Ne Bakandan korkarım ne de komutandan

Cübbeli Ahmet Hoca: Bu ülkede Apo’yu asmazlar, beni asabilirler. Bunlar olabilir ama korkmayacağız! Ecelden evvel ölüm yok!

Ben 28 Şubat sürecinde dahi söylediklerimden geri adım atmadım. DGM’de saatlerce ayet ve hadislerle görüşlerimi anlattım. Daha o zamanlar idam cezası kalkmamıştı. İdam edilebilirdim ama korkmadım. Bu ülkede Apo’yu asmazlar, beni asabilirler. Bunlar olabilir ama korkmayacağız! Ecelden evvel ölüm yok! 

Hak üze­rey­sen kork­ma! Ate­şe at­la kork­ma! Biz hak üze­re­yiz. Bi­zim kork­ma­ma­mız la­zım. Şi­a kork­mu­yor. Ba­tıl mez­hep, ce­hen­ne­mi boy­la­ya­cak Şi­a mez­he­bi kork­mu­yor. IŞİ­D’­i, ha­ri­ci­si kork­mu­yor. Biz, Ehl-i Sün­net kor­kar­sak dün­ya­ya re­zil ola­ca­ğız. Yap­ma­yın bu­nu! Ba­na bi­le “Red­di­ye yap­ma, ona-bu­na bir şey de­me. Sa­na bir şey olu­r” di­yor­lar. 

Ba­na böy­le di­ye­cek­le­ri­ne “Ho­ca hak üze­re­sin, doğ­ru­yu ko­nu­ş” ni­ye de­mi­yor­lar?! Ya­zık­lar ol­sun, be­nim ce­ma­ati­min bi­le bir kıs­mı ba­na “Red­di­ye yap­ma­” di­yor. Ni­ye kor­ka­ca­ğım ben? 

Ba­kan­dan da kork­mam, ta­kan­dan da kork­mam, su­ba­yın­dan da kork­mam, ko­mu­ta­nın­dan da kork­mam. Biz hak üze­re­yiz. Biz 80 ih­ti­la­lin­den ön­ce de ko­nu­şu­yor­duk. İh­ti­lal­de de ko­nu­şu­yor­duk, 28 Şu­ba­t’­ta da ko­nu­şu­yor­duk. Ko­nu­şa­ca­ğız, biz hak üze­re­yiz. 

AĞLAMAK, ZIRLAMAK YOK

Bi­ze yap­ma­dık­la­rı kal­ma­dı. Ne ola­cak ya­ni? Ev­le­ri­mi­zi kaç ke­re bas­tı­lar, ara­dı­lar, ta­ra­dı­lar. Ço­luk ço­cu­ğu­mu­zu ağ­lat­tı­lar. Ne­ler et­ti­ler ne­le­r… Şim­di bir PKK’­lı­nın evi­ne yan­lış­lık­la gir­miş­ler, or­ta­lık aya­ğa kalk­tı. “Ço­cuk­la­rım ağ­lı­yor­du­” di­yor. Ço­cuk­la­rın da ağ­la­ya­cak, anan da ağ­la­ya­cak. Da­van hak ise se­vap alır­sın. Da­van ba­tıl ise bo­şa gi­der. Ahi­ret­te de aza­ba dö­ner. Ne var ya­ni? Baş­ka­la­rı­na olur­ken ni­ye bir şey de­mi­yor­sun? Ken­di­ne olun­ca bas bas ba­ğı­rı­yor­sun. Bir sü­rü Müs­lü­ma­nın ana­sı­nı ağ­lat­tı­lar. Ni­ye bir şey de­mi­yor­sun?! Sa­na olun­ca “Ço­cuk­lar ağ­la­dı­” di­yor­sun. 
Böy­le bir şey yok! Da­va ada­mıy­san ağ­la­mak, zır­la­mak yok. Hak üze­rey­sen cen­net­lik­sin, ba­tıl üze­rey­se­n…

