Milli Gençlikle yazı serisi
İnsan her zaman ve her durumda, çıkarına ve işine gelene çağıran bir nefs (ene, benlik) ile kötü yolları iyi göstererek ona çağıran ve adına şeytan denilen, gözle görülemeyen varlığın tesiri altındadır.
Alim zatlar, “nefs, şeytandan daha azgın ve tehlikelidir. Şeytan, insanı bir kötülüğü yapmaya ikna edemezse, yol ve metot değiştirir. Hâlbuki nefs, çatlar patlar o şeyi insana yaptırır” demişlerdir.
Müslüman, nefsinin ve şeytanın hile ve tuzaklarından kendini kurtarmak, imanı ile aklının yoluna girmek durumundadır. Bu insan, o zaman iyi insan denir.
İyi insan olmak, “Ben çok iyi insanım… Veya benim kalbim temizdir” demekle olmaz. Sizi başkaları; “Bu insan çok iyi bir insandır veya bu insan çok temiz kalplidir” demeleriyle olur.
Peygamberimiz bu konuya; “İnsanın hayırlısı, insanlara hayırlı olandır” hadis-i şerifiyle ışık tutmuştur.
Müslüman = başkalarına (sadece Müslümanlara değil) faydalı ve hayırlı olandır, diyerek bir eşitlik yazmamız mümkündür.
Bir başka deyişle, “Müslüman, iyilik yapmaya programlanmış bir insandır.”
Müslümanı, iyi insan yapmak için bir ömür süren çalışmalar yapılır.
Eğer bu çalışmalar yapılmazsa Müslüman olduğunu söyleyen kimi insanlar nefsine kolay geleni yaparlar, adaleti değil çıkarlarını öne alırlar ve nice çılgın projelerin peşinde koşarlar.
Bu ilmi çalışmalar ve riyaziyat diğer adıyla nefis terbiyesi çalışmalarıdır.
Bazen de bu çalışmalarda muvaffak olunamaz. Yani adam bir türlü İslam’ın ondan beklediği mertebeye gelemez. Yunus Emre böyleleri için bakın ne demektedir.
“Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan.
Kırk abdal kanın kurudan
Kırk yıl oldu kaynatırım
kaynamaz.
Kaz değilmiş bu azmış,
Kırk yıl Kaf dağını gezmiş
Kanadını kuyruğunu düzmüş.
Kırk yıl oldu kaynatırım,
kaynamaz.
Kazın suyuna saldım bulgur,
Bulgur Allah deyu kalgur.
Be yarenler bu ne haldür
Kırk yıl oldu kaynatırım
kaynamaz.”
MELANA DERGÂHINDA TERBİYE
Nefis terbiyesi için Dergâha gelmiş ama nefsini gerektiği kadar terbiye edememiş bazı insanlar için Mevlana Hazretleri de bakın ne diyor.
Uzak bir bölgeden bazı insanlar Mevlana’yı ve dergâhını görmek için gelirler.
Bunlar bir sema ayinine katılırlar. Semazenleri ve bunların vecd içinde dönüşlerine hayran hayran seyrederler.
Dergâhtan ayrılacakları vakit, Mevlana ve yanında ki Hocası Şems-i Tebrizi’ye dönerek;
“Sema ayininizi çok beğendik. Bize iki Şehy göndersenizde bu çalışmaları bize de öğretseler…” derler.
Mevlana Hazretleri orada hazır bulunanlardan iki Müride (çırak) işaret ederek, onların misafirlerle birlikte gitmelerini ve onlara “Zikir ve Sema’yı öğretmeleri…” sörler.
Sonra da Şems-i Tebrizi’ye dönerek;
“Adam, iyi ki bizden iki Şeyh istedi. Eğer iki Mürit isteseydi, ya sen gidecektin ya da ben…” diyerek müritlerinin nefis terbiyesinde henüz istenen kıvamda olmadıklarına işaret eder.