Her insan bir medeniyettir. Medeniyetler insanın ve insanlığın yetiştirmiş olduğu en güzide çiçektir.
Her medeniyet çiçek gibidir. Doğar, büyür ve solar (ölür.) Medeniyetin toprağını insanlar oluşturur. Suyunu da yönetim şekilleri belirler. İnsanların yaşam şekilleri ile yönetim şekilleri arasında bir uçurum olduğunda, o toplum ve medeniyet kurumuş ve ölmeye yüz tutmuştur.
Ya yönetim insanların tipini belirler, yada insanlar yönetimin tipini ve şeklini…
Arap baharının, bazı kuvvetlere göre en sert baharı Mısır’da gerçekleşmişti. Ve kendi bahçelerinin zehirli çiçeği demokrasi koklattıkları halk derin bir uyanışla yönetimin şeklini belirlemiş % 52’lik bir çoğunlukla “İhvan-ı Müslümin” iktidara getirmişti.
Bütün fikri ve fiili tutumları bencillik üzerine kurulu “Kuvvet merkezli” medeniyetler. Demokrasi kuvvetinin, kendilerine ayak bağı olduğu yerde medeniyetin kuvveti olan ordu ve benzeri güçlerle egale ederek kendi zifiri medeniyetlerinin karanlık ışıklı meşaleleri ile ortalığı aydınlattıklarını söylemeye başlarlar.
Kara kafataslarına sahip, zihniyetlerin oluşturduğu “Kuvvet Medeniyeti” asla ve asla “ Hak ve hukuku üstün tutan” bir medeniyet teşekkülünden memnun olmazlar ve rahatsızlık duyarlar.
Demokrasi; yaşam kanalında olan insanların, dayatılmış yaşam tarzlarından sızmaması için kullanılan bir contadır.
“Mısır’daki askeri darbe” demokrasi contasından, demokrasi ile sızan bir direnişin kalbine saplanan hançerdir.
Mısırda yaşanan olaylar aslında “Arap Baharı” diye lanse edilen bir karakışın, en soğuk halidir. İnsanlığın ve medeniyetin üşüdüğü bir, zulüm kışı ve mazlum üşüyüşüdür.
Akrebin kıskacında yoğuruyor bizi kader. Kuvvetin ve kudretin asıl sahibinden kopuşumuzun ve ayrılışımızın en hazin zamanlarını yaşıyoruz…
Doğunun asil medeniyetlerini, batının ve batılın zehirli sistemleri ile inşa etmeye çalışan zihniyetin, kendi çığırtkan çığlıklarına nasıl kulak tıkadıklarını ve iki yüzlü olduklarını bir daha en bariz şekilde görmüş bulunuyoruz.
Peki ne yapmalıyız ?
Beşeri sistemlerin başarısı yoktur. Beşeri sistemler ancak baş ağrısı üretip, insanlığı sürekli bir kıyım ve hüsranın eşiğine doğru sürüklemektedir.
Özgür iradelerimizle, idare edilmediğimiz sürece, Oylasak ta, onaylasak ta bizimle oyun oynandığının farkına varmalıyız.
Peki bu saklanan gerçeğin keşfini nasıl yapacağız…
Haşlanan zihinlerden, ve kaypaklaşmış düşüncelerden sıyrılıp kendi inanç ve değerlerimize sahip çıkarak…!
Mısır bugün bize şunu öğretmiştir.. İçimizdeki sırra ulaşmadığımız sürece.. Sıraya dizilmiş oyunları seyreden koyunlardan bir farkımız olmayacak..!
Mısır demokrasisi Darbe’yi doğurduktan sonra artık kısır bir demokrasidir.
Demokrasi ileri giderken, insanlık ve vicdan geriye düşer.