BENİ ASABİLİRLER

Ben şa­şı­rı­yo­rum. Ko­mü­nist­ler ölü­mü gö­ze al­mış. De­niz Gez­miş­ler fa­lan mah­ke­me­de ha­kim­le alay edi­yor­lar. De­niz Gez­miş ba­tıl üze­re. Ahi­ret inan­cı, Al­lah inan­cı yok. Öl­se ce­hen­ne­me zü­me­ra. Ama adam yi­ne de ta­viz ver­me­den di­ki­ne di­ki­ne ko­nu­şu­yor. Biz ise he­men ya­la­ka­lık, “Yok ona de­me­dim, mil­let­ve­ki­li­ni kas­tet­me­dim, ba­ka­nı kas­tet­me­dim, şu­nu-bu­nu kas­tet­me­di­m” di­yo­ruz. Kim yan­lış yap­tıy­sa red­di­ye­yi ba­sa­rız. Kas­tet­ti­ği­mi­zi de söy­le­mek­ten kor­kmayız. Kim­se Al­la­h’­ın, pey­gam­be­rin hak­kın­da ko­nu­şa­maz. Di­ni­miz hak­kın­da ko­nu­şa­maz, Ehl-i Sün­ne­te dil uza­ta­maz. 

Ehl-i Sün­net bu mem­le­ke­tin di­re­ği­dir. Ama ma­ale­sef Su­ri­ye­’de ol­du­ğu gi­bi bü­tün Ehl-i Sün­ne­ti biç­ti­ler, kes­ti­ler, doğ­ra­dı­lar. Ni­ye bu Ehl-i Sün­net böy­le kar­de­şim?! Tür­ki­ye­’de bir ha­re­ket fa­lan ol­sa, ül­ke­nin yüz­de 80-90’ı Ehl-i Sün­net ama yi­ne biz ezi­li­riz. Çün­kü biz­de ce­sa­ret yok. Biz­de hak uğ­run­da ko­nuş­mak yok. Biz­de kor­kak­lık var. 

28 Şu­ba­t’­ta be­ni içe­ri at­tık­la­rı za­man da­ha idam kalk­ma­mış­tı. Bak­tım bü­tün ga­ze­te­ler aley­hi­me. Or­ta­lık yı­kı­lı­yor. Dep­rem vaa­zım­dan do­la­yı bü­tün dün­ya ben­den bah­se­di­yor. “Bu du­ru­mun en faz­la­sı ne olur?” di­ye dü­şün­düm. “İ­dam olu­r” de­dim. Ona gö­re ken­di­mi ha­zır­la­dım. “İ­dam edi­lir­sem de en azın­dan in­san öle­ce­ği gü­nün vak­ti­ni bi­le­ce­ği için töv­be­si gü­zel olur. Şe­ha­de­tin ga­ran­ti olu­r” de­dim. Ha­zır­lı­ğı­mı ona gö­re ya­pı­yo­rum kar­de­şim. Sen bu­nu dü­şün­me­di­ğin za­man “Ya­lan, yan­lış de­dim ha­kim efen­di­” di­ye­rek ta­viz ve­rir­sin. Ol­maz böy­le. Ben söy­le­dik­le­ri­min hep­si­ni de sa­vun­dum. 

DGM’­de sa­at­ler­ce ayet, ha­dis ile açık­la­dım. Ko­ca­man dos­ya ol­du. So­nun­da ne ol­du? İdam da ola­bi­lir­dim. Bu mem­le­ket­te baş­ba­ka­nı as­mış­lar, be­ni mi asa­ma­ya­cak­lar? Apo­’yu as­maz­lar, be­ni asa­bi­lir­ler. Bun­lar ola­bi­lir ama kork­ma­ya­ca­ğız! Ecel­den ev­vel ölüm yok! 

HUZURUMU BOZMAYIN

Mü­ba­rek in­san­lar siz Ehl-i Sün­ne­ti mü­da­fa­a edin. 

Bir de ba­na “Red­di­ye yap­ma­” di­yor­lar. Ni­ye ba­na böy­le şey­ler di­ye­rek hu­zu­ru­mu ka­çı­rı­yor­su­nuz?! Yan­lış ya­pı­yor­lar.

Ben on­la­ra uy­ma­dım da, uy­mam da. Ben Efen­di Haz­ret­le­ri­ne ba­ka­rım. 

Ba­na “Dil­siz şey­tan ol­ma, acı da ol­sa uyar.  Yok­sa va­az et­me­” bu­yur­du. 

Nef­si­min aley­hi­ne de ol­sa hak­kı söy­le­rim ben.

