“Dediğum Dedük. Çaldığım Düdük” başlıklı yazımda bir dostun bürokraside olanlarla ilgili sitayişkâr hatta sertçe anlatımlarını sunmuştum sizlere.
"https://www.merhabahaber.com/Ahmet_Guldag+Dedigum_Dedik_Caldigim_Duduk_Gin_Getiriyor_yazi5540.html"
Konu bilhassa üst bürokratların, ciddiyet, doğruluk ve bulunduğu il için yatırımlarda gayret gösterenlerin defalarca tayin edilmelerinden şikayet idi.
Son olarak yıllarca sürüncemede kalan Konya devlet yatırımlarının. Zamanında tamamlanmasını bırakın daha evvel tamamlanabilmesi için imkan zorlayan daire müdürlerinden TC. Karayolları 3. Bölge Müdürü Sayın Haşmet Oğuzalp’ın beşinci defa tayinini hedef alıyordu.
Bendeniz daha evveli yer değişimi oluşumlarını biliyordum ama son defaki gelişinde, yazımda da belirttiğim gibi AKP il, ilçe, gençlik kolları vb. başkan ve üyelerinin tebriklerle çiçek donatmaları yanında.
Yarı resmi sayılan ama halk toplumunun kuruluşları olan KTO, KSO, MÜSİAD vb. başkan ve heyetlerinin tebrikten de öte çalışmalarını takdir etmeleri ve yanında olacaklarını bildirmeleri ile.
AK partisi teşkilatı vb. rolü olmadığı Kanaat’ıyla tekerrür etmez diye düşünmüştüm.
Olay hayretime gitti. Gerçi bendenizin bürokrasi yaşamında olumsuzlukların çokları başıma gelmişti. Bilirdim ama tabii yine de bu işlemin arkasında “kim neden ne için yapıyor?” diyerek müşahede etmeye gayret edip sizlere sunmak istedim.
***
Öncelikle işlemin anahtarı. Başlıktaki gibi her zaman oluşum doğuran “Nabza göre şerbet vermek” işlemi idi.
Bugünün genç ve orta yaşlı olanları. Bilmem bilirler mi?
Bu deyimin Türk siyasetine giriş babası 1956’da ki Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu olmuştu.
Öğrencilere ders esnasında "Bel kemiksiz, omurgasız aydınlara tepki" verirken tembihat yapıyordu.
- Asla "Nabza göre şerbet sunan, kötüye zararlıya fetva veren sözde aydın" haline gelmeyelim.
***
Sadece aydınlarda değil, bürokratlarda daha çoğunlukta olan, şerbet verenler daima üst başarılarla donatılanlar olurdu ve olmakta da maalesef devam ediyor.
Bendenizin başına gelenleri başka bir gün anlatmaya çalışıp bu gün iki misal vermem işin kanıtı olur diye düşünürüm.
1964 yılı yükleniciye (müteahhit) akaryakıt fiyat farkı verilmekte. Sayıştay’ın bir formülü yanında kararı bu formüle yakın ve fatura ibraz edenlere verilir.
Kontrolü olduğum yüklenicinin getirdiği faturalar yirmi milyon. Formüle göre de aynı olunca hakkını verdim.
Ben öyle yaptım ama başka bir servis elemanı başka yükleniciye onbeş alabileceği yede yetmiş milyon çıkarıveriyor.
Bunu duyan müteahhit bana gelip isteyip ve tabii olumsuz cevap alınca müdür muavini (Ki yıllar sonra gelişinde amirlerime “Güldağ yol yapımın direğidir) diye iftihar sözü etmişti.) sende bu yönden müteahhidin hesabını yap deyince…
Önüne getirdiğim dosyaları kendisine iterek “Ben yapamam başkasına yaptırınız” deyip çıkmıştım.
Akabinde müdür ile birlikte beni çağırdıklarında. 3. Bölge Müdürü rahmetli M. B. ateş püskürürcesine “Seni Hakkari’ye atacam…” diye bağırınca. “Beyefendi kızmanıza gerek yok Allah nerede kısmet verdi ise orada alırım” deyince “çık, çık” diyerek kovalamıştı.
