Nereden bakılırsa bakılsın kötü!

Recep Çınar

Futbol oyununda sistemi belirleyen en önemli unsur oyunculardır...

Oyuncuların özellikleri, yetenekleri, sezgileri ve çaplarıdır...

Dolayısıyla doğru hamle, eldeki oyuncuların potansiyellerine göre bir oyun düzeni belirlemek...

Ona göre bir plan yapmak ve bu planın geliştirilmesi için kafa yormak...

Avrupalılar, özellikle de İngilizlerin rasyonel futbol dedikleri oyun bu...

Yani oyuncuların elverişli durumları...

Yani Aykut Kocaman'ın Atiker Konyaspor'da uyguladığı sistem...

Özetlersek; elindeki malzemeye göre oynattığı futbol...

Başka bir deyişle de, kuru kavaktan düdük çıkarma sanatı...

Ancak bazen maya tutmuyor...

Dünkü Gençlerbirliği maçında olduğu gibi...

Kocaman istiyor ki, top hep bende kalsın...

Eyvallah...

Kocaman istiyor ki, oyunu domine eden taraf benim takımım olsun...

Ona da eyvallah...

İyi de nasıl olacak bunlar?

Elde üst düzey pas oyununa uygun oyuncuların varsa, eyvallah...

Öyle bir oyuncu çoğunluğu yok Atiker Konyaspor'da...

Bunun üstüne zemin ya da hakem bozuksa, yandı gülüm keten helva!!!

Sonrası mı?

Kaçınılmaz son...

xxx

Önde müthiş bir baskı ile başladı maça Gençlerbirliği...

“Ankara Atiker Konyaspor'un için deplasman sayılmasa da, buranın patronu biziz” fiyakasını attılar...

Sağda Serdar Gürler, ortada Selçuk, solda Aydın Karabulut ile...

En etkili ofans oyuncuları Serdar Gürler ile büyük bir tehdit oluşturdular Atiker Konyaspor kalesinde...

Yani Mehmet Uslu'nun sarı kartı nedeniyle de savun(a)madığı bölgeden, kırmızı görmüş boğa gibi saldırdılar...

Savunmanın sol tarafı Atiker Konyaspor savunmasının yumuşak karnı...

Dünde böyleydi, bugün de böyle...

Kartal'ın sol yanı sancılı...

Derinlemesine bir analiz yapılmadan rahatlıkla tespit edilebilecek bir durum bu...

Yani bir realite...

Dolayısıyla santrayla birlikte, özellikle de Mehmet Uslu'nun kanadından arayışa yöneltti Gençlerbirliği takımını Ümit Özat...

İstediğini de aldı...

Sahanın en başarılı oyuncusu Serdar Gürler'le iki gol buldu Ankaralılar...

Teknik ekip de dahil, varlığı ile yokluğu belli olmayan bir takım görüntüsündeydi Atiker Konyaspor...

Savunmada, hücumda, özellikle de orta sahada...

Hiçbir şeyi yapamamanın bir izahı olamaz...

Sadece kadro zafiyeti ile savunulacak bir durum değil...

Kimliksizdi dün...

Zihin ve motivasyon olarak  hazırlıksız...

Olursa olur, olmazsa bağlarbaşı modu daha can sıkıcı ve rahatsız edici...

Ben meselenin teknik tarafında değilim...

Aykut Kocaman'ın rotasyonu da çok bağlamıyor beni...

Ama, “madem Rangelov ve Fofana hazır değil, o zaman ne diye kurtarıcı diye sahaya sürüyorsun” itirazlarına da hak vermemek mümkün değil...

Neresinden bakarsanız kötü bir durum var ortada...

Kabul edelim ki, kriz bunun adı...

Tehlike çanlarının çalması!

Öncelik bu...

Eğer yarınlara güven içinde bakabilmek istiyorsa bu camia, panik içerisinde yeni yanlışlar yapma gafletine düşmemeli...

Özellikle sosyal medyada...

Taraftarların eleştirme gibi, yer yüzünden gök yüzüne kadar olan bir hakları var...

Eyvallah...

Ancak, yıkan, yakan, gökte alıp yerde savuran olma durumu, yukarıda da söylediğim gibi, Atiker Konyaspor camiasına büyük yaralar açar...

Altını çizerek söylüyorum; mevcut oyuncu gurubunu yok sayma yanlışına düşülmemeli...

Çünkü, bu sezon onlarla tamamlanacak.

xxx

Dün 19 Mayıs'ın en iyisi Serdar Gürel değil, takımlarını desteklemek için Ankara'ya çıkarma yapan taraftarlardı...

Onlara reva değildi bu kötü oyun ve yürek burkan 2-0...

Kötü yenilgiyi hak etmediler, etmiyorlar...

2 binin üzerinde taraftarın boynunu bükenlerin, umarım Trabzonspor maçını kazanarak bir özür hakları olur.