Millilerin Lüksemburg karşısında ortaya koyduğu uyun hayal kırıklığı yarattı. Laubali oyuna ben egosu da eklenince ortaya ne oynadığını bilmeyen bir takım çıktı.
Gruptaki takımlara bakınca, bizim bu gurupta ne işimiz var demeyen sporsever yoktur.
Bu guruba Şenol Güneş’ ın garip egosu yüzünde düştük. O ego oyuncularımıza da yansımış olmalı ki, bireysel oynama ve yedikleri baskı sonucu hata yapma alışkanlık haline gelmiş.
Lüksemburg karşısında aldığımız beraberlik bizi bir üst guruba çıkardı. Maçın tek iyi tarafı bu.
Bu atmosferde sadece 49.000 nüfusa sahip Faroe Adaları karşısına çıktık. Türkiye Milli takımını bu hale düşürenlerin yüzleri kızarıyor mu? Merak ediyorum.
Maça Faroe adaları hızlı ve baskılı başladı. Kendi kendime dedim ki, 49 bin nüfusa sahip bir ülkenin sahaya çıkardığı takıma bak.
İlk 25 dakikada, Top ayağımızda iken üç oyuncu birden baskı yapıp, organize atak yapmamıza izin dahi vermediler.
Sahamızdan pas yaparak çıkamayınca uzun toplarla, yani futbol terimi ile doldur boşalt yapmaya başladık, bunda da başarı elde edemedik.
Pas yaparak çıkmaya çalıştık olmadı, ceza sahası önüne uzun toplar atarak gol bulmaya çalıştık olmadı, ilk isabetli şutumuzun 28. Dakikada gelmesi düşündürücü.
İlk yarının sonlarına doğru ne hikmetse egomuz yine yükseldi ve bireysel oynama başladık. Bireysel oyunda beraberinde top kayıplarına neden olmaya başladı.
Bu süreçte kalemiz iki tehlike atlattı. Maç sırasında rüzgârın saatte 50 kilometre hızla estiğinin belirtilmesine rağmen doldur boşalt ile nasıl gol bulunur, anlamış değilim.
Üzülerek ifade ediyorum, Pozisyon izleyemeden ilk yarı soyunma odasına 0-0 berabere gitmek bizim için sevindirici oldu.
Gurupta hedefimizi yakalamış olsak bile, ne olursa olsun Milli maç oynuyoruz, bu sebeple zayıf rakibimizin karşısında öne geçmeliydik.
Sahada ne oynadığımızı bilemedim, geriden oyun kurma yok, hücumda etkili olacak üretkenlik yok, geçiş oyunu yok, rakip ceza sahası içinde topla buluşma yok, istatistikte topa daha fazla sahip olmanın bir önemi yok ki.
Kendi sahanda bal yapmaz arı gibi vızılda dur.
Milli takımda bir gelişme olmadığı gibi geriye gidiş var. Bazı oyuncular kafasına göre oynamaya devam ediyor. Alman ekolünden gelen Stefan Kuntz’ un sistem kurması gerekiyordu, yapamadığı görülüyor.
Birinci yarı için anlatmak istediğim konu buydu, 51. Dakika da yine bireysel hata sonucu kalemizde golü görüverdik, bu dakikadan sonra 5 gol atsan neye yarar. Kaldı ki dalga dalga kalemize gelmeye başladılar.
Hadi ilk yarıda rüzgarın yönü konusunda bahanemiz vardı. İkinci yarı da bu da yok. Bu takım karşısında 2-0 geriye düşmenin izahını kimse yapamaz.
Biri bana Lüksemburg karşısındaki oyunumuzu arayacağız dese gülüp geçerdim. Ne acı ki gol pozisyonuna dahi giremeden küçük bir ilçemiz kadar nüfusu olan bir takıma yenildik.
Dakika 85. 2-0 yenik durumdayız ve Faroe Adaları 3. Golü kaçırıyor.
89. dakikada golü bulduk. Serdar Gürler topa nasıl vurdu? Nasıl gol oldu, bakmadım bile. FİFA sıralamasında 125. Sırasında bulunan takıma yenildik.
Gurupta ilk dört maçta gol yemeden 12 puan topla, son iki maçta kalende 5 gol gör ve 1 puan al. Dilim yazık demeye bile varmıyor.
Anlaşılan o ki Milli takımda yeniden bir yapılanmaya ihtiyaç var. Futbolumuzu idare edenler bu durumu nasıl izah edecekler?