Milletin ‘Hoca’sı oldu

Milli Görüş Lideri rahmetli Prof.Dr.Necmettin Erbakan, 42 yıllık siyasi hayatında yaşamı ve mücadelesiyle adeta milletin ‘Hoca’sı oldu. Fikir ve aksiyomlarıyla pek çok İslam ülkesini de etkileyen Erbakan, 100 yıla damgasını vurdu

TAKLİTÇİLİK HASTALIĞI KANSER GİBİDİR

İnsanların vücudunda kanser hastalığı ne ise milletlerin yapısında, kültür ve inanışlarında da taklitçilik hastalığı aynı şeydir. Nasıl kanser hastalığı bir bünyede başladıktan sonra muhtelif devrelerden geçerek sonunda o vücudu öldürüyorsa taklitçilik hastalığı da bir millete aşılanır ve eğer bunun şuurlu bir şekilde tedavisi yapılmazsa o millet çeşit çeşit safhalardan geçerek sonunda öz benliğini kaybeder, yok olur. Taklitçi bir milletin ilim adamları orijinal kitap yazamaz telif eser meydana getiremez, sadece tercümelerle oyalanır. Taklitçi bir millet ileri bir teknoloji ve sanayiye sahip olamaz, montajla, gazoz fabrikasıyla ve müstemleke tipi yatırımlarla vaktini geçirir, böylece geri kalır. İkinci safha sömürülme safhasıdır. Geri kalan bir milletin, ekonomik yönden sömürülmesi kültür bakımından da yabancı kültürlerin istilasına uğraması çok tabiidir. Üçüncü safha bağımsızlığı kaybetme safhasıdır. Dördüncü safha ise öz benliğini kaybetme yani yok olma safhasıdır. İşte Türkiye’nin baş meselesi budur. Çünkü Türkiye’ye 200 yıldan beri emperyalizm ve Siyonizm’in planlı çalışmalarının sonucu olarak dışarıdan taklitçilik hastalığı aşılanmıştır. Bu yüzden Türkiye geri bıraktırılmıştır.

BİR TOPLUMUN SAADETİ AİLE SAADETİDİR

Çocuklarımızın mekteplerde kalplerini ahlâk ve maneviyatla doldurmazsak, millî mefhumlarla manevî değerlerle doldurmazsak, birtakım kanun tedbirleriyle kalpleri boş çocukları bu yanlış yollardan çevirmek mümkün değildir. Mekteplerimizi bu teneke mefhumlar üzerine değil çocuklarımıza sadece taş-tokaş öğreterek bunlar adam olacak diye bekleyerek değil, çocuklarımıza ahlâkı, maneviyatı, edebi, hayâyı, iffeti öğreterek neticeye gitmeliyiz. Maarifin temeli işte bunlar olacak. Bu vasatta çocuklarımız bugün 15 sene mekteplerde okudukları halde edep, iffet, hayâ kelimelerini duymuyorlar, temiz para nedir, kirli para nedir, bilmiyorlar. Anne nedir, baba nedir, bunların manevî yeri nedir bilmiyorlar. Evlâtlarımızı vatana, millete yararlı çocuklar yapmak için evlâtlarımızı insanı kâmil yoluna sevk etmek için bugünkü maarifi ahlâk, maneviyat ve fazilet esasları üzerinde yeniden kuracak, eğitimde şuur olacak, ailede huzuru sağlayacağız. Maarifimiz ahlâk nizamının doğması, saadet ve selâmetin gelmesi için hepimize önce nefsimiz nedir, onu tanıtacak. Hepimize nefsimize hâkim olmayı öğretecek. Zira bir toplumun saadeti aile saadetidir. Onun da temeli iffete gelir dayanır.

 

Onu arıyoruz

Milli Görüş Lideri merhum Prof.Dr.Necmettin Erbakan, 42 yıllık siyasi hayatında yaşamı ve mücadelesiyle adeta milletin ‘Hoca’sı oldu. Ömrünü Müslümanların birliğine adayan Erbakan Hoca'yı bugün Türkiye ve İslam dünyası özlemle arıyor

YERİ ASLA DOLDURULAMADI

Milli Görüş Lideri ve 54. Hükümetin Başbakanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın vefatının üzerinden 5 yıl geçti. Ömrünü İslam Birliği'ne aday ve son nefesine kadar cihat eden Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın yeri ise hala doldurulamadı. D-8 gibi projeyi hayata geçirerek, İslam ülkelerini bir çatı altında birleştiren merhum Erbakan'ın fikirleri ve tezleri bugün daha iyi anlaşılıyor. Sadece Türkiye değil tüm İslam alemi Erbakan'ı özlemle yad ediyor.

ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT

Siyasi hayatını boyunca 'önce ahlak ve maneviyat' tezini önplanda tutan merhum Erbakan, maddi kalkınmanın yanı sıra manevi kalkınmaya da büyük önem verdi. Anadolu'da ağır sanayi hamlesini başlatan Erbakan Hoca, Türkiye'nin dört bir yanına kurduğu fabrikalarla Türk sanayisinin gelişmesinde önemli rol oynadı. Dünyada zulme uğrayan Müslümanların her zaman yardımına koşan Erbakan, 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı'nı başlatan isim oldu.

