarla birliktelik sana da ayni hastalığı bulaştırır. Şöyle bir arkana bak. Kimlerle ünsiyetin var. Sana ahret kaygısından bahseden, Hakk’ın yüce dostluğunu kazanmak gerektiğinden bahseden dostların var mı? İşte o zaman doğru istikâmette ilerlersin. Aksinde bir de bakarsın ki hayat yolculuğunun sonuna gelmişsin. O zaman ‘eyvahlar’ fayda etmez. Aman dikkat!