Ama genel müdürlükte “Doğrucu Davutlar” vardı. CHP’li ve bazı aydın(!)ların tu-kaka yaptıkları o DP zamanında.
Olayı genel müdürlükteki amirlerimize duyurdum. Akabinde müdür, muavin olarak İstanbul’da kızağa diğeri Samsun’a tayin edivermekle kalmayıp müteahhitlere ödenen fazlalığı da geri aldırttılar.
1969 Konya Antalya Yolu’nun nüvesi olan Seydişehir Alüminyum Yolu kontrolüyüm. Müteahhit E. Hattat servis yolunu tam yapmadığı halde, tam bedel istiyordu. Vermeyince müdür çağırıp vermemi istedi ve aksi halde tazminat alır demesine…
“Tazminata hak kazanırsa ben öderim efendim” deyince…
Bendenizin kontrollüğü gitmekle kalmamış hak ettiğim terfie yol vermemişlerdi.
***
Bu işlemler mutlaka yukarıdan olur da diyemeyiz hepsi oluyor. Bakın biri DP zamanı. Diğeri Demirel. (E. Hattat onun sınıf arkadaşı imiş meğer!)
Daha çok var ama sonra sunarım inşallah. Duam bunlar olmamasıdır.
***
Gelelim yazının esas konusu olan Haşmet Ruşen Oğuzalp’ın tayinlerindeki arka perde ye.
Müşahede ettiğim ve tespit ettiğim belgelere göre;
Özet olarak Konya – Aksaray Yolu tüm yapımı yüklenicisi firma 24.02.2009 sözleşme yapıp bir ay sonra işe başlayıp birinci kısmın tamamlanması işleminde verilen 19 840 bin liralık işin 2010 yılı sonunda, ikinci kısım için 21 600 000 TL ödenek ödeneğinin de hazır olduğu (ki genel Müdürlük Bölge Müdürlüğüne 41 440 000 TL. ödeneğin tamamının harcanma salahiyeti verilmiş. Yani ödenek kısıtlaması yok) yükleniciye bildirilmiş.
Bir grafik çizersek 74,2 Km. bölünmüş yolun yarısı 2010 yılında diğer kalan 2011 sonuna yakın tamamlanacaktır.
Ne yazık ki yüklenici daha birinci kısımda teklemeye başlayıp 2010 yılında ancak 4 844 562 TL’lik işlem yapabilmiş.
Yüklenicinin kendisine bu durum bildirilir. Tabii ki cezaya girmesi bir tarafa 2011 yılında yapılacak işler için ancak 2010 yılı fiyatlarının tatbik edileceği de ilave edilir.
Vay sen misin bunu yapan!,,
Hemen tayin ve yeni gelen müdür tarafında yeniden revize işlemi hazırlama ve olura arz edilip genel müdürlüğünde onayı ile
Yükleniciye 2010 yılında 8 000 000 TL’lik iş ayarlanıp bunun yarısı ödendiği için kalanın cezalı olması yanında…
Kalan 23 milyonluk kısım 2012 yılına aktarılırken süre uzatımı da verilerek birde fiyat farkının 2012 yılına göre alması ortamı meydana gelmekte.
Böylece tahminen devlete 4 trilyon civarı bir TL ilave yüklenmesi olabilmekte…
***
Şimdi düşünelim kim kazandı, kim kaybetti?
Sayın Oğuzalp kahredip emekliliğini isteyerek ayrılması ile. Gerek devlet gerekse Konya değerli faal bir bürokratını kaybetti ve kasasından haylice haksız ödeme çıkmasına sebebiyet verilmesi yanında yolun 2013 sonrası bitebileceği (biterse(!)tabii) karar altına alındı
Üst düzeylere isteğini hallettiren yüklenicinin ise kasasına trilyonların girmesiyle herhalde dans edeceği muhakkaktır.
***
Bürokratlara, Feyzioğlu’nun nabza şerbet vermeyin demesine karşılık…
Aman ha yerinizden oynanmak istemezseniz şerbeti verin. Yoksa… derim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileklerimle…
Not: Ödeneklerin detaylı görünüm ve olur alma işlemleri köşeye sığmadığından Gmail yazılarımda genişçe vermiş olacağım.
