Hayatın monoton; tek düze ve hep aynı olduğunu düşünmek mümkün müdür?
Elbette mümkündür. Lakin bir şeyi düşünmenin mümkün olması, onu doğru da, yerinde de yapmıyor. Hülasa hayat monoton değildir. Olamaz da.
En tek düze yaşamın bile, dümdüz bir çizgi olduğunu söyleyemeyiz. O çizgiyi eğip büken, ona taklalar attırıp, daireler çizdiren onca olaya, değişime ve sürprize gebeyken hayat, onu kısırlaştırmaya güç yetiremeyiz. En monoton hayat bile, oldukça doğurgandır, yani. O bile, olaylara, değişim ve sürprizlere gebedir.
Hoş, o doğumun ne zaman olacağının önceden kestirilemez oluşu, söz konusu o doğumu arzuyla isteyip bekleyen kişiyi, yeise düşürüyor, bazen. İhtirasla beklenen o ‘şey’ kim bilir ne zaman vuku bulacaktır? Acaba? Ya da, ‘istenen o şey de olmasın, olmaz olsun ama bu tek düzelik olur şey değil. Bir değişim, bir şey, bir doğum lazımdır, en acelesinden. ‘yeter ki olsun’dur. Hayatın şaşırtıcılığıymış, sürprizleriymiş, hepsi boş birer teselli ve yalandır, apaçık. Dedik ya, doğumun ne zaman olacağı önceden kestirilemezdir. Zamanı belirsiz bir beklemenin de ruhları nasıl bir zindana hapsettiğini, yalnızca bunu yaşayanlar bilebilirler.
Lakin monotonluğun o dümdüz çizgisi, bir yerlerde zigzaglar çizmeye başlar. Doğumun hızlı kalp atışları olur. Durgun denizlerin ani dalgalarına eşlik etmek için bir sörf tahtanız, umulur ki yanınızda hazır bulunuyordur. Dalgalar bittikten, deniz durulduktan; vaktiyle dümdüz olan çizginin zigzagları sona erdikten sonra bir değerlendirme, şöyle bir geriye doğru dönüp bakma vakti gelir çatar. Zigzaglar estetik kıvrımlara ve ahenkli hareketlere mi sahiptir, yoksa, gelişi güzel karalamalar sayfanızı berbat edip önceki düz çizgiyi aranır hale mi getirmiştir diye, geriye dönüp bir bakma vakti… Öyle ya da böyle ama bir şekilde süreç sona ermiş, doğum gerçekleşmiş ve “değişim” isimli çocuk doğmuştur. Onun güzel ve hayırlı bir çocuk olması dilendikten sonra anlarsınız ki, hiçbir hayat tamamen düz bir çizgiye sahip değildir. Ama hiçbir hayat!
Nefes alıp vermek bir organizma için ne demek ise, değişim ve devinim de, dünya için o demektir her halde. Nefesini tutan bir insan, buna ne kadar dayanabilirse, hayat da monoton olup öyle kalmaya o kadar dayanabiliyor. O nefes tutuşların süresi ise bizlerce ’önceden kestirilemez’dir ne yazık ki. Bu konuda her zaman cahil kalmaya da mahkumuz.
Elden gelen söz konusu bekleme süresinin, nefes tutuşların, ya da, gebeliğin fazla uzayıp insanı yeise düşürmemesi ve asıl bu sürecin sonunda ortaya çıkacak olan şeyin yüz güldürücü olmasını dilemektir.