Misak- Millî hudutları içinde olmasına rağmen Lozan müzakereleri sonrası Türkiye sınırları dışında kalan Musul ve Kerkük’ün geleceğinde petrol etkili olmuştur.
Çukurova Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mesut Anıl, “Lozan’da masada oturanlar burada petrolün olduğunu biliyorlardı” demiştir.
Prof. Dr. Anıl, “1974 yılında Fransa’da bir petrol haritası gördüm. 1911 yılında basılan haritada Kerkük ve Musul’daki petrol bölgeleri işaretliydi. Sonra buralar bizim sınırlarımız dışında bırakıldı. Yani bizim sınırlarımız dışında kalan yerlerde petrol olduğu çok önceden belliydi” demiştir. (Zaman, 20.0.1995)
Lozan görüşmelerinde, Musul için savaşa girmeyi göze alan İngiltere, Türk heyetine hitaben, “Musul, Musul… Ne yapacaksınız? Burnunuzun dibinde Suriye var. Onu alın” diyen İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Gürzon, Musul’u Türkiye’den koparmak için baskılar yapmıştır. Ne yazık ki Türk heyeti başkanı İsmet İnönü’nün gafları ve korkaklığı sonucu Musul, Kerkük ve Kuzey Irak elimizden çıkmıştır. (Londra’da 1928 yılında basılan Gürzon’un Hayatı adlı kitabın 3. cildinin 333. sayfasında bu konu ele alınmıştır.)
Lozan Konferansı’nda ABD temsilcisi ve daha sonra ABD’nin Ankara’daki ilk Büyükelçisi olan John Grew anılarında, İsmet İnönü’nün bir şampanyaya Lozan’da Musul’u İngilizlere terk ettiğini anlatmaktadır.
John Grew anılarında şöyle yazıyor: “İsmet, iyi bir şampanyanın keyiflendirici etkisi altında Gürzon’a İngilizlerin Musul’u elde tutmalarında hiçbir sakınca görmediklerini üç kere söylemiş.” (1)
Musul petrollerinin Türk Devleti’nin elinden nasıl çıktığını Kadir Mısıroğlu “Lozan Zafer mi Hezimet mi?” Kitabında şöyle açıklıyor:
“Avrupa işlerine karışmamaya karar vermiş olan Birleşik Amerika, Avrupalıların bizimle anlaşması (Lozan) tahakkuk etmeden ayrı bir dostluk ve ticaret muahedesi yapmağı mümkün görmüyordu. Bu yoldaki gayretlerimizden bir semere alınamamıştı. Hele Musul petrollerinin Amerikalılar tarafından işletilmesini tercih edeceğimiz hakkındaki bazı teşebbüslerimiz, İngilizleri hem fazla teyakkuza çekmiş ve hem de aleyhimizde oynamak istedikleri oyunların meydanını daha çok genişletmişti.” (2)
Musul petrollerinin elden çıkarılışı ile ilgili olarak Raif Karadağ “Petrol Fırtınası” adlı kitabında şunları yazıyor:
“Musul’un kaderi, İngiliz petrolcüleri tarafından tayin edilmişti.
Türk Hükümeti’nin yanlış ve Musul’u terk etmemizde bizce birinci plânda rol oynayan kararlarından biri de, Saltanata mensup zevatın Türk tabiiyetinden ıskatı keyfiyetidir.
Osmanlı Hanedanı’na mensup olanların vatandaşlıktan ıskatı, bizzat Musul petrol arazisinin maliki olan bu aileyi kendi haklarını almaktan menettiği gibi, Türk milletinin çok büyük iktisadi menfaatlerini de haleldar etmişti. Eğer Osmanlı Hanedan mensupları sadece Türkiye hudutları dışına çıkarılmış olmasalardı ve bu aile vatandaşlıktan atılmasalardı, onların Musul petrolleri mevzuunda yapacakları talepler Türk Devleti tarafından da desteklenebilir ve dolayısıyla Musul petrolleri üzerinde Türk devleti’nin ilelebet söz hakkı olabilirdi.” (3)
Yıl 1925: “Milletler Cemiyetinin Hudutlar Komisyonu fevkalade bir şekilde çalışmaktadır. Türkiye-Irak hududu tespit edilecektir. Gerek Türkiye’nin gerek Irak’ın mümessilleri komisyonda hazırdır. Fakat buna rağmen son söz bu heyetlerin olmayacak, Milletler Cemiyetine tamamen hâkim olan İngiltere, burada da Türkiye’ye cephe alacak ve hudutlar, petrol sahaları Türkiye hudutları dışında bırakılarak tespit edilecekti. Böylece yeni kurulmuş olan Türkiye Devleti de bu hudutları kabule mecbur bırakılmıştı.
