Cenab-ı Allah'ın, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı huzuruna davet edip, O'na lâhûtî âlemleri gezdirip, O'nunla görüşüp konuşup tekrar yeryüzüne iade etmesine Mi’rac diyoruz. Ayet-i Celile ve Hadis-i Şeriflerle sabit olan bir olaydır.
Yüce Allah'ın "Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Hak ve hakikati anlamazlar..." ayetinin muhatabı olan insanlara yine faydası olmaz ama, her şeyi mantık ölçüleri içinde değerlendiren günümüz Müslümanlarından, iman ve inancı olduğu halde tereddütleri, istifhamları olanlar da vardır. işte bu yersiz düşüncelerini izale eder umuduyla, Mi’rac olayını ilim ve mantık açısından izah etmeye çalışalım:
İsra Suresinin birinci ayetinde şöyle buyurulur: "Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O işitir ve görür. "
Bu mevzu ile ilgili Allah Rasûl'ü de şöyle buyurur: "Ben Kabe'de uyku ile uyanıklık arası bir halde iken, Cebrail geldi, göğsümü yardı, içini temizleyip hikmetle doldurdu ve kapattı. Sonra beni Burak isimli bir binite bindirdi ki; bir adımını gözün görebildiği en son mesafeye atıyordu. Kudüs’teki Mescid-i Aksaya geldik. Orada iki rekat namaz kıldım Daha sonra göğe yükseldim. Yedi kat semayı, cenneti, cehennemi gezdim ve Rabbim’e mülaki oldum. Sonra tekrar dünyaya döndüm. Bütün bu olaylar çok kısa bir zamanda olup bitti. "
Hadis-i Şerifi şöyle biraz tahlil edersek;
1-İman fukarası kişiler 1400 sene bağırdılar: "vay efendim adamın göğsü yarılır da sonra kapatılır mı? "diye. Ama bugün buna beşikteki çocuklar da hayret etmiyor. Çünkü bugün açılıp kapatılmakla da kalınmıyor, organ nakilleri yapılıyor, sun'ı (yapay) kalpler insanlara takılıp, hastaların yaşamaları sağlanıyor.
2-En süratli vasıtanın deve olduğu bir çağda Allah Resûlü’nün hızla ilgili, söylediği bu sözleri de, müşrikler ve çağımızın mülhitleri tarafından çok tenkit edildi; "Bakın İslam neden bahsediyor, bu hayal ve masaldan başka bir şey değil" dediler. Ama bugün saatte yüz binlerce Km. hız yapan uydular var. Nitekim 1989 da fırlatılan Galileo uydusu 3.7 milyar Km yol aldıktan sonra 1995 Aralık ayı sonlarında 170 bin Km. hızla Jüpiter’in atmosferine girdi ve oradan fotoğraflar gönderdi.
Bu mantıkçı beyler Rus kozmonotlarının dört ay uzayda dolaştıklarına inanır. Amerikalıların aya çıkmaları mantıklarına ters düşmez. Voayyöjör-1 ve 2 uydularının uzayın milyarlarca Km. derinliklerinden gönderdikleri haberler ve fotoğraflar garibine gitmez. İlmi dergilerde: “Uzayda saatte 5 milyon km. yol alan nötron yıldızları vardır” (Bilim ve Teknik Dergisi Şubat 2008, s. 5) yazıları mantığına muhalif gelmez, Ama her şeye Kadir olan Allah'ın sevgili Peygamberini semalarda bir müddet gezdirip yere indirmesini, yani Mi’rac olayını mantık dışı tuhaf bir iddia olarak görür. istisnaları hariç tutarak şairin böyleleri için söylediği şu söz ne kadar yerinde:
Öyle bir devir ki sakar mı sakar
İçi de dışı da hep bizi yakar
Sözde ilim satan ocaklarından
Dine virüs diyen eblehler çıkar.
Ben senin aydın ve bilinçli ilim adamı olduğunu bileyim ki, "Benim Peygamberim Sidretül Münteha’ya kadar çıktı. Ben de O'nun ümmeti olduğuma göre, oraya kadar çıkacağım" azmi ve gayreti ile teknoloji devrimini tamamla. O ecnebilerden önce semaları fethet. Yeni yeni âlemler keşfet de alnından öpeyim. İlimde ilerleme, sadece din ve inanç düşmanlığı yaparak sağlanamaz. Anştay, atom, izafiyet ve uzayla ilgili, dünyayı sarsan teorilerini ortaya koyduğu günlerde, sık sık Havralara gidiyor, Siyonist dergilerde makaleleri çıkıyor, kippalı (Yahudi takkeli) resimleri medyadan düşmüyordu.
