Ayet ve hadislerin ışığında
Ramazan Ayı gibi rahmet ve bereketlerin yeryüzüne, bütün canlılara ve özellikle insanlara yayıldığı bir aya, insanları adım adım hazırlamak suretiyle, bizlerin o aydan yeterince yararlanabilmesini sağlamak için Rabbimizin lütfettiği gecelerden birisi de “Miraç gecesidir.”
Mi’râc yükseliş demektir. Ama bu yükseliş sadece maddi boyutlu olmayıp bütün süfli(kötü) duygulardan, beşeri hislerden (insana ait zayıflıklar) ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir(yükselmedir).
Peygamberimize ait olan bu ulvi seyahat, onun mucizelerin en büyüğüdür. Mi’râc mucizesi Kur'ân-ı Kerim’de ayetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur.
Bu ilâhî yolculuğun ilk merhalesi(etabı) olan Mescid-i Aksâ’ya kadar ki safha Kur'ân'da; “Ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.”(İsrâ Suresi, 1) anlatılmaktadır.
İkinci merhale, Mescid-i Aksâ’dan başlayan ve semanın bütün tabakalarından geçip İlâhi huzura varmasıdır. “O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Münteha’da gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allâh'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7–18)
SADIKLAR BELLİ OLDU
İslam’da sadakat (samimi bağlılık) çok önemlidir. Menfaati (çıkarı) neyi gerektiriyorsa hemen o tarafa dönen, ikiyüzlü riyakâr adamlar İslam’da iyi karşılanmaz.
Mekke müşrikleri, Peygamberimizin bir gece içerisinde Mekke’den Kudüs’e gitmesini oradan da semanın katlarına çıkarak Allah’la görüşmesini ve aynı gece dönüp gelmesini akıllarına sığdıramadılar. “Olur mu? Böyle şey?” dediler. Hatta bu konuda yeni dinin sahiplerini (Müslümanları) dinlerinden soğutmak için onları nerede görmüşlerse orada Miraç olayını anlatarak “sen bu olayı nasıl karşılıyorsun” dediler. İstediler ki Müslümanlar akla mantığa uymayan bu olayı reddetsin ki böylece dininden çıkmış olsun istediler.
Yolda bu olayı henüz duymamış olan Hazreti Ebu Bekir’le karşılaştılar. Ona da aynı şeyi anlattılar. “Olur mu böyle şey?” dediler.
O, onları dinledikten sonra kendilerine; “Bu dediklerinizi size Muhammed (s.a.v) mi söyledi” diye sordu. Onlar da “Evet. Muhammed anlattı” dediler.
Hz. Ebu Bekir bu cevabı alır almaz, hiç tereddüt etmeden (duraksamadan) “O söylediyse, mutlaka doğru söylemiştir. Gidip onu tebrik etmeliyim” dedi.
Bu olayda Hz. Ebu Bekir’in imanı zayıflamak şöyle dursun, imanı kuvvetlendi. Bu olaydan sonra kendisini “Sıddıyk” (tereddütsün inanan) lakabı (ismi) verildi.
Peygamberimizin isimlerinden birisi “Sadukiyn”dir (sadık insan), Allah’ın Esma-ül Hüsnası’ndan (güzel isimlerinden) birisi de “Es- Sadık (c.c)”dır.
Ben Müslüman’ım diyen herkese de Allah’a Resulüne ve Emir sahiplerine (sizden olan) sadık olmak yaraşacaktır.
MİRACIN DİĞER SAFHALARI
Peygamberimiz, Receb ayının 27. Gecesi (28 Haziran Salı günü akşam) Kudüs’ten Miraca yükseldiğini ve semanın bütün katlarına uğradığını, her katta bir peygamberle karşılaştığını öğreniyoruz. Bu arada Cennet ve cehennemide gördüğünü orada nimetler içersinde yaşayanlarla kendilerine ceza verilenleri müşahede ettiğini (gördüğünü) anlıyoruz.
Peygamberimiz Miraç’tan Allah’ın biz Müslümanlara gönderdiği şu hediyeleri getirmiştir.