"https://www.merhabahaber.com/Ahmet_Guldag+Dedigum_Dedik_Caldigim_Duduk_Gin_Getiriyor_yazi5540.html"
Konu bilhassa üst bürokratların, ciddiyet, doğruluk ve bulunduğu il için yatırımlarda gayret gösterenlerin defalarca tayin edilmelerinden şikayet idi.
Son olarak yıllarca sürüncemede kalan Konya devlet yatırımlarının. Zamanında tamamlanmasını bırakın daha evvel tamamlanabilmesi için imkan zorlayan daire müdürlerinden TC. Karayolları 3. Bölge Müdürü Sayın Haşmet Oğuzalp’ın beşinci defa tayinini hedef alıyordu.
Bendeniz daha evveli yer değişimi oluşumlarını biliyordum ama son defaki gelişinde, yazımda da belirttiğim gibi AKP il, ilçe, gençlik kolları vb. başkan ve üyelerinin tebriklerle çiçek donatmaları yanında.
Yarı resmi sayılan ama halk toplumunun kuruluşları olan KTO, KSO, MÜSİAD vb. başkan ve heyetlerinin tebrikten de öte çalışmalarını takdir etmeleri ve yanında olacaklarını bildirmeleri ile.
AK partisi teşkilatı vb. rolü olmadığı Kanaat’ıyla tekerrür etmez diye düşünmüştüm.
Olay hayretime gitti. Gerçi bendenizin bürokrasi yaşamında olumsuzlukların çokları başıma gelmişti. Bilirdim ama tabii yine de bu işlemin arkasında “kim neden ne için yapıyor?” diyerek müşahede etmeye gayret edip sizlere sunmak istedim.
***
Öncelikle işlemin anahtarı. Başlıktaki gibi her zaman oluşum doğuran “Nabza göre şerbet vermek” işlemi idi.
Bugünün genç ve orta yaşlı olanları. Bilmem bilirler mi?
Bu deyimin Türk siyasetine giriş babası 1956’da ki Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu olmuştu.
Öğrencilere ders esnasında "Bel kemiksiz, omurgasız aydınlara tepki" verirken tembihat yapıyordu.
- Asla "Nabza göre şerbet sunan, kötüye zararlıya fetva veren sözde aydın" haline gelmeyelim.
***
Sadece aydınlarda değil, bürokratlarda daha çoğunlukta olan, şerbet verenler daima üst başarılarla donatılanlar olurdu ve olmakta da maalesef devam ediyor.
Bendenizin başına gelenleri başka bir gün anlatmaya çalışıp bu gün iki misal vermem işin kanıtı olur diye düşünürüm.
1964 yılı yükleniciye (müteahhit) akaryakıt fiyat farkı verilmekte. Sayıştay’ın bir formülü yanında kararı bu formüle yakın ve fatura ibraz edenlere verilir.
Kontrolü olduğum yüklenicinin getirdiği faturalar yirmi milyon. Formüle göre de aynı olunca hakkını verdim.
Ben öyle yaptım ama başka bir servis elemanı başka yükleniciye onbeş alabileceği yede yetmiş milyon çıkarıveriyor.
Bunu duyan müteahhit bana gelip isteyip ve tabii olumsuz cevap alınca müdür muavini (Ki yıllar sonra gelişinde amirlerime “Güldağ yol yapımın direğidir) diye iftihar sözü etmişti.) sende bu yönden müteahhidin hesabını yap deyince…
Önüne getirdiğim dosyaları kendisine iterek “Ben yapamam başkasına yaptırınız” deyip çıkmıştım.
Akabinde müdür ile birlikte beni çağırdıklarında. 3. Bölge Müdürü rahmetli M. B. ateş püskürürcesine “Seni Hakkari’ye atacam…” diye bağırınca. “Beyefendi kızmanıza gerek yok Allah nerede kısmet verdi ise orada alırım” deyince “çık, çık” diyerek kovalamıştı.
Ama genel müdürlükte “Doğrucu Davutlar” vardı. CHP’li ve bazı aydın(!)ların tu-kaka yaptıkları o DP zamanında.
