Yeni bir yılın ilk haftaları geçerken gazete ve tv manşetlerine yansımaya başlayan reklamlar belediyelerin bir yolda yaptıkları çalışmaları en iyi bildikleri yöntemle insanların gözüne sokarcasına bir formatta yayınlanmaya başladı.
Hemşerilerin büyükşehir başta olmak üzere belediye yönetimlerinden beklentilerini alamamaları bir yana, belediye yönetimlerinin birbirlerini rakip görürcesine yaptıkları çalışmaların belediyecilik açısından fiyasko ile sonuçlanması bile belediyeler arasındaki ne idüğü belirsiz reklam kampanyalarının yapılmasına engel olamadı.
Konya kamuoyunda daha önceleri defalarca gündeme gelmesine rağmen ilgililere tekrar tekrar sormakta fayda var.
Bir yıl boyunca planlama aşamasında ayrı, temel atma aşamasında ayrı, yapım aşamasında ayrı ve hizmete açılma aşamasında ayrı ayrı reklam kampanyaları düzenlenen hizmetleriniz(!) için her geçen yılsonunda ayrıca bir defa daha, biz geçtiğimiz yılda şunları şunları yaptık diye reklam kampanyaları ve basın toplantıları düzenlemeye neden ihtiyaç duyulur.
Hemşerileriniz sizin yaptığınız hizmetleriniz dolayısıyla sizi takdir edeceklerse veya oy vereceklerse bunu iki nedenle zaten yaparlar.
Ya sizin yaptığınız faaliyet ve hizmetler gerçekten o şehre gerçekten yapılaması gerekli olup bu güne kadar yapılmayan ve hemşerilerin yapılmasını arzu ettikleri faaliyet ve hizmetlerdir ki bu yapılanlar dolayısıyla sizinle aynı siyasi görüşte olmayanların bile takdiri kazanılabilir.
Ya da sizinle aynı siyasi görüş mensubu olmaları nedeniyle gerekli ve ihtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın ne yaparsanız yapın koşulsuz olarak sizin mensubu bulunduğunuz siyasi organizasyona oy verilmesidir.
Yok, eğer sizin kişiliğiniz, hizmetleriniz bir yana, sadece mensubu bulunduğunuz siyasi parti ve onun genel başkanı nedeniyle yaşadığınız şehirden oy alabiliyorsanız, milyon dolarlarla ifade etmeye çalıştığınız hizmetlerin fiyasko ile sonuçlanması biryana bu hizmetleriniz için yaptığınız milyon dolarlık reklam kampanyaları sizi büyütmez, tersine küçültür.
Şehrin altyapı ve üstyapı hizmetlerinde kullanacağınız paraların, reklam kampanyaları vasıtasıyla birilerini finanse etmekte kullanılması, bu dünyada olabilecek sorgu ve yargılamalar yanında, âhiret âleminde de sonuçları çok ağır olabilecek yargılamalara sebep olabilir.
Hemşerilerin ihtiyacı(!) adı altında yapılan ve yer seçiminden yapılış özelliklerine kadar hemşerilerin ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olan yaya üst geçitleri ile köprülü kavşaklar bu yanlış işlerin en başta gelen örneklerindendir.
Yanlış işlere bir diğer örnekte belediyelerin şirketleşme ve kooperatifleşme hırslarıdır.
Şehirlerde yaşayan nüfusun artmasıyla birlikte gündeme gelen ve tarımsal arazilerin arsaya dönüşmesine, arazi sahiplerinin rant geliri elde etmesine, mülkiyet-rant kavramlarının ortaya çıkmasına sebep olan planlama uygulamaları yani yeni imar planlamaları, çeşitli kentsel dönüşüm projeleri, iyileştirme, koruma amaçlı uygulamalarının kentsel rantı doğurduğu herkesçe bilinmektedir.
Sadece rantın oluşumunda değil, rantın adil bir şekilde paylaştırılması bakımından da etkili rol oynayamayan belediye başkanları hırsla elde etmeye çalıştıkları belediye şirketleri ve kooperatifleri vasıtasıyla planlama esnasında meydana gelen kentsel rant gelirlerinin paylaşılması sırasında ortaya çıkabilecek olan adaletsizliklerin giderilmesi bir yana bu adaletsizlikleri daha da artırmaktadırlar.