SA­BÂN RA­SÛ­LÜL­L­H’­IN AYI­DIR

Şa­bân-ı şe­ri­fin üs­tün­lü­ğü­nü be­lir­ten bir­çok ha­dîs-i şe­rîf mev­cut­tur. Ba­zı­la­rı­nı zik­re­de­cek olur­sak:

İb­ni Ab­bâs (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hü­mâ)dan ri­vâ­yet edi­len bir ha­dîs-i şe­rîf­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:  “Re­ceb Al­lâh-u Te­âlâ’­nın ayı­dır. Şa­bân be­nim ayım­dır. Ra­ma­zan ise üm­me­ti­min ayı­dır.” 
(Ebû­’l-Feth ib­ni Ebi­’l-Fe­vâ­ris, el-Emâ­lî, Ali el-Mut­ta­kî, Ken­zü­’l-um­mâl, no:35164, 12/310; Ab­dülkādir el-Gey­lâ­nî, el-Ğun­ye, 1/325; Ali el-Kārî, Ce­m‛­u’l-ve­sâ­il fî şer­hi­’ş-Şe­mâ­il, 2/121-122; Ze­bî­dî, el-İt­haf, 4/256; İb­ni Ar­râk, Ten­zi­hü­’ş-şe­rî­‛a, Sa­lât:50, 2/90; Ac­lû­nî, Keş­fü­’l-ha­fâ, no:1358 1/510)

GÜNAHLARI ÖRTER

Sey­yid Mâ­li­kî (Ra­hi­me­hull­lah)ın be­ya­nı­na gö­re; ha­dîs-i şe­rîf­te ge­çen: “Şa­bân be­nim ayım­dı­r” ifa­de­si, “O­nun kı­ya­mı­nı (ge­ce ibâ­de­ti­ni) ben sün­net kıl­dı­m” an­la­mı­na gel­mek­te­dir. 

Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şa­ban ayı­nı, ken­di­si­ne sa­lât-ü se­lam âye­ti o ay­da nâ­zil ol­du­ğu için de zâ­tı­na iza­fe et­miş ola­bi­lir. (Mâ zâ fî şa‛­bân, sh:25)

Enes ib­ni Mâ­lik (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan ri­vâ­yet edi­len bir ha­dîs-i şe­rif­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:

“Şa­bân be­nim ayım­dır. Kim şa­bân ayı­na de­ğer ve­rir­se, mu­hak­kak ki o be­nim em­ri­me önem ver­miş olur. Be­nim em­ri­mi bü­yük tu­ta­na ise, ben kı­yâ­met gü­nü ön­cü bir kur­ta­rı­cı ve iyi bir ha­zır­lık olu­rum.” 
(Bey­ha­kî, Fe­dâ­ilü­’l-evkāt, no:10, sh:94-95; Şu­‛a­bu­’l-îmân, no:3532, 5/346-347; Sü­yû­tî, ed-Dür­rü-l Men­sûr, 4/186, Ce­m‛­u’l-ce­vâ­mi­‛, 1/520)

Ebû Hu­rey­re (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan ri­vâ­yet edi­len bir ha­dîs-i şe­rif­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur:

 “Şa­bân be­nim ayım­dır. Ra­ma­zan ise üm­me­ti­min ayı­dır. Şa­bân, gü­nah­la­rı ör­ten bir ay­dır. Ra­ma­zan ise in­sa­nı ter­te­miz eden bir ay­dır.” 
(Ab­dülkādir el-Gey­lâ­nî, el-Ğun­ye, 1/341; Sâ­fû­ri, Nüz­he­tül-me­ca­lis, 1/142; Ac­lû­nî, Keş­fü­’l-ha­fâ, no:1551, 2/9)

DİĞERLERİNDEN ÜSTÜN

Enes ib­ni Ma­lik (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan ri­vâ­yet edi­len bir ha­dîs-i şe­rif­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Se­lem) şöy­le bu­yur­muş­tur: 

“Re­ce­bin, di­ğer ay­lar­dan üs­tün­lü­ğü, Ku­r’­ân’­ın, di­ğer ke­lam­lar­dan üs­tün­lü­ğü gi­bi­dir. Şa­bâ­nın di­ğer ay­lar­dan üs­tün­lü­ğü ise be­nim di­ğer pey­gam­ber­ler­den üs­tün­lü­ğüm gi­bi­dir. Ra­ma­za­nın di­ğer ay­lar­dan üs­tün­lü­ğü de Al­lâh-u Te­âlâ’­nın ya­ra­tık­la­rı­na kar­şı üs­tün­lü­ğü gi­bi­dir.” (Ab­dülkādir el-Gey­lâ­nî, el-Ğun­ye, 1/341; Sa­fû­rî, Nüz­he­tü­’l-me­câ­lis, 1/142)
Ebû Ümâ­me el-Bâ­hi­lî (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan ri­vâ­yet edil­di­ği­ne gö­re; şa­bân-ı şe­rîf gir­di­ğin­de Ra­sû­lül­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Se­lem) şöy­le bu­yu­rur­du:

AMEL NİYETE GÖRE

 “Ne­fis­le­ri­ni­zi şa­bân için te­miz­le­yin ve on­da ni­yet­le­ri­ni­zi gü­zel ya­pın. Çün­kü Al­lâh-u Teâ­lâ be­ni si­ze kar­şı üs­tün kıl­dı­ğı gi­bi, şa­ba­nı da di­ğer ay­lar­dan üs­tün kıl­mış­tır.” (Ah­med ib­ni Hi­câ­zî, Tuh­fe­tü­’l-ih­van, sh:4)

Ra­sû­lül­lâh (Sal­lal­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem) bu ha­dîs-i şe­ri­fin­de bü­tün be­de­nin iyi­ce te­miz­len­me­si­ne işa­ret bu­yur­muş­tur. Te­miz­lik; zâ­hi­rî ve bâ­ti­nî pis­lik­ler­den arın­ma an­la­mın­da iki tür­lü de­ğer­len­di­ri­lir. Gö­rü­nen pis­lik; el­bi­se­ye ve be­de­ne bu­la­şan tür­den­dir ki bu­nun te­miz­li­ği suy­la olur. Gö­rün­me­yen pis­lik ise; gü­nah­lar­dır. Bun­la­rın ta­ha­re­ti, tev­be ve beş va­kit na­maz gi­bi sa­lih amel­ler­le olur. Ha­dîs-i şe­rif­te kas­te­di­len ma­na da bu­dur. 

“On­da ni­ye­ti­ni­zi gü­zel ya­pı­n” cüm­le-i ne­be­viy­ye­si, ni­ye­tin öne­mi­ne işa­ret et­mek­te­dir. Ni­te­kim Ömer ib­ni Hat­tab (Ra­dı­yal­lâ­hu Anh)dan ri­vâ­yet edi­len bir ha­dîs-i şe­rif­te Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem):

“A­mel­ler an­cak ni­yet­le­re gö­re­di­r” (Bu­hâ­rî, no:1) bu­yur­muş­tur. 

MÜSLÜMANIN NİYETİ
Amel­le­rin so­nu var­sa da, ni­yet­le­rin so­nu yok­tur. Bu yüz­den bir Müs­lü­man, az amel­le de öl­se, İs­lam üze­re öl­dü­ğü için, cen­net­te ebe­dî ka­la­cak­tır. 

Fa­sık­lar, gü­nah­la­rı yü­zün­den ce­hen­ne­me gi­re­cek ol­sa­lar da, ora­da son­su­za dek kal­ma­ya­cak­lar­dır. 

Kâ­fi­rin iyi amel­le­ri ne ka­dar çok ol­sa da, ce­hen­nem­de ebe­dî ka­la­cak­tır.  Her­kes ame­li­ne gö­re kar­şı­lık gö­re­cek ol­say­dı, mü­kâ­fât ve ce­za­la­rın bir so­nu ol­ma­sı ge­re­kir­di. Lâ­kin ebe­diy­yet (son­suz­luk) mef­hu­mu, ame­lin de­ğil, ni­ye­tin kar­şı­lı­ğı­dır. 

Çün­kü Müs­lü­ma­nın ni­ye­ti son­su­za dek İs­la­m’­ı ya­şa­mak­tır. Kâ­fi­rin­ki ise, ebe­diy­yen ga­vur­luk­ta kal­mak­tır. 

Âi­şe (Ra­dı­yal­lâ­hu An­hâ) şöy­le bu­yur­muş­tur: “Ra­sû­lül­lâh (Sal­lâl­lâ­hu Aley­hi ve Sel­lem)in en sev­di­ği ay, şa­ban ayıy­dı ki onu(n oru­cu­nu) ra­ma­za­na ek­ler­di.” 
(Ab­dülkādir el-Gey­lâ­nî, el-Ğun­ye, 1/340)

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Medya Haberleri