Bu makaleyi fotokopi ile çoğaltarak kafası çalışan, en az 10 dostunuza veriniz.
Ankara’da birçok toplantıya ve sohbete iştirak etme imkânlarına sahip bulunmaktayız. Bu toplantılara hatip (konuşmacı) olarak katılanlar konuştukları konularda ya gerçek bir uzmandırlar veya en azından konularını belli yönlerden inceleyerek toplumun karşısına çıkmaktadırlar. Onları dinleyenler takdim edilen konuyu en kısa zamanda ve en ayrıntılarına kadar öğrenebilme imkânına kavuşmaktadırlar. Aksi takdirde bir konuyu enine boyuna öğrenebilmek için birçok kitap okumak, birçok doküman araştırmak gerekecektir.
Yine böyle bir toplantıda, konusunda gerçekten uzman olan bir büyüğümüzün (siz tahmin edersiniz) konuşmasını özetlemek ve dinleyiciler nezdinde konuşmanın kalıcılığını sağlamak amacıyla vermiş olduğu bir misali (örnek) de önemine binaen vermek istiyorum.
Hatip, ülkemizin bu gün içerisinde bulunduğu ekonomik, ahlaki, siyasi, hukuki, mali ve sosyal yönlerini inceleyerek gidişatın hiç de iç açıcı olmadığını, halkımızın bu sahalarda büyük sıkıntılar çektiğini ama buna rağmen bir kısım medyanın hala milletimizi aldatarak ona her şeyin pes pembe gösterildiğini söyledikten sonra;
“Bunların hiç biri kendiliğinden olmamaktadır. Hepsi bir planın gereği olarak yapılmakta ve ülkemiz, 5700 yıldır kurulmasına çalışılan Büyük İsrail’e yumuşak lokma yapılmak istenmektedir” demişti.
YUMUŞAK LOKMA OLUYORUZ
Lozan antlaşmasını imzalamak istemeyen İngiliz ve Fransız delegelerinin karşısına ülkemizi temsil etmek üzere Hayım Naum adında bir Mısır Hahamı gönderilir. Bu adam anlaşmanın delegasyonuyla iyi ilişkiler içerisine girer ve onlara;
“Siz bu anlaşmayı imzalayın. Zira Türkleri sahip oldukları imanları gereği bir türlü yenemiyorsunuz. Tarih boyunca 19 Haclı ordusu ile bunların üzerlerine geldiniz ama her seferinde püskürtüldünüz. Onlarla savaşarak emellerinize ulaşamayacağınız hala anlaşılmadı mı? O halde neticesiz işler yerine başka bir metot uygulamalısınız. Anlaşmayı imzalayarak bir time of – dinlenme zamanı kazanmalısınız” der.
Bu çözüme akılları yatan müstevliler (işgalciler) anlaşmanın imzalanmasından sonra neler yapılması gerektiğini de ana hatlarıyla orada tespit ederler. “Hayım Naum Doktirini” adıyla siyasi literatüre giren planın ana hatları şunlardır.
Sulh zamanında Türkiye’ye uygulanmasına çalışılacak esasları şu şekildedir.
Türk milleti işsiz bırakılmalıdır.
İnsanları açlığa mahkûm edilmelidir.
İç ve dış borca esir edilmelidirler.
İnancından ve dininden ayrılmalıdırlar.
Ülke sosyal ve fiziki açıdan bölünmeye götürülmelidir.
Bölümler birbirleriyle savaştırılmalıdır.
Böylece yumuşak lokma haline getirilmelidir.
HÜKÜMETLERİN KRİTERİ
Rusya’nın parçalanmasından önce belki solculuk ve sağcılığın bir manası olabilirdi.
Ancak Komünizmin yıkılmasından sonra artık bu kelimelerin hiçbir anlamı kalmamıştır. Şimdi siyasi platformda sorulacak soru;
“Arkadaş sen yukarıda sıralanan bu 7 maddeyi uygulayacak işbirlikçilikten yana mısın? Yoksa bunların karşısında;
Ülkede üretim ve imalata yönelerek yeni iş sahalarını açılmasından,
İnsanlarını refah içerisinde yaşatacak ekonomik tedbirlerden,
İç ve dış borcun sıfırlanmasını sağlayacak siyasi kararlar alınmasından,
Evlatlarımızın dinini serbestçe öğrenmelerinden,
Bütün bölünmelere karşı kardeşlik bağının kuvvetlendirilmesinden,
Yurt içinde sağlanacak huzur ve saadetle sosyal gücün yükselmesinden,
Ülkenin bölünmez bütünlüğünün vatandaşların gönlünde yer etmesinden,
Ülkesine ve insanına beslenecek her türlü hain planı bozmaktan yani milli
değerlerimize sahip çıkmaktan yana mısın? Olması gerekir.
Bu uzun ifadeyi kısa bir cümle olarak belirtmek gerekirse; “Kardeşim, sen işbirlikçilikten yana mısın, yoksa milli görüşten yana mı?” şeklinde özetlenebilir.