3-Bu olayların çok kısa bir zamanda cereyan ettiğinin söylenmesi de hayret edilecek bir şey değil. Çünkü atom bombasının mucidi Albert Anştayn ispatlamıştır ki, zaman göreli yani izafidir. Her yerde ve mekânda aynı değildir. Hız arttıkça zaman mefhumu değişmekte veya tamamen ortadan kalkmaktadır. Avrupalı bunu laboratuara getirip "Dilation" adı altında incelemekte ve bu mevzu üzerinde epeyce mesafe kat etmiş durumdadır. Nitekim Milliyet Gazetesinin 28.9.2001 tarihinde “Işınlama Gerçek mi Oluyor” başlıklı verdiği bir haberde bu hususta epeyce mesafe alındığını hatta son safhalara gelindiğini, Bilim Dergisi NATURE’den iktibasla, geniş bir şekilde veriliyordu. Böylece Tasavvuf kitaplarında sık sık rastlanan Tayy-i Mekan (Mekanın dürülmesi, kısalması), Bast-ı Zaman (Zamanın genişlemesi) masalımsı bir düşünce olmaktan çıkmış, müspet ilmin konusu içine girmiştir. Daha geniş bilgi almak isteyenler Prof. Dr. Ahmet Yükselin Çağdaş Fiziğe Giriş ve Dr. Şevket Özkök'ün Atom Fiziğine Giriş isimli eserlerine bakabilirler
4-Bu olay Mekke müşriklerine anlatıldığında inanmadılar. Daha önce Kudüs’e hiç gitmeyen Allah Rasülünü, Mescid-i Aksa'da namaz kıldığını söylediği için imtihan ettiler. Mescidi detayıyla inceleyecek kadar orada eğleşmeyen Peygamber Efendimiz, sorulan sorular karşısında tedirgin olmaya başlayınca, Cenab-ı Allah Mescid-i Aksa’yı karşısına getirdi de O, Oraya baka baka soruları cevapladı. Böylece Bugünkü naklen yayın 1400 sene önce gerçekleşmiş oldu ama, İslam’a çağ dışı diyen sözde çağdaşların mantıklarına yinede muhalif düşebilir. Yazımızı Hz. Musa’nın duası olan bir ayet meali ile bitirelim:
"İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin Allahım”
İsra Suresinin birinci ayetinde şöyle buyurulur: "Kulu Muhammed'i bir gece Mescid-i Haram'dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Doğrusu O işitir ve görür. "
Bu mevzu ile ilgili Allah Rasûl'ü de şöyle buyurur: "Ben Kabe'de uyku ile uyanıklık arası bir halde iken, Cebrail geldi, göğsümü yardı, içini temizleyip hikmetle doldurdu ve kapattı. Sonra beni Burak isimli bir binite bindirdi ki; bir adımını gözün görebildiği en son mesafeye atıyordu. Kudüs’teki Mescid-i Aksaya geldik. Orada iki rekat namaz kıldım Daha sonra göğe yükseldim. Yedi kat semayı, cenneti, cehennemi gezdim ve Rabbim’e mülaki oldum. Sonra tekrar dünyaya döndüm. Bütün bu olaylar çok kısa bir zamanda olup bitti. "
Hadis-i Şerifi şöyle biraz tahlil edersek;
1-İman fukarası kişiler 1400 sene bağırdılar: "vay efendim adamın göğsü yarılır da sonra kapatılır mı? "diye. Ama bugün buna beşikteki çocuklar da hayret etmiyor. Çünkü bugün açılıp kapatılmakla da kalınmıyor, organ nakilleri yapılıyor, sun'ı (yapay) kalpler insanlara takılıp, hastaların yaşamaları sağlanıyor.
2-En süratli vasıtanın deve olduğu bir çağda Allah Resûlü’nün hızla ilgili, söylediği bu sözleri de, müşrikler ve çağımızın mülhitleri tarafından çok tenkit edildi; "Bakın İslam neden bahsediyor, bu hayal ve masaldan başka bir şey değil" dediler. Ama bugün saatte yüz binlerce Km. hız yapan uydular var. Nitekim 1989 da fırlatılan Galileo uydusu 3.7 milyar Km yol aldıktan sonra 1995 Aralık ayı sonlarında 170 bin Km. hızla Jüpiter’in atmosferine girdi ve oradan fotoğraflar gönderdi.
