Müslüman, Laik ve Seküler

Süleyman Küçük

Türkiye’deki Müslüman kesimin sekülerleşme sürecinden her geçen yıl biraz daha fazla yer aldığını gündeme getiren insanlar, bu düşüncelerini ana hatlarıyla gösteren örnekler ortaya koymaktadırlar.

Bu örneklerde sekülerleşmenin en büyük sorumlusu olarak gösterilen eğitim sistemi hakkında, pek çok detaylı analiz ve sebepler sayılmasa da.

Görebildiğimiz en önemli gösterge, Müslümanların gündelik hayat pratiklerine bakıldığında dine olan referanslarının azalmasındaki sürekliliktir.

Diğer taraftan Müslümanın günlük yaşantısında, İslam dışı toplumların referanslarına müracaat etmesi sonucunda, ferdi ve toplumsal hayattaki örnekler, dinin referans gücünün azalmasıyla da görülmektedir.

Sekülerleşmenin bu anlamdaki yansıması, Müslümanların geçmişe göre daha fazla modernleşmesi çerçevesinde, gündelik hayatlarına giren yeni “seküler kutsal” kabullerdir.

Seküler kutsallar, hristiyan batı toplumlarında din ile dindışılığın birbirinden kesin biçimde ayrılmasından sonra, dinin kutsallarına karşı ikame edilmeye çalışılan din dışı kutsallar anlamına gelmektedir.

Batı toplumu, insanının muharref Hristiyanlıktan aradığını bulamadığında veya dinin hayatın tamamını kapsamadığı veya bütün anlamlarıyla dolduramayınca, içinde oluşan boşluğu doldurmak için, dinin kutsal formlarına benzer yapılanmalar oluşturma yoluna gitmiştir.

Bu yapılanmada öne çıkan kişi ve kurumlar, gündelik hayatta kolay ulaşılamayacak olanlardan seçilir.

Mesela dini konuda dua ve ibadetin karşısına bir kısım sanatçılar için, evliya ve türbe ziyareti gibi törensel ziyaretler ve karşılamalar düzenlenir.

İbadet yerleri olan cami ve mescitlerden daha coşkulu toplantılar, spor statlarında yapılır olmuştur.

Normal bir insan için sıradan birer tüketim malzemesi olan moda, müzik ve sanat faaliyetlerine kutsal bir form kazandırılarak, insanlar için bir ayin formunda sunulur olmuştur.

İnsanın kendi bedeni üzerine yapılan işlem ve operasyonlara da, sekülerleşme sonrasında kutsal bir form ve ayinsel bir hava kazandırılarak, insanın hayatında unutamayacağı bir an yaşatılmaya çalışılır.

Bütün bunlar insanların hayatlarındaki dini kabullerin meşruiyeti yerine değerini dinden değil de, din dışı bireysellikten alan mefhumlar olsa da, bu sekülerliğe hayat vermek için dinden referans alan kelime grupları bile oluşturulur.

Bu tür sekülerleşme örnekleri daha da artırılabilir. Çünkü Müslümanlar arasındaki etkisi gittikçe yayılan modernleşmenin gündelik karşılığının dini hayattaki karşılıklarının değişiyor olması bunu doğrulamaktadır.

Türkiye'nin modernleşme tarihi içindeki sosyolojik görüntüsü dikkate alındığında, ortaya çıkan dönüşümün kendini en çok gündelik hayatın yapılarında ortaya koyduğu görülmektedir

Dinin insan hayatındaki işlevi yok olmaz gibi bir düşüncenin, insanlar arasında bir karşılığının olmadığı gerçeği karşısında gündelik hayatın gerçekliği devlet, iktidar, yaşam çeşitliliği, kültürel geçmiş gibi öğeler arasında sıkışan Türkiye'nin dini sosyolojik geçmişi dikkate alındığında, üretilen seküler siyasal yapı büyüyen bir problem olmaktadır.

Müslümanların son yıllarda gittikçe artan bir şekilde laik ve seküler bir yapıya evirilmeleri, yerel ölçekte veya milli sınırlar içinde olan bir durum değildir.

Selefi Vahhabi dini düşünce şeriatının uygulandığını bildiğimiz Suudi Arabistan ile Şiî fıkhına dayalı bir şeriat ile yönetilen İran’da ve Hanefi Sünni fıkhına göre şeriatın uygulandığı bilinen Taliban yönetimindeki Afganistan’da bile insanların toplumsal yaşantılarına ve İslam tasavvurlarına baktığımızda, İslam Dünyasındaki savrulma daha net gözükecektir.

FARKINDA MIYIZ?

12 Eylül 1980 fiili askeri darbesi ve 28 Şubat 1997 post modern darbesi ile modernitenin evrimi sürecinin başladığını iddia edenlerin en büyük yanılgıları, Müslümanların sekülerleşme evrimi sürecinin başladığını görememeleridir.

Özellikle 28 Şubat süreciyle sekülerleşmenin Türkiye’ye yayılması beklenirken, Müslümanların dinlerini mezhep veya cemaat ölçüsünde yaşadıklarını görerek endişelenen laik seküler toplumsal yapıların, şimdilerde aynı endişeyi duymamaları ve sevinçle ellerini ovuşturmaları boşuna değildir.

Özellikle dindar nesil diye yetiştirilen neslin, ne denli seküler olduğu görüldükten sonra.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.