Evet, Türkiye-Irak hudutları tespit edilmişti. Fakat er veya geç tahsise muhtaç olarak.
Irak artık resmen bir devlet olmuştu. İngiltere, böylece bir “Petrol Devleti” kurmuş ve bu Devletçiği himayesine almıştı.” (4)
Türkiye’nin sınırları o güne göre mevcut olan petrol alanları elinden alınmış bir biçimde çizilmiştir.
Irak Hükümeti, Musul üzerindeki haklarından vazgeçecek olan Türkiye’ye 25 yıl süreyle petrol gelirinin % 10’unu verecekti (Daha sonra Türkiye 500 bin İngiliz Lirası karşılığı bu hakkından vazgeçmiştir). (5)
Ancak petrolcüler petrol izini sürdürmekte idiler. Kuzey Irak’ta mevcut olan petrol zenginliğinin ana kaynakları Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesine kadar uzanmakta idi. İngiltere ve ABD harekete geçerek Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesindeki zengin petrol alanlarını kontrol altına alabilmek için yeni sınırlar belirlemeye başlamışlardı.
PKK, Kürt Devleti, Ermeni Devleti ve İsrail su projeleri Türkiye’nin sınırlarını zorlamaktadır.
Petrolcüler yeni sınırları çizerlerken, yeni buldukları petrol bölgelerine göre şekillendirmektedirler.
1) John Grew, Atatürk ve İnönü, sh. (H. Bülent Demirbaş, Musul Kerkük Olayı, Arba Yayınları, İstanbul, 1995, sh: 78)
2) Kadir Mısıroğlu, Lozan Zafer mi, Hezimet mi? Sebil Yayınları, İstanbul, 1971, sh: 257
3) Raif Karadağ, Petrol Fırtınası, Adak Yayınları, İstanbul, 1979, sh: 239-240
4) A.g.e, sh: 245
5) H. Bülent Demirbaş, Musul Kerkük Olayı, sh: 90
Prof. Dr. Anıl, “1974 yılında Fransa’da bir petrol haritası gördüm. 1911 yılında basılan haritada Kerkük ve Musul’daki petrol bölgeleri işaretliydi. Sonra buralar bizim sınırlarımız dışında bırakıldı. Yani bizim sınırlarımız dışında kalan yerlerde petrol olduğu çok önceden belliydi” demiştir. (Zaman, 20.0.1995)
Lozan görüşmelerinde, Musul için savaşa girmeyi göze alan İngiltere, Türk heyetine hitaben, “Musul, Musul… Ne yapacaksınız? Burnunuzun dibinde Suriye var. Onu alın” diyen İngiliz Murahhas Heyeti Reisi Lord Gürzon, Musul’u Türkiye’den koparmak için baskılar yapmıştır. Ne yazık ki Türk heyeti başkanı İsmet İnönü’nün gafları ve korkaklığı sonucu Musul, Kerkük ve Kuzey Irak elimizden çıkmıştır. (Londra’da 1928 yılında basılan Gürzon’un Hayatı adlı kitabın 3. cildinin 333. sayfasında bu konu ele alınmıştır.)
Lozan Konferansı’nda ABD temsilcisi ve daha sonra ABD’nin Ankara’daki ilk Büyükelçisi olan John Grew anılarında, İsmet İnönü’nün bir şampanyaya Lozan’da Musul’u İngilizlere terk ettiğini anlatmaktadır.
