Osmanlı Sultanı cihan padişahı Yavuz Sultan Selim’in kafasına takılan ve onu yoran bir soru varmış:
"Bir devlet ne zaman çöker ve sonunda ne olur?"
**
Düşünüp taşınmış ve bu soruyu bir de dönemin ünlü Türk âlimi Yahya Efendi’ye sormaya karar vermiş. Sadrazamı göndermiş dönünce;
Sultan Yavuz, "Yahya Efendi ne dedi?" diye sorduğunda aldığı cevap şuymuş;
“'Neme lazım' dendiği zaman.”
**
Yavuz Sultan Selim,“Başka bir şey söylemedi mi?” demiş,
“Hayır efendim. Sadece bu bir tek cümleyi söyledi” demiş Sadrazam.
Bunu uzun bir süre düşünen Yavuz, sonunda ünlü âlime bir mektup yazar ve sözünü açıklanmasını ister.
**
“Çeşitli yorumlar yapıyorum, ama doğrusu nedir, onu ancak siz söylersiniz” der.
Ve Yahya Efendi de cevabi mektubunu yazıp Sultan Selim’e göndermiş.
Mektupta şöyle deniyormuş:
“Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık sıradan bir hale gelirse, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse…
Bilenler bunu söylemeyip susarsa ve gizlerse…
Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıkar, bunu da taşlardan başkası işitmezse…
**
İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır.
Halkın güven ve saygısı sarsılır.
Asayişe itaat hissi kaybolur.
Halkın umutları yok olur, böylece yıkım mukadder hale gelir, kaçınılmaz olur. ”
Bu mektup, yüzlerce yıl önce yazılmıştır ve şu anda Topkapı Sarayında sergilenmektedir.
**
Devrin alimi Yahya Efendi, Cihan Padişahı Halife Yavuz Sultan Selim’i böyle uyarmıştır…600 yıl önce yazılan bu mektuptan ibretlik bir mesaj çıkartmak gerekiyor.
**
Peki bugün biz kimi uyarıyoruz? Yaşanan adaletsizliklerin, liyakatsızlıkların, usülsüz atamaların, hukuksuzlukların hangisini yazabiliyoruz?
**
Bilenler susuyor, gizliyor. Yazdığımız zaman kimlerin başına neler geldiğini hep birlikte görüyoruz. Garibanın, yetimin, öksüzün feryadı arşı titretiyor ama kimin umrunda…
**
Sadece gören gözlerimize değil, gönül gözlerimize de kilit vurduk…
**
Yahya Efendi’nin dediği gibi “neme lazımcılık” bu toplumun başına büyük dertler açacak…Yavuz Sultan Selim bir cihan padişahı olduysa bunu adaletle hükmederek sağlamıştır…
**
Maalesef; bu ülkenin vicdanlı insanları ruhen ve zihnen çok yoruldu, yıprandı. Mesela bizler; ülkenin en zor zamanlarında gazetecilik yapmanın sorumluluğunu taşıdık…
**
Avusturyalı Psikiyatrist Viktor Frankl’ın dediği gibi "İnsanı en çok yaralayan şey fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır…”
**
Fiziksel acılar gelip geçiyor. Yaralar zaman kabuk bağlıyor. Ama insanların yüreğindeki sızılar ve yaralar geçmiyor. Özellikle de haksızlık ve mantıksızları görüp ses kaldıkça ruhsal ıstırabımımız daha da artıyor…
**
Toplumun büyük bir kısmı yorumsuz bir hayatı seçmeyi tercih ediyor. Susmak bir erdem değil eylem haline dönüştü…
**
Bunun ahlaki bir seçim olmadığını çok iyi biliyorum. Ama daha mantıklı olacağını düşünüyorum Neme lazım kimin başına ne geleceği belli olmaz…