Evliyaullahtan İbrahim bin Ethem Hazretlerinin yaşadığı belde bir türlü belalardan ve musibetlerden kurtulmuyormuş, halk gelip bu büyük veliye bunun sebebini sormuşlar.
“Kuran’da Allah(c.c), bana dua edin icabet edeyim buyuruyor. Biz Allah’a dua ediyoruz fakat neden kabul olunmuyor?” diyorlar.
Bunun üzerine İbrahim Ethem cevâben diyor ki: Sizin kalbiniz on şeyden ölmüştür:
“Allah’ı tanırsınız, ama hakkını eda etmezsiniz.
Allah’ın kitabını okursunuz, ama onunla amel etmezsiniz.
İblis’in düşmanlığını iddia edersiniz, ama ona tâbi olursunuz.
Resulullah’ın sevgisini iddia edersiniz, ama onun izini ve sünnetini terk edersiniz.
Cennetin sevgisini iddia edersiniz, ama onun için amel etmezsiniz.
Cehennem korkusunu iddia edersiniz, ama günahlardan çekinmezsiniz.
Ölümün hak olduğunu iddia edersiniz, ama onun için hazırlanmazsınız.
Başkalarını ayıpları ile meşgul olursunuz, ama kendi ayıplarınızı terk etmezsiniz.
Allah’ın verdiği rızkı yersiniz, ama Allah’a şükür etmezsiniz.
Ölülerinizi gömersiniz, ama onlardan ibret almazsınız.”
Şimdi bu tespitleri tek tek lütfen üzerinde düşünelim, aynıları bugün de yok mu? Evet, bugün de aynıları yaşadığımız devirde var ve geçerli.
Baştan başlayıp irdeleyelim bu muhteşem tespitleri. Birinci tespitte Rabb’i tanıyıp, bilip fakat emirlerini yerine getirmede noksanlıkları olanlar bugünde mevcut hatta farzlara hiç kulak asmayan Müslümanlar pek çok. Bu insanlar hayatın bereketini bitiriyor ne yazık ki böylelerinin kendi ömürleri de bereketsizce çabucak geçiyor.
Yüce kitâbımız Kur’ân-ı Hakim’i okuyup, okuduklarıyla amel etmeyen bir sürü Müslüman var bugünde. Gerçi yaşadığımız asırda Kur’an’la amel etmek dahi suç neredeyse ama en azından bâri yapabileceklerimize sıkı sarılsak ne kadar kazançlı çıkarız. Çünkü Kur’an’daki prensipler çağlara hitap eden evrensel prensiplerdir.
Şeytan insanların ve Müslümanların en eski ezeli düşmanı ve çok tecrübesi var. Hepimiz ona düşmanız ancak farkında olmadan onunla ve onun yandaşlarıyla kol kola gezmekteyiz. Şeytanın tuzakları ve oyunları çok, birçok hileleri var. Fakat korunacak yollar da konmuş, belirtilmiş. Mevla aklı insanlara boşa mı vermiş aklını kullan ve uyma şeytana ve şeytan kılıklı dostlara. Oyuna düşme, hilesine kanma. Kanarsan yanarsın.
Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ı sevdiğini söylüyorsan o zaman O’na tâbi ol. Bu çok zor değil. Sünnetlerini yaşa, hayatını oku, öğren, hayatına tatbik et, ailene de yapmasını salık ver. Kuru kuruya seviyorum denir mi? Sevdiğini ispat et, göster. Salâvatlar çek, kendini O’ne tanıt ve sevdir. Kurtuluşumuz buna bağlı. Cennete O’nun vizesi olmadan girilmiyor.
Cenneti kim sevmez ve istemez. Fakat oraya girmek o kadar ucuz değil. Dünyanın en güzel ülkesine gitmek isteseniz, dünyanın en güzel evine sahip olmak isteseniz bunlar öyle kolayca varılacak ve elde edilecek şeyler değildir elbet. Emek ister, fedakârlık ister, azimle çokça çalışmak ister. Cennete girmek de öyle kolay bir şey değil. Ama bazen de çok kolay olabiliyor. Yeter ki samimi ve ihlâslı olalım ve canı yürekten isteyelim.
Cahil cesur olur misâli bugünün insanları âdeta koşarcasına ateşe doğru yani cehenneme gidiyorlar. Rabbimiz uyandırsın günaha koşarcasına gidenleri ve hepimizi ateşin dehşetli azabından korusun. Bizi o korkunç ateşten, cehenneminden fersah fersah uzak etsin.
Ölümü az dünyayı ne çok anıyoruz. Akıllı olanlar ebedi mutlulukları için hazırlıklı olanlardır. Bu değişmez ilâhi hakikatten uzak yaşayanlardan bizi de Mevla uzak etsin. Çünkü kişi dostunun dini üzeredir. Ancak bir yakınımız vefat edince ölümün soğuk yüzüyle karşılaşınca önce üzülüyor, ağlıyor ve dualar ediyoruz ama sonra hemencecik unutuyoruz.
Sürekli başkalarını eleştiriyor, ver yansın edip verip veriştiriyoruz. Kendimize ise toz kondurmuyor hep her şeyi en iyi kendimizin yaptığını sanıyoruz. Böylece enelerimizi besleyip şişiriyoruz. Bu hal hiç hayra alâmet değildir. Rabbi teâla bizleri ıslah etsin.
Hep kendimizden üst olanlara göre değerlendirmeler yaparak devamlı bir doyumsuzluk ve şükürsüzlük içindeyiz. Oysa sahip olduğumuz nice nimetleri görmezden geliyoruz. Halbuki şükrünü yapabildiğimiz mal şükrünü yapamayacağımız maldan daha hayırlıdır. Hayrın nerede olduğunun tespitini yanlış yorumluyoruz
Ölüm ölen kişi için âdeta küçük bir kıyamettir. Hayatta kalanlara da ölüm en büyük nasihatçidir. Heyhat çabuk unutuyoruz. Kendimiz için değil yaşı ilerleyenler için düşündüğümüz ölümler artık bizim için ibret vesikası olmaktan çoktan çıkmış bile.
Bu kalbi dağlayan tespitlerden sonra şöyle diyelim ve dualar edelim Rabbim bizleri dikkatli, rikkatli Müslümanlardan kılsın efendim. Sizlere hayırlı cumalar diliyorum.