YUMUŞAK LOKMAYI KİM YUTACAK
Konunun iyi anlaşılabilmesi için bir hayvan örneği verelim. “Bunun önüne gelenleri yutmak için kocaman bir ağzı vardır. İnsanlarda üst çene başa merbut (bağlı) alt çene hareketli olduğu halde bu hayvanın alt çenesi başa merbut üst çenesi hareketlidir ve çok tehlikelidir. Koca koca dişleri ve bir dili vardır. Gövdesi kadar uzun bir kuyruğu ve bir o kadar kalın bir gövdesi bulunmaktadır. Ve tabii birçok hayvanda olduğu gibi dört tane de ayağı vardır.”
“Bu hayvanın üst çenesi daha mazarrat (zararlı) olup bu önüne gelen ülkeyi işgal eden, insanları öldüren, tecavüzler yapan ve malları tahrip eden ABD’yi ifade etmektedir. Alt çene kendisine kapılarını açan ülkelerin milli yasaları yerine kendilerine bile saadet getirmekten uzak yasalarının değişmesini (AB uyum yasaları) isteyen AB’yi (Avrupa Birliğini) karakterize etmektedir. Dil ve dişler elini verenin kolunu kurtaramadığı İMF ve Avrupa Bankasını… Kuyruk, bütün dünyayı kontrolü altına almaya çalışan İsrail’i…
Kalın gövdesi ise ABD dış işleri bakanı Gondalize Rise ifadesiyle “Orta doğuda 22 ülkenin sınırları değişecek” dediği ve bunu hazırlamak üzere Orta doğudaki ülkelerin başına getirilen İşbirlikçi yöneticileri, İşbirlikçi Rantiyeyi ve işbirlikçi medyayı karakterize etmektedir” demiştir.
Evet, bu hayvan gerçek bir canavardır ve adı Timsahtır. Bu hayvan önüne kim gelirse yemeye ve yutmaya hazır vaziyettedir. Ya ona köle olunacak veya insanlık yok edilecektir. Buna, bütün güçleriyle bu timsaha yardımcı olmaya çalışan ABD’deki Evangelistler de dâhildir. Bir gün sıra onlara da gelecektir. Bunun bir başka şıkkı da bulunmamaktadır. Gittikçe semirmekte olan bu hayvanın önüne şimdi geçilmelidir.
Evet. Yarın çok geç olabilir… Uyanıp kendimizi, İslam âlemini ve bütün insanlığı bu canavarın elinden kurtarmamız lazımdır.
Ankara’da birçok toplantıya ve sohbete iştirak etme imkânlarına sahip bulunmaktayız. Bu toplantılara hatip (konuşmacı) olarak katılanlar konuştukları konularda ya gerçek bir uzmandırlar veya en azından konularını belli yönlerden inceleyerek toplumun karşısına çıkmaktadırlar. Onları dinleyenler takdim edilen konuyu en kısa zamanda ve en ayrıntılarına kadar öğrenebilme imkânına kavuşmaktadırlar. Aksi takdirde bir konuyu enine boyuna öğrenebilmek için birçok kitap okumak, birçok doküman araştırmak gerekecektir.
Yine böyle bir toplantıda, konusunda gerçekten uzman olan bir büyüğümüzün (siz tahmin edersiniz) konuşmasını özetlemek ve dinleyiciler nezdinde konuşmanın kalıcılığını sağlamak amacıyla vermiş olduğu bir misali (örnek) de önemine binaen vermek istiyorum.
Hatip, ülkemizin bu gün içerisinde bulunduğu ekonomik, ahlaki, siyasi, hukuki, mali ve sosyal yönlerini inceleyerek gidişatın hiç de iç açıcı olmadığını, halkımızın bu sahalarda büyük sıkıntılar çektiğini ama buna rağmen bir kısım medyanın hala milletimizi aldatarak ona her şeyin pes pembe gösterildiğini söyledikten sonra;
“Bunların hiç biri kendiliğinden olmamaktadır. Hepsi bir planın gereği olarak yapılmakta ve ülkemiz, 5700 yıldır kurulmasına çalışılan Büyük İsrail’e yumuşak lokma yapılmak istenmektedir” demişti.
YUMUŞAK LOKMA OLUYORUZ
Lozan antlaşmasını imzalamak istemeyen İngiliz ve Fransız delegelerinin karşısına ülkemizi temsil etmek üzere Hayım Naum adında bir Mısır Hahamı gönderilir. Bu adam anlaşmanın delegasyonuyla iyi ilişkiler içerisine girer ve onlara;
“Siz bu anlaşmayı imzalayın. Zira Türkleri sahip oldukları imanları gereği bir türlü yenemiyorsunuz. Tarih boyunca 19 Haclı ordusu ile bunların üzerlerine geldiniz ama her seferinde püskürtüldünüz. Onlarla savaşarak emellerinize ulaşamayacağınız hala anlaşılmadı mı? O halde neticesiz işler yerine başka bir metot uygulamalısınız. Anlaşmayı imzalayarak bir time of – dinlenme zamanı kazanmalısınız” der.
