Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan, bize İslam’ı gönderen ve bize kardeşliği emreden Allah’a (c.c.) hamdolsun. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve bizlere kardeşlik hukukunun gereklerini öğreten Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) salat ve selam olsun.
İnsanlar topraktan kardeştirler. İnsanları farkı boylarda, kabilelerde, ırklarda, renklerde ve dillerde yaratan Rabbimiz bütün insanları aynı topraktan yaratmıştır. “Andolsun, biz insanı kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan yarattık.” (Hicr Suresi 26) Nasıl ki toprağın rengi farklı farklı ise insanların da ten rengi farklı farklıdır. Ten rengi övünülecek, gururlanılacak bir şey de değildir. Zaten her insanın iskeleti beyaz, kanı kırmızıdır. (Kimisi, benim kanım daha kırmızı diyebilir☺ ) Ten rengimizin ve konuşma dilimizin farklı olması birbirimizle kaynaşmamız içindir. “Ey insanlar! Şüphe yok ki Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık…”(Hucurat Suresi 13)
İnsanlar içerisinden “La ilâhe illallah Muhammedün Resüllullah” diyerek Allah’a (cc) ve Resulüne şüphe etmeden iman edenlere Müslüman denir. Dinimiz İslam’ın hayatın hiçbir alanında boşluk bırakmadığını bilen ve İslam’ı bir bütün olarak kabul edendir Müslüman. Kalpte şüpheyi, tereddüdü kabul etmez iman. Kimsenin kalbini açıp ta bakamaz Müslüman. Her bir Müslümanı kardeşi olarak kabul edendir Müslüman. İslam’ın bir kısmı veya büyük bir kısmının İslam’ın kendisi olmadığını bilen Müslüman hayatın merkezine İslam kardeşliğini yerleştirir. Kendisinin Hz. Adem ile Hz. Havva’nın çocuğu olduğunun idrakinde olan Müslüman şuurludur. “Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurat Suresi 13)
İçkiyi, kumarı, faizi yasak eden; hakkı, adaleti, doğru sözlü olmayı emreden Rabbimiz Allah, kendisine iman edenleri kardeş kılmıştır. Ve kardeşi kardeşe emanet etmiştir. Bunu bizim tercihimize de bırakmamıştır. “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat Suresi 10) Siyonist organizasyonların ve kimi cahillerin etkisine kapılıp kıble ehlini tekfir edemez Müslüman. Dijital dünyanın doğruya benzeyen yanlışlarının etkisinde kalamaz. Zulme, haksızlığa, soykırıma engel olan Müslüman, Siyonist emellere hizmet edemez. Ötekileştirmekten, kamplaştırmaktan, bozgunculuktan başka bir sözü olmayan “samirilerin” peşinden gidemez.
Nasıl bir kardeşlik?
Doğu Türkistan’dan Irak’a, Mısır’dan Libya’ya, Filistin’den Yemen’e ve Müslümanların onurunu koruyan Gazze’de nasıl bir kardeşlik hukukumuzun olması gerektiğini Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) bizlere bildirmiştir:
“Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. (Bu itibarla) ona hainlik etmez, onu yalanlamaz, onu yardımsız ve yüz üstü bırakmaz. (Müslim, Birr, 32.) “Sizden biri, kendisi için istediğini kardeşi için de istemedikçe (olgun) mümin olamaz.” (Buhari, İman, 7.)
"Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar." (Buharî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
"Kulun kalbi doğru olmadıkça imanı doğru olmaz, dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz. Komşusu zararlarından emin olmadıkça kişi cennete giremez." (Ahmed b. Hanbel, III, 198)
Kardeşini yalnız bırakmayarak her durumda, imkânda ve makamda imanın alameti olan kardeşlik hukukunu şiâr edinenlere selam olsun. Allah’a emanet olunuz.