Hemşeriler olarak belediye başkanlarına kanunla elde ettiğiniz bu kadar yetki ve imkanla yapamadığınız hangi hizmeti, şirket ve kooperatif aracılığı ile elde edeceğiniz imkanla yapacaksınız diye sorulduğunda emin olun belediye başkanlarının verecekleri doğru dürüst bir cevap olmayacaktır.
Kaldı ki belediye başkanlarının bölgelerimizin kalkınmasına öncülük ediyoruz şeklindeki savunmaları da geçen bunca yıllık sürelerde o bölgelere özel sektör temsilcilerinin yatırım yapmamaları sebebiyle yalanlanmış durumdadır.
Bütün bu yanlışlıklar bir yana kentsel planlama ve dönüşüm çerçevesinde, belediyeler eliyle sağlanan kent rantının, kooperatifler eliyle belli kesimler üzerinde kalması ve gerektiği gibi vergilendirilememesi sebebiyle de aslında belediyeler bir şekilde kendi ayaklarına da kurşun sıkar ve kendi geleceklerini karartır duruma gelmektedirler.
Merkezi hükümet tarafından toplanan vergi gelirlerinden aldıkları paylarla ayakta durmaya çalışan belediyelerin kısa gün karına tamah ederek uzun vadede elde edecekleri gelirlerden olmaları bile başlı başına bir hüsran sebebidir.
Bunun böyle olmadığını iddia edebilecek belediyeler başta büyükşehir belediyesi olmak üzere, 2010 yılında merkezi hükümet kanalıyla aldıkları tüm gelirlerin miktarları ile kendi faaliyetleri sonucunda elde ettikleri gelirlerin miktarlarını açıklamak zorundadırlar.
O zaman hemşeriler rakamlar üzerinden gerçekçi bir kıyas yapma imkanına sahip olacaklardır.
Çünkü her ne kadar rakamlar yalan söylemese de, rakamlara yalan söyletme işi, hayli başarılı bir şekilde yapılmaktadır.
Hemşerilerin büyükşehir başta olmak üzere belediye yönetimlerinden beklentilerini alamamaları bir yana, belediye yönetimlerinin birbirlerini rakip görürcesine yaptıkları çalışmaların belediyecilik açısından fiyasko ile sonuçlanması bile belediyeler arasındaki ne idüğü belirsiz reklam kampanyalarının yapılmasına engel olamadı.
Konya kamuoyunda daha önceleri defalarca gündeme gelmesine rağmen ilgililere tekrar tekrar sormakta fayda var.
Bir yıl boyunca planlama aşamasında ayrı, temel atma aşamasında ayrı, yapım aşamasında ayrı ve hizmete açılma aşamasında ayrı ayrı reklam kampanyaları düzenlenen hizmetleriniz(!) için her geçen yılsonunda ayrıca bir defa daha, biz geçtiğimiz yılda şunları şunları yaptık diye reklam kampanyaları ve basın toplantıları düzenlemeye neden ihtiyaç duyulur.
Hemşerileriniz sizin yaptığınız hizmetleriniz dolayısıyla sizi takdir edeceklerse veya oy vereceklerse bunu iki nedenle zaten yaparlar.
Ya sizin yaptığınız faaliyet ve hizmetler gerçekten o şehre gerçekten yapılaması gerekli olup bu güne kadar yapılmayan ve hemşerilerin yapılmasını arzu ettikleri faaliyet ve hizmetlerdir ki bu yapılanlar dolayısıyla sizinle aynı siyasi görüşte olmayanların bile takdiri kazanılabilir.
Ya da sizinle aynı siyasi görüş mensubu olmaları nedeniyle gerekli ve ihtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın ne yaparsanız yapın koşulsuz olarak sizin mensubu bulunduğunuz siyasi organizasyona oy verilmesidir.
