“Bir son dakika gelişmesi ile sizlerleyiz!
Prototip çalışması tamamlanan ilk zaman makinesi ile 10 yıl öncesine giden ilk bilim insanı Ali Veli ve Ayşe Fatma, yaptıkları araştırmaları tamamlayarak yaşadığımız zamana başarılı ve sağlıklı bir şekilde geri döndüler.”
Farzı misal, bu 20 yıl sonrasının bir son dakika haberi olsun.
Düşüncesi bile heyecanlı, değil mi?
Ama mevzumuz bu değil.
Bu zaman makinesinin kullanımı artık belli izinler dahilinde halka açık olsa. Ve biz de, hep birlikte, en çok merak edilen çağlardan olan ilk çağa gitsek.
Mağarada yaşanılan döneme yani.
Hani daha konuşmanın olmadığı, ateşin yeni bulunduğu zamanlara.
Bir şekilde o dönemde yaşayan insanlarla da o zamanın çeviri uygulamaları ile anlaşabilsek. En çok mustarip oldukları 3 sorunu sorsak.
Sizce ne derlerdi?
Herhalde ilk sırada barınma, ikinci sırada beslenme, üçüncü sırada da güvenlik olurdu diye tahmin ediyorum. Zaten minimal bir yaşama sahip olacakları için, farklı bir dertleri de olmazdı.
Şimdi günümüze dönelim ve Konya’mızı ele alalım.
Ve sokak röportajı esnasında halkımıza soralım, en büyük 3 sorun nedir?
Yüksek kiralar, kiralık ev bulma ve eve ulaşma problemi, geçim sıkıntısı ve ekonomik dar boğaz, sokak köpekleri, mülteciler ve dışarıdaki diğer güvenlik sorunları vs vs
Bakın anketlere, verilen cevapların genelinde bu maddeler yok mu?
Bazı ideolojilere mensup insanlar bu cevaplara farklılarını da ekleyebilir elbette. Ama ekseriyetle verilecek cevaplar bunlardır.
E o zaman ne oldu bizim “çağdaş” yaşamımız? Milenyum yıllarımız?
Hani biz çok iyi bir dönemde yaşıyorduk?
Hani o burun kıvırdığımız Afrikalı kavimler?
“Acaba nasıl yaşıyorlardı?” diye düşündüğümüz ilk çağ insanları ile problemlerimiz aynı ve ortak ise, aslında biz de bir ilk çağ insanı olabilir miyiz? Ya da ilk çağdaki insanların yaşam standartları ile yönetilmeye çalışılan bir millet olabilir miyiz?
Hani eski filmlerde, gazetelerde, röportajlarda çokça duyduğumuz bir replik vardı “Nerde bu devlet, nerde bu millet!” diye.
Hakikaten neredeler?
Ne iş görüyorlar?
Ne yapıyorlar?
Ya da ne yapmıyorlar, yapamıyorlar?
Bir medeniyetin başkentliğini yapmış, Belde-i Muhayyere olan, en büyük coğrafyaya sahip, tarih kültür turizm olarak ülkenin en önde gelen şehirlerinden biri olan ve daha bir çok özelliğe haiz Konya’da bile durum bu ise, Konya’dan daha kötü standartlara sahip şehirlerimizi ne yapacağız?
Hani bu millet en iyisini hak ediyordu?
Yahu koskoca şehirlerde insanların kiralık ev problemlerini çözememişin. Kiracı da şikayetçi ev sahibi de. Ve her ikisi de haklı.
Başıboş, yırtıcı, sürü halinde dolaşan köpekler ve diğer sokak hayvanları ile ilgili her gün üçüncü sayfaların sütunları doluyor. Acıdığımız, yaprakla giyindiğini varsayıp üzüldüğümüz Afrika’da dahi böyle bir problem yok. Ama biz daha bu problemi nasıl çözeceğimizi bilmiyoruz.
Ülkemizin en az %70’i yastığa kafasını rahatça koyamıyor. Faturasıydı, taksitiydi, okul masrafıydı, mutfak harcamaları idi, sağlık giderleri idi. Düşünmekten tabiri caizse beyni sulanmış.
E sonuç?
Onu yaptık, bunu ettik, şunu dedik…
Hakikaten soruyorum size,
NERDE BU DEVLET?
NERDE BU MİLLET?