Maymunluktan, bukalemunluğa… kadar o kadar çok yüzlüyüz ki.
Havada uçuşan sözlerden, lâf salatalarından mı dönmesi, vazgeçmesi zor olsun.
İnkârcılık en kolay iş. “Ben yaptım, oldubitti. Tarihi de, coğrafyayı da, dini de ben yazarım; Ben kazarım.”
Nasılsa her kepazeliğe bir kulp takan, onaylayan; mazeret ötesi, bir güzellik(!) yapıştıran, safî alkış olmuş gürültülü tıngırtılı atalar, (A)kıl adamlar, (B) üstatlar, (C) aydınlar, her çeşitten (Z) halkalar bol miktarda mevcut.
Sabite, ölçü, değer, dürüstlük, istikrar, adamlık, ara ki bulasın. Çevir, döndür kazı yanmasın. Aman uyanmasın; utanmasın.
Maskelerin bini bir para. Ucuz tarife yüz ameliyatları. Ruh çehreleri, AVM’ler gibi, ne ararsan var.
Belki hatırlarsınız, geçmişte “ahlâk” diye bir kavram mevcuttu. Müslümanların erdeminden söz edilirdi, tarihin yırtık sahifelerden.
İnsanlara, hele liderlere ve devletlere güvenilirdi eskiden. Adamlar yüz tane boya küpüne girmez; her gün bir esvap, şapka, boyun bağı, kafa taktırmaz, değiştirmezdi.
Tepelere baktığımızda “ Bugün bakalım hangi ‘rolü’ oynayacaklar, ne ‘yüzle’ halkın karşısına çıkacaklar, bu kişinin hangi yüzü söylemi muteberdir, hangisini nirengi noktası kabul etmeliyiz, acaba bugün kim(i) ayarladı(lar), hangisi doğru diye hafakanlar basmazdı. Fallara bakılmazdı.
Bu kadar çabuk da kurulmaz bozulmazdılar canım; eski pil(li)lerin hâli bir başkaydı.
Kuklalaşmada bile bir seviye vardı.
BİNMİŞİZ BİR ALÂMETE
Selahattin Demirtaş gazetecilere yaptığı açıklamalarda; Kandil’in ikna olmak için Öcalan’ın sesinden silah bırakma çağrısını duymak istediğini açıklamış.
Karayılan Bey, “Geri çekilmenin basit sıradan bir olay olmadığı, herkesin ikna edilmesi ve bunun pratikleşmesi için özellikle en büyük ikna gücü olan projenin sahibi olan Öcalan’ın devreye girmesi gerekmektedir. Ben hemen ilk etapta ‘özgür olsun gelsin devreye girsin’ demiyorum. Ama koşullarının oluşturulması ve ilişki kurabilmesi lazımdır. Ben burada sadece içimizde kendi görüşlerimizi ifade etmiyoruz. Apo devreye girmeden bu güçlerin hepsini ikna edip geri çekemeyiz. Sorunlar çıkar.” Demekteymiş.
“İstekleri yerine gelmezse, 50 bin kişinin katılacağı bir halk savaşının başlayacağını söyleyen barış güvercininse” daha çook uçurulacağını; çevresinde dinden siyasete nice yenilir yutulur(!) imajlar oluşturulacağını ve pek çok dayatmayla karşılaşacağımızı biliyoruz. Görünen köy kılavuz istemez.
Bunlar en basitleri. Nasıl olsa en önemli arzularına nail oldular. Meşrulaştırılma ve devlet kurma yolunda, hedefleri noktasında önemli adımlar attılar.
Yazıyı bir fıkrayla noktalayalım:
Nasreddin Hoca, bir gün eşeğe binmiş, yolda giderken eşek birden koşmaya başlamış.
Kontrolünden çıkan eşeği durdurmaya çalışsa da Hoca başarılı olamamış. Eşeğin sırtında iken Hoca’nın rüzgâr gibi geçtiğini görenler,
“Hayırdır Hocam, bu telâş da neyin nesi, ne tarafa böyle?” diye sormuşlar.
Hoca geride bıraktığı topluluğa eşeğin sırtından başını geri çevirerek şöyle cevap vermiş:
“Merak edilecek bir şey yok. Eşeğin acele bir işi çıktı da birlikte oraya gidiyoruz!”
Acele, ecele… Hesap hızlı görülecek.