Bu çözüme akılları yatan müstevliler (işgalciler) anlaşmanın imzalanmasından sonra neler yapılması gerektiğini de ana hatlarıyla orada tespit ederler. “Hayım Naum Doktirini” adıyla siyasi literatüre giren planın ana hatları şunlardır.
Sulh zamanında Türkiye’ye uygulanmasına çalışılacak esasları şu şekildedir.
Türk milleti işsiz bırakılmalıdır.
İnsanları açlığa mahkûm edilmelidir.
İç ve dış borca esir edilmelidirler.
İnancından ve dininden ayrılmalıdırlar.
Ülke sosyal ve fiziki açıdan bölünmeye götürülmelidir.
Bölümler birbirleriyle savaştırılmalıdır.
Böylece yumuşak lokma haline getirilmelidir.
HÜKÜMETLERİN KRİTERİ
Rusya’nın parçalanmasından önce belki solculuk ve sağcılığın bir manası olabilirdi.
Ancak Komünizmin yıkılmasından sonra artık bu kelimelerin hiçbir anlamı kalmamıştır. Şimdi siyasi platformda sorulacak soru;
“Arkadaş sen yukarıda sıralanan bu 7 maddeyi uygulayacak işbirlikçilikten yana mısın? Yoksa bunların karşısında;
Ülkede üretim ve imalata yönelerek yeni iş sahalarını açılmasından,
İnsanlarını refah içerisinde yaşatacak ekonomik tedbirlerden,
İç ve dış borcun sıfırlanmasını sağlayacak siyasi kararlar alınmasından,
Evlatlarımızın dinini serbestçe öğrenmelerinden,
Bütün bölünmelere karşı kardeşlik bağının kuvvetlendirilmesinden,
Yurt içinde sağlanacak huzur ve saadetle sosyal gücün yükselmesinden,
Ülkenin bölünmez bütünlüğünün vatandaşların gönlünde yer etmesinden,
Ülkesine ve insanına beslenecek her türlü hain planı bozmaktan yani milli
değerlerimize sahip çıkmaktan yana mısın? Olması gerekir.
Bu uzun ifadeyi kısa bir cümle olarak belirtmek gerekirse; “Kardeşim, sen işbirlikçilikten yana mısın, yoksa milli görüşten yana mı?” şeklinde özetlenebilir.
YUMUŞAK LOKMAYI KİM YUTACAK
Konunun iyi anlaşılabilmesi için bir hayvan örneği verelim. “Bunun önüne gelenleri yutmak için kocaman bir ağzı vardır. İnsanlarda üst çene başa merbut (bağlı) alt çene hareketli olduğu halde bu hayvanın alt çenesi başa merbut üst çenesi hareketlidir ve çok tehlikelidir. Koca koca dişleri ve bir dili vardır. Gövdesi kadar uzun bir kuyruğu ve bir o kadar kalın bir gövdesi bulunmaktadır. Ve tabii birçok hayvanda olduğu gibi dört tane de ayağı vardır.”
“Bu hayvanın üst çenesi daha mazarrat (zararlı) olup bu önüne gelen ülkeyi işgal eden, insanları öldüren, tecavüzler yapan ve malları tahrip eden ABD’yi ifade etmektedir. Alt çene kendisine kapılarını açan ülkelerin milli yasaları yerine kendilerine bile saadet getirmekten uzak yasalarının değişmesini (AB uyum yasaları) isteyen AB’yi (Avrupa Birliğini) karakterize etmektedir. Dil ve dişler elini verenin kolunu kurtaramadığı İMF ve Avrupa Bankasını… Kuyruk, bütün dünyayı kontrolü altına almaya çalışan İsrail’i…
Kalın gövdesi ise ABD dış işleri bakanı Gondalize Rise ifadesiyle “Orta doğuda 22 ülkenin sınırları değişecek” dediği ve bunu hazırlamak üzere Orta doğudaki ülkelerin başına getirilen İşbirlikçi yöneticileri, İşbirlikçi Rantiyeyi ve işbirlikçi medyayı karakterize etmektedir” demiştir.
Evet, bu hayvan gerçek bir canavardır ve adı Timsahtır. Bu hayvan önüne kim gelirse yemeye ve yutmaya hazır vaziyettedir. Ya ona köle olunacak veya insanlık yok edilecektir. Buna, bütün güçleriyle bu timsaha yardımcı olmaya çalışan ABD’deki Evangelistler de dâhildir. Bir gün sıra onlara da gelecektir. Bunun bir başka şıkkı da bulunmamaktadır. Gittikçe semirmekte olan bu hayvanın önüne şimdi geçilmelidir.
Evet. Yarın çok geç olabilir… Uyanıp kendimizi, İslam âlemini ve bütün insanlığı bu canavarın elinden kurtarmamız lazımdır.