Olayı genel müdürlükteki amirlerimize duyurdum. Akabinde müdür, muavin olarak İstanbul’da kızağa diğeri Samsun’a tayin edivermekle kalmayıp müteahhitlere ödenen fazlalığı da geri aldırttılar.
1969 Konya Antalya Yolu’nun nüvesi olan Seydişehir Alüminyum Yolu kontrolüyüm. Müteahhit E. Hattat servis yolunu tam yapmadığı halde, tam bedel istiyordu. Vermeyince müdür çağırıp vermemi istedi ve aksi halde tazminat alır demesine…
“Tazminata hak kazanırsa ben öderim efendim” deyince…
Bendenizin kontrollüğü gitmekle kalmamış hak ettiğim terfie yol vermemişlerdi.
***
Bu işlemler mutlaka yukarıdan olur da diyemeyiz hepsi oluyor. Bakın biri DP zamanı. Diğeri Demirel. (E. Hattat onun sınıf arkadaşı imiş meğer!)
Daha çok var ama sonra sunarım inşallah. Duam bunlar olmamasıdır.
***
Gelelim yazının esas konusu olan Haşmet Ruşen Oğuzalp’ın tayinlerindeki arka perde ye.
Müşahede ettiğim ve tespit ettiğim belgelere göre;
Özet olarak Konya – Aksaray Yolu tüm yapımı yüklenicisi firma 24.02.2009 sözleşme yapıp bir ay sonra işe başlayıp birinci kısmın tamamlanması işleminde verilen 19 840 bin liralık işin 2010 yılı sonunda, ikinci kısım için 21 600 000 TL ödenek ödeneğinin de hazır olduğu (ki genel Müdürlük Bölge Müdürlüğüne 41 440 000 TL. ödeneğin tamamının harcanma salahiyeti verilmiş. Yani ödenek kısıtlaması yok) yükleniciye bildirilmiş.
Bir grafik çizersek 74,2 Km. bölünmüş yolun yarısı 2010 yılında diğer kalan 2011 sonuna yakın tamamlanacaktır.
Ne yazık ki yüklenici daha birinci kısımda teklemeye başlayıp 2010 yılında ancak 4 844 562 TL’lik işlem yapabilmiş.
Yüklenicinin kendisine bu durum bildirilir. Tabii ki cezaya girmesi bir tarafa 2011 yılında yapılacak işler için ancak 2010 yılı fiyatlarının tatbik edileceği de ilave edilir.
Vay sen misin bunu yapan!,,
Hemen tayin ve yeni gelen müdür tarafında yeniden revize işlemi hazırlama ve olura arz edilip genel müdürlüğünde onayı ile
Yükleniciye 2010 yılında 8 000 000 TL’lik iş ayarlanıp bunun yarısı ödendiği için kalanın cezalı olması yanında…
Kalan 23 milyonluk kısım 2012 yılına aktarılırken süre uzatımı da verilerek birde fiyat farkının 2012 yılına göre alması ortamı meydana gelmekte.
Böylece tahminen devlete 4 trilyon civarı bir TL ilave yüklenmesi olabilmekte…
***
Şimdi düşünelim kim kazandı, kim kaybetti?
Sayın Oğuzalp kahredip emekliliğini isteyerek ayrılması ile. Gerek devlet gerekse Konya değerli faal bir bürokratını kaybetti ve kasasından haylice haksız ödeme çıkmasına sebebiyet verilmesi yanında yolun 2013 sonrası bitebileceği (biterse(!)tabii) karar altına alındı
Üst düzeylere isteğini hallettiren yüklenicinin ise kasasına trilyonların girmesiyle herhalde dans edeceği muhakkaktır.
***
Bürokratlara, Feyzioğlu’nun nabza şerbet vermeyin demesine karşılık…
Aman ha yerinizden oynanmak istemezseniz şerbeti verin. Yoksa… derim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileklerimle…
Not: Ödeneklerin detaylı görünüm ve olur alma işlemleri köşeye sığmadığından Gmail yazılarımda genişçe vermiş olacağım.