Efendim; ‘Nasıl Bir Bayram?’ Dedik yazımızın başlığında. Biliyorsunuz önümüz bayram ve bu yazımız bayram öncesi son yazımız olması hasebiyle, bayramdan bahsetmektir niyetimiz.
Bilindiği üzere biz Müslümanlar için ‘Ramazan’ ve ‘Kurban Bayram’ günleri birkaç gün ile sınırlı günlerdir. Ancak o kısacık zaman dilimlerine pek çok güzellik, iyilik, neş’e ve çokça sevaplar sığabiliyor. Bayram günleri bize unutulmaz anlar yaşatabiliyor. Allah Azze ve Cell o güzel ve özel günlerde kullarına değişik lâhûti ihsanlar ve lütuflar bahşedebiliyor. Günümüz tâbiriyle müminler bayramlarda birçok mânevî sürprizlerle karşılaşabiliyor. Belki sene boyu onca emek ederek yapılan ibâdetlerden kazanabileceklerimizi bayramlarda belki bir tebessümle yâhut ihlasla ifâ edilen küçük bir iyilikle nice sevaplara ulaşabiliyoruz. Mevlâ’nın engin teveccühüyle bayram vesilesiyle nice azlar çoklara tekâbül edebiliyor.
Aslında bayram günleri Cenâb-ı Hakk’ın kullarından yapmalarını murad ettiklerinin yerine getirilmesinin karşılığında, Müslümanlara bahşedilen sevinç ve sürûrun ifâde edildiği saadet gamzeden günlerdir. Bununla birlikte kulların vazifelerini ifâ etmelerinin sonucunda eriştikleri, gufran ve rahmet ikliminin gönüllerdeki rahatlama tezâhürleridir.
Bayramlarımız aynı zamanda her sene dînî bilincimizin tâzelenmesine, milli birliğimizin diri tutulmasına sebep olur. Bayram günleri mümin kardeşliğimizi pekiştiren bereketli günlerdir. Bilindiği gibi dînî cihetiyle ‘Kurban Bayramı’ günleri pek çok dînî şeâirin yerine getirildiği kutsî husûsiyetleri içinde barındırır. Meselâ; hac, kurban, umre, Allâh’ın evini ve son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselâm’ın kabri şerifini ziyâret gibi ilâhî programları ihtiva eder. Bu vazifeler, biz Müslümanların kutsallarıdır. Bunların elbette simgesel ve sembolik değeri vardır. Kur’ân-ı Hakîm’de: “Her kim Allâh’ın simgelerine saygı gösterirse bu, kalbin takvâsını gösterir.” (Hac, 32) buyruluyor.
Bayramlar sevinçleri büyütme mevsimidir. Zira Müslümanlar bayramı dünya çapında yaşarlar. Ama tabi evvelâ ferden ferda önce kendi içimizde sonra âile efrâdımızda sonra da diğer ülkelerde yaşayan Müslüman kardeşlerimiz boyutunda geniş bir perspektifte bayramları yaşarız. Meselâ ‘Kurban Bayramı’ günlerinde, Afrika ülkelerinde veya memleketlerinde savaş yaşayan nice mağdur ve mazlum kardeşlerimizle kurban etlerinin paylaşılmasında tamâmen kardeşlik bilinciyle hareket edilerek sevinç paylaşımı yaşanır. İşte İslam’daki hakiki uhuvvet anlayışı… İslam her yönüyle ve bu yönüyle de ne güzeldir!
Yine uzak coğrafyalardaki Müslüman kardeşlerimizle böylesi sevinç paylaşımının yanı sıra yakın çevrede yaşanan ana-baba, akraba, eş-dost bayramlaşması da insanlar arası iletişimi güçlendirmekte aradaki sevgi ve muhabbeti ziyâdeleştirmektedir. Bayramlarda küskünler barışmakla, büyüklere saygı, çocuklara sevgi gösterilmekle hânelere ayrı bir canlılık ve güzellik gelir. Bayram günlerinde kimsesiz, yalnız Müslüman kardeşlerimizi arayıp bulmalı, hastalar unutulmamalıdır. Senelerdir âdeta savaş bölgesi alanı hâline gelen mekanlarda, çadırlarda, memleketinden uzakta bulunanların da bayramda gönülleri hoş edilmeli, bayramlaşmadan buradaki kardeşlerimizde nasiplendirilmelidir.
Şu bahsedilen güzellikleri bir düşünecek olsak bizim bayram günlerimiz hiçbir şekilde başka ülkelerin başka dinlerin bayramlarına benzemeyecek güzelliktedir. Bizim bayram günlerimiz her türlü taşkınlıktan, seviyesizlikten, aşırılıktan beri olarak büyük bir ihtimamla, nezâket ve denge içinde kutlanır. Yine bayram günlerinde ifâ edilen her bir dînî görev Müslümanlar tarafından farklı bir ciddiyetle yerine getirilir. Müminlerin birbirleriyle olan münâsebetlerindeki sevgi ve şefkat tezâhürleri, hayvânâta dahi yansır. Fakir-fukâraya, ihtiyaçlılara kadar bu şefkat tezâhürleri götürülür. Tabi bu arada ahret âlemine intikal etmiş yakınlarımız da sevap hisselerinden nasiplenirler.
Bütün bu bahsedilen güzellikleri mânâ boyutunda bayram günlerinde yaşayan ve yaşatanlara ne mutlu! Kurban bayramı vecibelerini içtenlikle yerine getirip af ve mağfirete kavuşanlara ne mutlu! Kutlu bir bayram dileğiyle Cumânız mübârek ola!