Son yazılarımız sanat üzerine idi biliyorsunuz. Bugün de “muhafazakar sanat” üzerinde durmak istiyoruz. Ama önce ‘muhafazakar’ nedir? Oradan başlamak daha uygun olacak. Muhafazakar, her şeyi din merkezinde düşünen ve hayâtını ona göre planlayan kişi anlamındadır. Bir de bu tanıma, kültür ve sanat açısından sözlükten baktığımızda; ‘Milli ve mânevî değerlere, eserlere, âdet ve geleneklere bağlı olan, onları korumak ve yaşatmak, devam ettirmek isteyen kişi’ olarak açıklanıyor.(Kubbealtı Sözlüğü, II.c, s.2115) Güzel bir tanımlama! Buradan yola çıkarak, geçmişte İskender Pala’nın ‘Muhafazakar Sanat Manifestosu’ isimli yazısından sizlere maddeler hâlindeki alıntıyı sunarak bu hususta bir fikir oluşsun kanaatindeyiz efendim. İşte o manifesto;
1- Muhafazakar Sanat geçmişiyle bağlarını travmatik bir şekilde kopartılmış olan bir toplumun öz benliğiyle barışma çabasının estetik boyutudur.
2- Muhafazakar Sanat, toplumun kendi kimliğinden kaynaklanıp bağrında görünür kılınan sanattır.
3- Muhafazakar Sanat, ekonomik gelişmişliği olan bir milletin, yapısal değişikliği tamamlayabileceği ve özgürce kendini ifâde edebileceği bir estetik alandır. Irmağın tabi seyrini değiştirmek isteyenlere ürettikleriyle karşı çıkar.
4- Muhafazakar Sanat, üretimiyle toplum barışına, aydınlanmasına, maddi ve mânevî gelişimine katkı sağlamayı amaç edinir.
5- Muhafazakar Sanat, Özgürlüğün ve özgür ortamların her sanatçı için kaçınılmaz olduğunu ön şart kabul eder. Ancak sanat adına yapılmış bayağılığa, kalitesizliğe ve ayrımcılığa karşı çıkar.
6- Muhafazakar Sanat, sivildir; devlet eliyle kontrole karşı çıkar, devletin patron değil destekleyici olarak katkı sağlamasından yanadır.
7- Muhafazakar Sanat, din eksenli sanat değildir ama dînî duyarlılığı mutlaka dikkate alır.
8- Muhafazakar Sanat, halk ile kavga etmez. Bu bakımdan İngiltere’deki Muhafazakar Sanat ortamını destekler ve meselâ nüfusunun kâhir ekseriyeti Müslüman olan bir toplumda İslâmî değerlere küfredilmesinde rahatsızlık duyar.
9- Muhafazakar Sanat, Batı’yı reddetmez, yöntembilim ve üretimlerini kabul eder. Ama ruhuna mesâfeli yaklaşır.
10- Muhafazakar Sanat, söz gelimi Fuzûlî ve Dede Efendi’yi, Şekspir yâhut Molier, Brahms veya Vivaldi’yi, Kurusowa yâhut Coppola’yı bilir ama onların bilmem kaçıncı taklit versiyonunu üretmek yerine bir Fuzûlî, bir Molier, bir Vivaldi yâhut Coppola olma idealiyle kendisi üretir.
11- Muhafazakar Sanat, Mehmet Akif veya Necip Fâzıl’a kapılanıp kalmadan Nazım Hikmet veya Orhan Kemal’i, Karacaoğlan veya Şeyh Gâlib’i, Dostoyevski veya Dante’yi vb. harmanlayarak üretim yapma ideali taşır.
12- Muhafazakar Sanat, klasik olanın her zaman yoruma açık oluşu ilkesinden hareketle klasik anlayış, sanat ve kültürün aynen tekrar ve taklit yerine, yeniden yorumlayıp üretme azmindedir.
13- Muhafazakar Sanat, kendi kültürel coğrafyasının farkında olup, kabuğunu beğenmeyen civciv kompleksinden vârestedir.(uzaktır)
14- Muhafazakar Sanat, kendi dinamiklerini tükettiği için bizim coğrafyamızın ürünlerini keşfetmeye çabalayan Batı sanatçısından evvel davranıp kendisine ait olanı aynı kalitede üretmekten yanadır.
15- Muhafazakar Sanat, kendisi muhafazakar olmayan sanat platformlarında hep yok sayılsa ve dışlansa da –muhafazakar olmayan- sanat ürünlerini eleştiren ama asla dışlamayan sanattır.
16- Muhafazakar Sanat, Tanpınar’ın ifâdesiyle değişerek devam eden ve devam ederek değişen tabii bir organizmanın Yahya Kemal dilinden kökü mâzide olan âtîsidir.(gelecek)
17- Muhafazakar Sanat, bir medeniyet bakış açısıdır ve zengin târih/kültür mirâsından dengeli bir madde-mânâ medeniyetini en gelişmiş biçimiyle üretme çabası taşır.
18- Muhafazakar Sanat, geleneği sorgular ve yorumlayarak çağdaş birikime katar.
19- Muhafazakar Sanat, medeniyetin ve modern çağın bütün imkan ve tekniklerini, bilgi ve enstrümanlarını kullanarak eser üretir ama o esere ruh üflerken kendi geçmişinden ilham alır. (yediden yetmiş yediye Barış Manço’yu hatırlayınız. Onu bu yüzden sevmiştik.)
20- Muhafazakar Sanat, her fırsatta dile dolanan; ‘muhafazakarların doğru dürüst sanat anlayışı ve gelişmiş bir estetik seviyeleri yoktur’ yâvesinin (suçlama), bir şeyleri yok saymak adına uydurulmuş ucuz ve haksız bir kasıt eseri olduğunu bilir.
Diyor ve bu maddelerin sonuna Hasan Bülent Kahraman’ın sözüyle noktayı koyuyor; ‘Korkmayın!.. Kültürel birikimle barışmadan, onu yok sayarak, onu güncelleştirmeden, içselleştirmeden bir yere varamayız.’
Doğru söze ne denir?