İnsanlar gibi devletler de canlı birer varlıktır. Tıpkı insanlar gibi devletler ve ülkeler de nefis sahibidir. Yeri ve zamanı geldiğinde; öfkelenir, kızar, döver, öldürür. Yeri ve zamanı geldiğinde; sevinir, güler, kucağını açar, merhamet ile davranır. Yeri ve zamanı geldiğinde; aç olduğu halde, yarım ekmekle, bir tabak yemekle, soğan ekmekle, domatesle karnını doyurur ama bununla mutlu olur. Yeri ve zamanı geldiğinde; açgözlü olduğu zaman nefsini doyuramaz bu yüzden karnını da doyuramaz. Bunun için etrafına saldırıp durur. Gözü ve nefsi aç olanın karnını ve gözünü ancak toprak doyurabilir çünkü.
Emperyalist ülkeler gözü aç olan ülkelerdir. O yüzden ne yapsa, ne etse, neyi yese daha doğrusu dünyayı yutsa karnı doymaz. Ortadoğu’da ve tüm dünyada mazlum ülkelerin kanını emen, emeğini sömüren ve hatta çocuklarını, insanlarını öldürüp yediği, parasını, altınını çaldığı halde, üstüne de petrolünü içtiği halde bir türlü doymamaktadır. Bu iflah olmaz açgözlülük yüzünden kıtalar ötesinden gelip mazlum ülkelerin toprağını işgal ediyor, vurup kırıyor, öldürüyor, önüne ne geldiyse vahşice yiyip duruyor. O kadar kötü bir midesi var ki önüne gelen her şeyi yiyip yutuyor. Bu vahşi aygıt ölmedikçe, yıkılmadıkça insanlık rahat yüzü göremez. Tarih bu tür örneklerle doludur. İnsanlık tarihinde nice güçlü, nice büyük devletler, imparatorluklar geldi geçti ama ne kadar güçlü, ne kadar büyük olursa olsun bir gün yıkılıp gittiler. İnanıyoruz ki başta ABD, İsrail, Siyonizm ve tüm emperyalist devletler de bir gün yıkılıp gidecekler ve hak ettikleri cezayı alacaklar.
İran ve ABD arasında meydana gelen mesele ile Ortadoğu’daki diğer tüm sorunlarda da sonucun böyle olacağından hiç şüphe edilmemelidir. Güneş doğmuşsa çok sürmez aynı gün içinde de batar, aynı şekilde güneş battıysa kısa zamanda tekrar doğmasına hiç kimse, hiçbir güç engel olamaz.
Ancak bununla birlikte asıl sorun Ortadoğu ülkelerinin ya da İslam ülkelerinin adam gibi adam olmamalarıdır. Gerçek anlamda birbirimizle kardeş olmadıkça, birbirimizi sevmedikçe, birbirimizin kuyusunu kazımaktan vazgeçmedikçe bize kurtuluş yoktur. Biz böyle devam ettikçe kurtuluş uğramaz yanımıza.
Her bir İslam ülkesi ya da her bir ferdi bencillikten ve kendini üstün görme hastalığından kurtulmadıkça bize kurtuluş yok. Biz bir birimize karşı böyle bencil ve gaddar oldukça kurtuluş ve özgürlük uğramaz yanımıza yöremize.
Birbirimize karşı filim yapmayı bırakıp gerçekten eğitim ve bilim ile gelişip kalkınmadıkça, hak ve adalet ölçüleri ile hakkı tesis etmedikçe kurtuluş yok bize.
Aksi taktirde aklımızı başımıza alıp kendimize gelmezsek, birbirimizin işini kolaylaştırıcı olmazsak, hep birbirimizle uğraşıp engellersek Emperyalist ABD ve diğer emperyalist ülkeler aramızdaki ayrılığı fırsat bilerek bizi ayrıştırmaya, bölmeye, parçalamaya ve daha bin bir türlü tuzakla mazlumları, ezilmiş halkları kolay lokma yapıp yutmaya devam edecektir.
Dünya üzerinde onlarca mazlum, ezilmiş, güçsüz bırakılmış ülke, devlet ve halk bulunmaktadır. Sahip oldukları kaynaklar tüm dünyaya yetecek kadar fazla olduğu halde hepsi birbiriyle sorun yaşamaktadır. Buna karşılık emperyalist devletler sömürgecilik konusunda dayanışma ve paylaşım içinde bulunmaktadırlar. Bundan dolayı Ortadoğu’yu ve tüm dünyada sömürgeleştirdikleri ülkelerin kanını kan emici vampir gibi emmektedirler. Şimdi ABD ve Rusya'nın Irak'ta, Suriye'de, Filistin’de, Libya'da, Mısır'da, Kuveyt'te ne işi vardı, diye sorsak, verilecek geçerli bir cevap bulamayız. Diğer taraftan bu ülkeler en vahşi yöntemlerle işgal edilirken Müslümanlar neredeydi, diye sorsak yine verilecek geçerli bir cevap bulamayız?
Şüphesiz ki insan olmak, Müslüman olmak, İslam ve insan kardeşliği sadece "Kahrolsun Amerika, kahrolsun Emperyalizm, Kahrolsun İsrail" sloganlarına sıkıştırılacak kadar basit bir dava değil.
Susma kardeşim, sustukça sıra sana da gelecek. Muhakkak ki ağacı öldüren küçücük bir kurttur ve o küçücük kurt ağacın kendi gövdesinde barınır.