İnsanoğlunun geçici olarak bulunduğu şu üç günlük dünyâ hayâtında her yaptığından hesap vereceği bilincinde olması gerektiği kaçınılmazdır. Ancak bu ilâhî gerçekten son derece uzak yaşayan zulmün her türlüsünü işleyen yüce İslam dînînin hükümlerine aykırı hal ve davranışlar sergilendiği ortadadır. Bu sebeple “o gün” gerçeği, insan hayâtının odak noktasında bulunması gereken bir ölçüt olmalıdır düşüncesindeyiz.
İşte yine Kurân-ı Hakîm’den “o gün” hakikati:
“O gün siz huzûra alınırsınız, hiçbir şeyiniz gizli kalmaz. Kitabı sağından verilen; ‘Alın, kitabımı okuyun, doğrusu bir hesaplaşma ile karşılaşacağımı umuyordum’ der. Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir. Onlara şöyle denir: ‘Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık âfiyetle yiyiniz, içiniz.’ Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: ‘Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesâbımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı’ der. İlgililere şöyle buyrulur: ‘O'nu alın, bağlayın.’ ‘Sonra cehenneme atın.’ ‘Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurun’ ‘Çünkü o, yüce Allâh'a inanmazdı.’ ‘Yoksulun yiyeceği ile ilgilenmezdi.’ ‘Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur." (1)
“(O gün) İnsanoğlu, ne yaptığını ve ne yapmadığını görür.” (2)
“O gün, kimsenin kimseye hiçbir fayda sağlamayacağı bir gündür. O gün buyruk, yalnız Allâh'ındır.” (3)
“Ama yer, çarpılıp paralandığı zaman; Melekler sıra sıra dizilip, Rabb’inin buyruğu gelince, O gün, cehennem ortaya konur. O gün insan öğüt almaya çalışır ama artık öğütten ona ne? ‘Keşke bu hayâtım için önceden bir şey yapsaymışım’ der. O gün, hiç kimse, Allâh'ın azap ettiği gibi azap edemez. Hiç kimse O'nun vurduğu bağ gibisini bağlayamaz. Ey huzur içinde olan can! O, senden, sen de O'ndan hoşnut olarak Rabb’ine dön! Ey can(nefis)! İyi kullarımın arasına gir. Cennetime gir.” (4)
“Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: ‘Buna ne oluyor?’ dediği zaman; İşte o gün, yer, Rabbinin ona vahiy etmesiyle kendi haberlerini anlatır. O gün insanlar işlerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler. Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.” (5)
“Her kişinin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü ki kendisiyle o kötülük arasında uzun bir mesâfe olmasını diler, hazır bulacağı günü bir düşünün. Kullarına karşı şefkatli olan Allah size kendinden korkmanızı emreder.” (6)
“Bir takım yüzlerin ağaracağı ve bir takım yüzlerin kararacağı o günde büyük azap onlaradır. Yüzleri kararanlara: ‘İnanmanızdan sonra inkar eder misiniz? İnkar etmenizden dolayı tadın azâbı’ denecektir.” (7)
“İnsanların diriltileceği o gün, ‘Allâh'a temiz bir kalple gelenden başka kimseye malın ve oğulların fayda vermeyeceği gün, beni rezil etme’ demişti.” (8)
“O gün zâlimlere, özür beyan etmeleri fayda vermez. Lânet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır.” (9)
“Gök, o gün, erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış pamuğa döner. Hiç bir dost diğer bir dostunu sormaz. Onlar birbirlerine yalnız gösterilirler. Suçlu kimse o günün azâbından kurtulmak için oğullarını, ailesini, kardeşini, kendisini barındırmış olan sülâlesini ve yeryüzünde bulunan herkesi fedâ etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister. Hayır, olmaz... Orada arkasını döneni, yüz çevireni, malını toplayıp kimseye hakkını vermeden saklayanı çağıran, deriyi soyup kavuran, alevli ateş vardır.” (10)
O ateşli azâbı hak etmemek temennisiyle…
-------------
1- Hakka, 18-37
2- İnfitar, 5
3- İnfitar, 19
4- Fecr, 21-30
5- Zilzal, 1-8
6- Âli İmran, 30
7-Ali İmran, 106
8- Şuara, 88-89
9- Mü’min, 52
10- Meâric, 8-18