Bu mantıkçı beyler Rus kozmonotlarının dört ay uzayda dolaştıklarına inanır. Amerikalıların aya çıkmaları mantıklarına ters düşmez. Voayyöjör-1 ve 2 uydularının uzayın milyarlarca Km. derinliklerinden gönderdikleri haberler ve fotoğraflar garibine gitmez. İlmi dergilerde: “Uzayda saatte 5 milyon km. yol alan nötron yıldızları vardır” (Bilim ve Teknik Dergisi Şubat 2008, s. 5) yazıları mantığına muhalif gelmez, Ama her şeye Kadir olan Allah'ın sevgili Peygamberini semalarda bir müddet gezdirip yere indirmesini, yani Mi’rac olayını mantık dışı tuhaf bir iddia olarak görür. istisnaları hariç tutarak şairin böyleleri için söylediği şu söz ne kadar yerinde:
Öyle bir devir ki sakar mı sakar
İçi de dışı da hep bizi yakar
Sözde ilim satan ocaklarından
Dine virüs diyen eblehler çıkar.
Ben senin aydın ve bilinçli ilim adamı olduğunu bileyim ki, "Benim Peygamberim Sidretül Münteha’ya kadar çıktı. Ben de O'nun ümmeti olduğuma göre, oraya kadar çıkacağım" azmi ve gayreti ile teknoloji devrimini tamamla. O ecnebilerden önce semaları fethet. Yeni yeni âlemler keşfet de alnından öpeyim. İlimde ilerleme, sadece din ve inanç düşmanlığı yaparak sağlanamaz. Anştay, atom, izafiyet ve uzayla ilgili, dünyayı sarsan teorilerini ortaya koyduğu günlerde, sık sık Havralara gidiyor, Siyonist dergilerde makaleleri çıkıyor, kippalı (Yahudi takkeli) resimleri medyadan düşmüyordu.
3-Bu olayların çok kısa bir zamanda cereyan ettiğinin söylenmesi de hayret edilecek bir şey değil. Çünkü atom bombasının mucidi Albert Anştayn ispatlamıştır ki, zaman göreli yani izafidir. Her yerde ve mekânda aynı değildir. Hız arttıkça zaman mefhumu değişmekte veya tamamen ortadan kalkmaktadır. Avrupalı bunu laboratuara getirip "Dilation" adı altında incelemekte ve bu mevzu üzerinde epeyce mesafe kat etmiş durumdadır. Nitekim Milliyet Gazetesinin 28.9.2001 tarihinde “Işınlama Gerçek mi Oluyor” başlıklı verdiği bir haberde bu hususta epeyce mesafe alındığını hatta son safhalara gelindiğini, Bilim Dergisi NATURE’den iktibasla, geniş bir şekilde veriliyordu. Böylece Tasavvuf kitaplarında sık sık rastlanan Tayy-i Mekan (Mekanın dürülmesi, kısalması), Bast-ı Zaman (Zamanın genişlemesi) masalımsı bir düşünce olmaktan çıkmış, müspet ilmin konusu içine girmiştir. Daha geniş bilgi almak isteyenler Prof. Dr. Ahmet Yükselin Çağdaş Fiziğe Giriş ve Dr. Şevket Özkök'ün Atom Fiziğine Giriş isimli eserlerine bakabilirler
4-Bu olay Mekke müşriklerine anlatıldığında inanmadılar. Daha önce Kudüs’e hiç gitmeyen Allah Rasülünü, Mescid-i Aksa'da namaz kıldığını söylediği için imtihan ettiler. Mescidi detayıyla inceleyecek kadar orada eğleşmeyen Peygamber Efendimiz, sorulan sorular karşısında tedirgin olmaya başlayınca, Cenab-ı Allah Mescid-i Aksa’yı karşısına getirdi de O, Oraya baka baka soruları cevapladı. Böylece Bugünkü naklen yayın 1400 sene önce gerçekleşmiş oldu ama, İslam’a çağ dışı diyen sözde çağdaşların mantıklarına yinede muhalif düşebilir. Yazımızı Hz. Musa’nın duası olan bir ayet meali ile bitirelim:
"İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin Allahım”