Yok, eğer sizin kişiliğiniz, hizmetleriniz bir yana, sadece mensubu bulunduğunuz siyasi parti ve onun genel başkanı nedeniyle yaşadığınız şehirden oy alabiliyorsanız, milyon dolarlarla ifade etmeye çalıştığınız hizmetlerin fiyasko ile sonuçlanması biryana bu hizmetleriniz için yaptığınız milyon dolarlık reklam kampanyaları sizi büyütmez, tersine küçültür.
Şehrin altyapı ve üstyapı hizmetlerinde kullanacağınız paraların, reklam kampanyaları vasıtasıyla birilerini finanse etmekte kullanılması, bu dünyada olabilecek sorgu ve yargılamalar yanında, âhiret âleminde de sonuçları çok ağır olabilecek yargılamalara sebep olabilir.
Hemşerilerin ihtiyacı(!) adı altında yapılan ve yer seçiminden yapılış özelliklerine kadar hemşerilerin ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olan yaya üst geçitleri ile köprülü kavşaklar bu yanlış işlerin en başta gelen örneklerindendir.
Yanlış işlere bir diğer örnekte belediyelerin şirketleşme ve kooperatifleşme hırslarıdır.
Şehirlerde yaşayan nüfusun artmasıyla birlikte gündeme gelen ve tarımsal arazilerin arsaya dönüşmesine, arazi sahiplerinin rant geliri elde etmesine, mülkiyet-rant kavramlarının ortaya çıkmasına sebep olan planlama uygulamaları yani yeni imar planlamaları, çeşitli kentsel dönüşüm projeleri, iyileştirme, koruma amaçlı uygulamalarının kentsel rantı doğurduğu herkesçe bilinmektedir.
Sadece rantın oluşumunda değil, rantın adil bir şekilde paylaştırılması bakımından da etkili rol oynayamayan belediye başkanları hırsla elde etmeye çalıştıkları belediye şirketleri ve kooperatifleri vasıtasıyla planlama esnasında meydana gelen kentsel rant gelirlerinin paylaşılması sırasında ortaya çıkabilecek olan adaletsizliklerin giderilmesi bir yana bu adaletsizlikleri daha da artırmaktadırlar.
Hemşeriler olarak belediye başkanlarına kanunla elde ettiğiniz bu kadar yetki ve imkanla yapamadığınız hangi hizmeti, şirket ve kooperatif aracılığı ile elde edeceğiniz imkanla yapacaksınız diye sorulduğunda emin olun belediye başkanlarının verecekleri doğru dürüst bir cevap olmayacaktır.
Kaldı ki belediye başkanlarının bölgelerimizin kalkınmasına öncülük ediyoruz şeklindeki savunmaları da geçen bunca yıllık sürelerde o bölgelere özel sektör temsilcilerinin yatırım yapmamaları sebebiyle yalanlanmış durumdadır.
Bütün bu yanlışlıklar bir yana kentsel planlama ve dönüşüm çerçevesinde, belediyeler eliyle sağlanan kent rantının, kooperatifler eliyle belli kesimler üzerinde kalması ve gerektiği gibi vergilendirilememesi sebebiyle de aslında belediyeler bir şekilde kendi ayaklarına da kurşun sıkar ve kendi geleceklerini karartır duruma gelmektedirler.
Merkezi hükümet tarafından toplanan vergi gelirlerinden aldıkları paylarla ayakta durmaya çalışan belediyelerin kısa gün karına tamah ederek uzun vadede elde edecekleri gelirlerden olmaları bile başlı başına bir hüsran sebebidir.
Bunun böyle olmadığını iddia edebilecek belediyeler başta büyükşehir belediyesi olmak üzere, 2010 yılında merkezi hükümet kanalıyla aldıkları tüm gelirlerin miktarları ile kendi faaliyetleri sonucunda elde ettikleri gelirlerin miktarlarını açıklamak zorundadırlar.
O zaman hemşeriler rakamlar üzerinden gerçekçi bir kıyas yapma imkanına sahip olacaklardır.
Çünkü her ne kadar rakamlar yalan söylemese de, rakamlara yalan söyletme işi, hayli başarılı bir şekilde yapılmaktadır.