Allah’ın kendinden af dileyeni af edeceği müjdesini (af ve mağfiretinden ümitsizliğe düşmemek)
Mü’minlerin, kendi peygamberi gibi miraç etmek istiyorlarsa, 5 vakit namaz kılmalarını (Namaz, mu’minin miracıdır. (Hadis-i şerif)
Bakara suresinin son iki ayetini (Amener rasulü…) getirdi.
MİRAC KANDİLİ (GECESİ)
Böyle mübarek gecelere kandil ismi verilmiştir.
Bir hoca efendi her kandil akşamı kendini tebrik ederken söylediğim, “Kandiliniz mübarek olsun” sözümü uygun bulmadığını bunun aydınlatma maksadıyla kullanılan kandili hatırlattığını…” söylemektedir.
Hâlbuki Bu kandilin, aydınlatma maksadıyla kullanılan kandille hiçbir alakası yoktur. Ortada sadece bir kelime benzeşmesi bulunmaktadır. Tebriki yapan bizler “kandil” sözüyle kastettiğimiz elbette bu ve benzeri mübarek gecelerdir.
Mübarek geceler için kayda geçmiş yapılması şart olan ibadetler yoktur. Kur’an-ı Kerim okunabilir, dua ve istiğfarlar yapılabilir. Sevabı geçmişlerimizin ruhları büyük sıkıntılar çeken ile yeryüzünde ki Müslümanların kurtuluşları istenebilir. O gecenin bir evvelki gündüzü Allah rızası için oruç tutulabilir.
Ancak Mirac gecesi yapılması tavsiye edilen ibadetler de her iki rekâtta selam verilmek üzere on iki rekât namaz da kılınabilir. Her rekâtta Fatihadan sonra on kere ihlâs okunur.
Bu namaz, yatsı namazı sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakitte olabilir.
Namaz bittiği zaman yüz defa; “Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duası okunabilir.
Ramazan Ayı gibi rahmet ve bereketlerin yeryüzüne, bütün canlılara ve özellikle insanlara yayıldığı bir aya, insanları adım adım hazırlamak suretiyle, bizlerin o aydan yeterince yararlanabilmesini sağlamak için Rabbimizin lütfettiği gecelerden birisi de “Miraç gecesidir.”
Mi’râc yükseliş demektir. Ama bu yükseliş sadece maddi boyutlu olmayıp bütün süfli(kötü) duygulardan, beşeri hislerden (insana ait zayıflıklar) ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye terakki ediştir(yükselmedir).
Peygamberimize ait olan bu ulvi seyahat, onun mucizelerin en büyüğüdür. Mi’râc mucizesi Kur'ân-ı Kerim’de ayetlerle anlatılmış ve varlığı inkâr edilemeyecek bir şekilde ortaya konmuştur.
Bu ilâhî yolculuğun ilk merhalesi(etabı) olan Mescid-i Aksâ’ya kadar ki safha Kur'ân'da; “Ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.”(İsrâ Suresi, 1) anlatılmaktadır.
İkinci merhale, Mescid-i Aksâ’dan başlayan ve semanın bütün tabakalarından geçip İlâhi huzura varmasıdır. “O ufkun en yukarısında idi. Sonra indi ve yaklaştı. Nihayet kendisine iki yay kadar, hatta daha da yakın oldu. Sonra da vahyolunacak şeyi Allah kuluna vahyetti. O’nun gördüğünü kalbi yalanlamadı. Şimdi O’nun gördüğü hakkında onunla mücadele mi edeceksiniz? And olsun ki onu bir kere daha hakiki suretinde gördü. Sidre-i Münteha’da gördü. Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. O zaman Sidre'yi Allâh'ın nuru kaplamıştı. Gözü ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. And olsun ki Rabbinin ayetlerinden en büyüklerini gördü.” (Necm Suresi, 7–18)
SADIKLAR BELLİ OLDU
İslam’da sadakat (samimi bağlılık) çok önemlidir. Menfaati (çıkarı) neyi gerektiriyorsa hemen o tarafa dönen, ikiyüzlü riyakâr adamlar İslam’da iyi karşılanmaz.
