Ey insanlığın Efendisi, Ey Şaban ayının Sultânı! Bütün güzellikler ve seçkin özellikler yalnız Sen’de toplanmıştır. Sen ki dâima ‘ümmeti-ümmeti’ deyip asla ‘nefsi-nefsi’ demeyen Hatem-ül Enbiyâsın… Sen’ki, Sidretü’l-Müntehâ’nın müntehâsısın… Ey en büyük Mücâhit Komutan… Sen ki kendin gibi nice komutanlar yetiştirdin. Mus’ablar, Amr bin Aslar, Halit bin Velidler, Usâme bin Zeydler (Allah hepsinden râzı olsun) arkandan gelen Sen’in izinden gelen büyük mücâhit komutanların idi. Ey Ufuk İnsan… Ey En Sâde Kul… O korkunç mahşer gününde tek tutunacak dalımız, Efendimiz, Peygamberimiz aleyhissalâtu Vesselam… Kalplerimiz sevginle dolsun, sevgin sevgimiz olsun, yüreklerimiz doyumsuz muhabbetine kansın.
Ey kırık gönüllerin yapıcısı, bizi Hakk’a götüren rahmet kapısı.. Sen ki dînî mübîni İslâm’ı tamâmen hayâtında billurlaştırmış olan Habîbi Kibriyâ idin… Allah Azze ve Celle’nin nûrûnu cihâna ulaştıran en büyük tebliğciydin. Sen örnek alınacak en kâmil rehber, güvenilir en emîn lider ve tek önderdin. Bağrı yanık nice âşıkların Sen’in için ne ağladılar ve nice sâdıkların Sana yürek bağladılar ey Nebîler Nebisi.. Şimdiye kadar rüzgarlar Sen’in yâdınla esti, bulutlar Sen’in rahmetinin hatırına yeryüzüne rahmet oldu. Ay ve yıldızlar Sen’in gibi eşsiz bir güneşten ışığını aldılar Ey Kânâtın Güneşi… Yolun yolumuzdur ve yoluna canlar kurban…
Sen’in gül kokunun bulunmadığı yerde mahlûkat lâl kesilir, çiçekler açmaz, bülbüller ötmez, leylekler uçmaz. Nûruna pervâne olmayan rûzû mahşerde kurtulamaz. İzinden yürümeyen huzûra kavuşamaz. Sen ki, kutsî hükümlerin ilâhî güzelliğini yüreklerimize akıttın. Ruhlarımıza sonsuzluk aşkının esrârını öğrettin. Sen yokken bizce farkı yoktu gece ve gündünüz. Karanlık gecelerimizi seherin nurlu aydınlığına çevirdin. Gündüzlerimiz bizim için vahyin aydınlığında bereketlenerek farklı bir ecir kaynağı oldu. Sen inanan gönülleri sonsuzluk iklimine ulaştırdın. Sen olmasaydın dünyâdaki dik yokuşları çıkamazdık. Dertlerimize çâre bulamazdık. Sen, karanlık gecelerimize ışık oldun. Sen’inle kışlarımız bahara döndü.
Sen’in her kelâmın bizim için hak ile bâtılı ayıran bir kıstas oldu. Çünkü insanlığa takdim ettiğin hakikatler, ibresi şaşmayan adâlet hükümleriydi. O hakikatler susuzluktan çatlamış dudaklara âbı hayat, ıstırap ve acı ile kıvranan yüreklere ilaç oldu. Güdükleşen gönüller, çoraklaşan ruhlar âdeta vahiy zemzemiyle yeniden dirildiler, doğruldular. Hakk’ı yüklendiler sonra da büyük bir aşkla, şevkle Hakk’a yürüdüler. O kutsîler, hayatları boyu hep Hakk’ı ihya ettiler. Ey ‘Kâinâtın Övüncü’! Sen yokken insanlık öksüz ve yetimdi. Sen küfrün, inkârın yakıcı sıcağından insanları imânın serinliğine, İslâm’ın meltemine kavuşturdun.
Her yol San’a çıkıyordu. Umutsuzların ümidiydin. Çâresizlerin çâresiydin. Cehâlet denizinde yüzenlerin karanlık hayatları, aydınlık gelecek oldu. Köleler hür irâdeye hür vicdâna erişti herkesle eşit bir hayâta kavuştu. Sen’inle kalplerde iman tomurcukları yeşerdi. İhlasla, takvayla, verâyla o tomurcuklar güllere inkilap etti. Goncadaki dikenler Rabbânî terbiyeyle gül rayihâlarından nasiplendi zira gül bahçesinde ancak gül derilirdi.
Hayırlı Cumalar! Devam edeceğiz efendim. Duâlarda buluşmak temennisiyle…