Son zamanlarda gençlerin yeterli dini bilgi almamalarından dolayı hayatlarının belli bir safhasında ayaklarının kayması sonucunda deizme kaydıkları sık sık dile getirilir oldu.
Sonu da çoğunlukla maalesef ateizm olan deizme gençlerin ilgi duymalarının gözden kaçırılan en önemli nedeni yani dinden uzaklaşmalarının en önemli sebebi “Narsizm” olmaktadır.
Toplumumuzdaki gençlerin içine düşürüldükleri deizm ve ateizm problemi konuşulurken üzerinde durulmayan ve adına “Narsizm” denen bu manevi hastalık genelde şöyle tarif edilir:
Narsisizm veya yeni tabirle özseverlik, kişinin kendisini aşırı bir biçimde beğenmesi, her zaman almaya ve kazanmaya odaklanmış, vermeyi ve kaybetmeyi asla kabul etmeyen, sevmeyi ve yardım etmeyi önemsemeyen, kendisini dünyanın merkezi olarak gören, diğer insanları değersiz ve gereksiz olarak niteleyen, devamlı olarak ilgi ve övgü görmek isteyen, her zaman en iyiyi isteyen, toplum nezdinde her zaman zirvede gösterilmek isteyen ben merkezli bozuk kişilik halidir.
Kişinin kendini beğenmesinde zirve nokta olan narsizmde kişi kendisine aşık olduğundan sonunda bu kişilik bozukluğuna tutulan kişilerin sonunda kendilerine maddi olduğu kadar manevi zararlar verdikleri de görülebilmektedir.
Narsist kişilik bozukluğuna sahip olan kişiler kendilerine zarar verdikleri gibi hatta ondan daha da fazla miktarlarda yakınlarına, çevrelerine ve mensup oldukları ya da idare ettikleri toplumlara da zarar vermektedirler.
Bu tür kişilere örnek vermek gerekirse Roma Sezarları, Mısır firavunları, Faşist Hitlerler ve Mussoliniler, Francolar ve Komünist Stalinler ile Maolar gösterilebilir.
Zamanımız siyasetçilerinde de sıkça görülen bu hastalık maalesef toplumların maddi ve manevi gücünün heba olmasına sebep olmaktadır.
En büyük korkuları güçlerini kaybetmeleri ve kutsal gördükleri hedeflerini gerçekleştirmeden ölmeleri olan bu ruhsal bozukluk içinde olan kişiler zaman zaman yakın çevrelerindeki kişilerin bile kendilerine düşman oldukları korkusuna kapılabilmektedirler.
Başa dönecek olursak siyasi alanda görülen bu Narsist bozukluk hali maalesef toplum tarafından gerçekte din âlimi olmadıkları halde kendilerine âlim yaftası yapıştırılan kişilerde de görülmektedir.
Ve bu kişilerin yukarıda ifade ettiğimiz gibi çevrelerine verdikleri zarar kendilerine verdikleri zarardan çok çok daha fazla olmaktadır.
Çünkü bu kişiler çevrelerine din anlatırken özellikle de Kuranı Kerim ayetlerini anlatırken başta sıradan bir insan veya bir hoca gibi davranırlarken ilerleyen zamanlarda Kuran ayetlerini hakkında açıklama yapmaktan hüküm çıkarmaya evirildiklerinde kendilerini Hz. Peygamber(as) yerine koyabilmekte ve Kuranın temel mesajlarına aykırı sonuçlar üretebilmektedirler.
Çoğunun aldıkları eğitimle veya mensup oldukları bilim dallarıyla hiç ilgili olmasa da yani Kuran tefsiri gibi yetkinlikleri olmayan konuda bile sorumluluk almaktan geri durmayan bu kişiler esasında din dâhil yetkinlikleri olmayan bir konu olmadığına inanmışlardır.
Kuranı Kerimle ortaya konulan din konusunda Cenabı Allah’ın(cc) bize,
- en büyük muallim
- ve en mükemmel üstad
- şaşırmaz ve şaşırtmaz en doğru rehber olarak gönderdiği son Peygamber Hz. Muhammed(sav)in elçiliğini bile kendileri için geçerli görmeyen bu Narsist kişilik sahibi din satıcıları sadece Kuranı Kerim ayetlerinden ve Sahih Hadisi Şeriflerden değil geçmiş Müslüman âlimlerin sözlerinden bile kendi düşünceleri doğrultusunda sonuçlar çıkarmaktan çekinmezler.
Kuranı tarihsel bir kitap olarak gördükleri için ayetleri geçerliliği sona ermiş sözler olarak gören bu Narsist bozukluk içinde olan kişiler rahatlıkla 1400 yıldır savaşı bırakın herhangi bir siyasi kargaşaya sebep olmayan Hanefi, Şafi, Hanbeli ve Maliki mezhebi mensuplarından çok rahatlıkla “İşid” benzeri yapılar çıkarabilmektedirler.
Ya da ehli rey olarak gördükleri ve yerine göre övdükleri Hanefi mezhebinden “Taliban” gibi bir yapıyı çıkarabilmektedirler.
Mevzu Ehli Sünnet akide olduğunda en alttan en üste kadar her seviyedeki Müslümanı ve bütün mezheplerdeki âlimleri teferruat olarak gören bu kafa için söylenebilecek en hafif tabir “Narsist kişilikli Ehli heva” olduklarıdır.
Küresel Deccalların ektikleri nifak tohumlarını yeşerten bu ehli heva Narsist lerden çok var mı diyenlere Babasının(rha) partisinin kendisine miras kaldığını zannedenlerden, Kuran ayetleri değişmeli diyen öğretim görevlilerine, Milletvekili veya başkan olmak isteyen kapitalizm kölesi “müsrif muhafazakâr" lardan ezberlerini kutsayarak topluma dayatan sonra da özgürlük diye nara atan faşizm özlemcilerine kadar pek çok insan sayabiliriz.
Son zamanlarda dini ve siyasi açıdan bir prangalar ülkesi haline gelen Türkiye’de kendilerinin Hz. Peygamberimizden(sav) daha geri olmadığını düşünen Narsist allâmelere şunu hatırlatıyoruz:
Hz. Rasulullah’a(sav) muhalefetten dolayı düşülen her günah içinde küfre giden bir yol vardır.