Mekke müşrikleri, Peygamberimizin bir gece içerisinde Mekke’den Kudüs’e gitmesini oradan da semanın katlarına çıkarak Allah’la görüşmesini ve aynı gece dönüp gelmesini akıllarına sığdıramadılar. “Olur mu? Böyle şey?” dediler. Hatta bu konuda yeni dinin sahiplerini (Müslümanları) dinlerinden soğutmak için onları nerede görmüşlerse orada Miraç olayını anlatarak “sen bu olayı nasıl karşılıyorsun” dediler. İstediler ki Müslümanlar akla mantığa uymayan bu olayı reddetsin ki böylece dininden çıkmış olsun istediler.
Yolda bu olayı henüz duymamış olan Hazreti Ebu Bekir’le karşılaştılar. Ona da aynı şeyi anlattılar. “Olur mu böyle şey?” dediler.
O, onları dinledikten sonra kendilerine; “Bu dediklerinizi size Muhammed (s.a.v) mi söyledi” diye sordu. Onlar da “Evet. Muhammed anlattı” dediler.
Hz. Ebu Bekir bu cevabı alır almaz, hiç tereddüt etmeden (duraksamadan) “O söylediyse, mutlaka doğru söylemiştir. Gidip onu tebrik etmeliyim” dedi.
Bu olayda Hz. Ebu Bekir’in imanı zayıflamak şöyle dursun, imanı kuvvetlendi. Bu olaydan sonra kendisini “Sıddıyk” (tereddütsün inanan) lakabı (ismi) verildi.
Peygamberimizin isimlerinden birisi “Sadukiyn”dir (sadık insan), Allah’ın Esma-ül Hüsnası’ndan (güzel isimlerinden) birisi de “Es- Sadık (c.c)”dır.
Ben Müslüman’ım diyen herkese de Allah’a Resulüne ve Emir sahiplerine (sizden olan) sadık olmak yaraşacaktır.
MİRACIN DİĞER SAFHALARI
Peygamberimiz, Receb ayının 27. Gecesi (28 Haziran Salı günü akşam) Kudüs’ten Miraca yükseldiğini ve semanın bütün katlarına uğradığını, her katta bir peygamberle karşılaştığını öğreniyoruz. Bu arada Cennet ve cehennemide gördüğünü orada nimetler içersinde yaşayanlarla kendilerine ceza verilenleri müşahede ettiğini (gördüğünü) anlıyoruz.
Peygamberimiz Miraç’tan Allah’ın biz Müslümanlara gönderdiği şu hediyeleri getirmiştir.
Allah’ın kendinden af dileyeni af edeceği müjdesini (af ve mağfiretinden ümitsizliğe düşmemek)
Mü’minlerin, kendi peygamberi gibi miraç etmek istiyorlarsa, 5 vakit namaz kılmalarını (Namaz, mu’minin miracıdır. (Hadis-i şerif)
Bakara suresinin son iki ayetini (Amener rasulü…) getirdi.
MİRAC KANDİLİ (GECESİ)
Böyle mübarek gecelere kandil ismi verilmiştir.
Bir hoca efendi her kandil akşamı kendini tebrik ederken söylediğim, “Kandiliniz mübarek olsun” sözümü uygun bulmadığını bunun aydınlatma maksadıyla kullanılan kandili hatırlattığını…” söylemektedir.
Hâlbuki Bu kandilin, aydınlatma maksadıyla kullanılan kandille hiçbir alakası yoktur. Ortada sadece bir kelime benzeşmesi bulunmaktadır. Tebriki yapan bizler “kandil” sözüyle kastettiğimiz elbette bu ve benzeri mübarek gecelerdir.
Mübarek geceler için kayda geçmiş yapılması şart olan ibadetler yoktur. Kur’an-ı Kerim okunabilir, dua ve istiğfarlar yapılabilir. Sevabı geçmişlerimizin ruhları büyük sıkıntılar çeken ile yeryüzünde ki Müslümanların kurtuluşları istenebilir. O gecenin bir evvelki gündüzü Allah rızası için oruç tutulabilir.
Ancak Mirac gecesi yapılması tavsiye edilen ibadetler de her iki rekâtta selam verilmek üzere on iki rekât namaz da kılınabilir. Her rekâtta Fatihadan sonra on kere ihlâs okunur.
Bu namaz, yatsı namazı sonra, imsak vaktine kadar ki herhangi bir vakitte olabilir.
Namaz bittiği zaman yüz defa; “Sübhanallahi vel hamdülillahi vela ilahe illallahü vallahü ekber vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyül azim” duası okunabilir.