John Grew anılarında şöyle yazıyor: “İsmet, iyi bir şampanyanın keyiflendirici etkisi altında Gürzon’a İngilizlerin Musul’u elde tutmalarında hiçbir sakınca görmediklerini üç kere söylemiş.” (1)
Musul petrollerinin Türk Devleti’nin elinden nasıl çıktığını Kadir Mısıroğlu “Lozan Zafer mi Hezimet mi?” Kitabında şöyle açıklıyor:
“Avrupa işlerine karışmamaya karar vermiş olan Birleşik Amerika, Avrupalıların bizimle anlaşması (Lozan) tahakkuk etmeden ayrı bir dostluk ve ticaret muahedesi yapmağı mümkün görmüyordu. Bu yoldaki gayretlerimizden bir semere alınamamıştı. Hele Musul petrollerinin Amerikalılar tarafından işletilmesini tercih edeceğimiz hakkındaki bazı teşebbüslerimiz, İngilizleri hem fazla teyakkuza çekmiş ve hem de aleyhimizde oynamak istedikleri oyunların meydanını daha çok genişletmişti.” (2)
Musul petrollerinin elden çıkarılışı ile ilgili olarak Raif Karadağ “Petrol Fırtınası” adlı kitabında şunları yazıyor:
“Musul’un kaderi, İngiliz petrolcüleri tarafından tayin edilmişti.
Türk Hükümeti’nin yanlış ve Musul’u terk etmemizde bizce birinci plânda rol oynayan kararlarından biri de, Saltanata mensup zevatın Türk tabiiyetinden ıskatı keyfiyetidir.
Osmanlı Hanedanı’na mensup olanların vatandaşlıktan ıskatı, bizzat Musul petrol arazisinin maliki olan bu aileyi kendi haklarını almaktan menettiği gibi, Türk milletinin çok büyük iktisadi menfaatlerini de haleldar etmişti. Eğer Osmanlı Hanedan mensupları sadece Türkiye hudutları dışına çıkarılmış olmasalardı ve bu aile vatandaşlıktan atılmasalardı, onların Musul petrolleri mevzuunda yapacakları talepler Türk Devleti tarafından da desteklenebilir ve dolayısıyla Musul petrolleri üzerinde Türk devleti’nin ilelebet söz hakkı olabilirdi.” (3)
Yıl 1925: “Milletler Cemiyetinin Hudutlar Komisyonu fevkalade bir şekilde çalışmaktadır. Türkiye-Irak hududu tespit edilecektir. Gerek Türkiye’nin gerek Irak’ın mümessilleri komisyonda hazırdır. Fakat buna rağmen son söz bu heyetlerin olmayacak, Milletler Cemiyetine tamamen hâkim olan İngiltere, burada da Türkiye’ye cephe alacak ve hudutlar, petrol sahaları Türkiye hudutları dışında bırakılarak tespit edilecekti. Böylece yeni kurulmuş olan Türkiye Devleti de bu hudutları kabule mecbur bırakılmıştı.
Evet, Türkiye-Irak hudutları tespit edilmişti. Fakat er veya geç tahsise muhtaç olarak.
Irak artık resmen bir devlet olmuştu. İngiltere, böylece bir “Petrol Devleti” kurmuş ve bu Devletçiği himayesine almıştı.” (4)
Türkiye’nin sınırları o güne göre mevcut olan petrol alanları elinden alınmış bir biçimde çizilmiştir.
Irak Hükümeti, Musul üzerindeki haklarından vazgeçecek olan Türkiye’ye 25 yıl süreyle petrol gelirinin % 10’unu verecekti (Daha sonra Türkiye 500 bin İngiliz Lirası karşılığı bu hakkından vazgeçmiştir). (5)
Ancak petrolcüler petrol izini sürdürmekte idiler. Kuzey Irak’ta mevcut olan petrol zenginliğinin ana kaynakları Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesine kadar uzanmakta idi. İngiltere ve ABD harekete geçerek Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesindeki zengin petrol alanlarını kontrol altına alabilmek için yeni sınırlar belirlemeye başlamışlardı.
PKK, Kürt Devleti, Ermeni Devleti ve İsrail su projeleri Türkiye’nin sınırlarını zorlamaktadır.
Petrolcüler yeni sınırları çizerlerken, yeni buldukları petrol bölgelerine göre şekillendirmektedirler.
1) John Grew, Atatürk ve İnönü, sh. (H. Bülent Demirbaş, Musul Kerkük Olayı, Arba Yayınları, İstanbul, 1995, sh: 78)
2) Kadir Mısıroğlu, Lozan Zafer mi, Hezimet mi? Sebil Yayınları, İstanbul, 1971, sh: 257
3) Raif Karadağ, Petrol Fırtınası, Adak Yayınları, İstanbul, 1979, sh: 239-240
4) A.g.e, sh: 245
5) H. Bülent Demirbaş, Musul Kerkük Olayı, sh: 90