 

Prof.Dr.Mustafa Kamalak

Saadet Partisi Genel Başkanı

 

SON ANINA KADAR CİHAD ETTİ

      O tam anlamıyla, hakiki manada bir İslam mücahididir, bir cihad eridir. Bu sebepledir ki gecesini gündüzüne katmıştır. Hocamızın ifadesine göre cihad, bir insanın takatinin son noktasına kadar hak yolda mücadele etmektir. Hakkı tebliğ etmektir. O, bunu da bizzat yaşayışıyla ortaya koymuştur. Hatırlayın, şöyle Hocamızın son üç-dört yılını gözünüzün önüne getirin. Ayağa kalkacak hali yok, ayağa kalkabilmek için koltuğunun altına 3 -4 kişi giriyordu. Ayağa kalktı, yürüyecek hali yok, adım atacak durumda değil, yine koltuğunun altına giren 3-4 kişiye adeta kendisini sürükletiyordu. Mukaddes emanete doğru, ilahi nizama biraz daha, biraz daha yaklaşabilmek için kendisini adeta sürükletiyordu.

28 ŞUBAT’TA AYLARCA DİRENDİ

     Bize bazen soruyorlar, Erbakan Hoca 28 Şubat’ta ne yaptı, diyorlar. Erbakan Hocamız 28 Şubat’ta gerçekten tarihte hiçbir zaman, hiçbir liderin göstermediği mukavemeti göstermiştir. Şöyle düşünün: Seçim yoluyla elde ettiğiniz bir makamın anahtarını sizden almak isteyen bir dayatmacı, bir zorbayla karşılaştığınızda; ya hemen buyur dersiniz, ya da gücünüz yetiyorsa karşı koyma yoluna gidersiniz. Buna da gücünüz yetmiyorsa oyalama cihetini tercih eder, sağdan soldan yardım talep edersiniz. Bakın hocamız 4 ay direnmiştir. Muhalefet partilerini dolaştı, dedi ki “Gelin şu bir hafta içerisinde ne olur aleyhte konuşmayın, sonra ne söyleyecekseniz söyleyin. Şu an tehdit altındayız. Eleştiriye tabi olan biz gibi gözüküyoruz ama, aslında tehdit Meclis’edir, milli iradeyedir” demiştir. O belgeleri imzalamamıştır.

 

Dr. Eşref Abdülgaffar

Mısır İhvan-I Müslimin Temsilcisi

İSLAM'A ÖMÜRLERİNİ ADADILAR    

Milli Görüş, İhvan-ı Müslimin, Cemaati İslamiye... Bunların tek gayesi vardır: Müslümanlar arasındaki birliği sağlamak, dayanışmayı artırmak! Biz böyle bir meclis kurmuştuk ve bu meclis Müslümanlar arasındaki bütün sorunları kapsıyordu. Siyasette, basında, hukukta her türlü konularda birbirimizle yarışıyorduk, yardımcı oluyorduk. Müslümanlara daha fazla yardımcı olmak için Müslümanlar arasında bir görüş alışverişinde bulunuyorduk. Erbakan Hoca milyonları toplandığında İslam ümmetinin birlikteliğini vurguluyordu. İslam ümmetinin kurtuluşuna vesile olması için orada hizmetler yapıyordu. İşte bu gerçek Müslüman’ın gayesi olmalıydı ve bu şekilde yaşadı. Dinin hakikatini anlayan bir Müslüman, gerçek manada hayatının sonuna kadar dininin hizmetkarı olduğunu asla unutmamalı. İşte bu Erbakan hocanın hayatıydı. İşte bu Hasan el- Benna’nın, Ahmet Yasin’in hayatıydı. Onlar bu şekilde İslam’a hizmet ettiler, İslam davası yolunda hayatlarını verdiler, şehit odular.

BİLMEDİĞİMİZ MÜSLÜMAN ÜLKELERİ HATIRLATTI

Biz Muhterem Erbakan Hocayla ilk defa Afganistan’da karşılaştık. Sonra beraber aynı duygularla Bosna Hersek savaşı sırasında karşılaştık. Çeçenistan konusunda beraberdik. Filistin konusunda devamlı görüş birliği içerisindeydik. İşte büyük İslam aleminin sorunlarını beraberce hissettik. Biz Erbakan Hocamızla Rusya’ya karşı savaşan mücahitlerle savaştığı ortamda karşılaştık. Geçen dönemde büyük Sovyetler Birliği olarak adlandırılan ülkeler dağıldılar. Sonra bir sefer Erbakan Hocamızın başkanlığından Emin Saraç Hocamız, Lütfü Doğan Hocamızla Sovyetler dağıldıktan sonra Müslüman ülkelere “Biz sizinle beraberiz, sizin yanınızdayız” demeye gittik. Havaalanından kalktığımızda gittiğimiz ilk ülke Azerbaycan oldu, ondan sona Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan’a gittik. Tamı tamına iki hafta boyunca orada yetkililerle hükümetlerle görüştük ve onlarla kesinlikle yalnız olmadıklarını ve onlara yardımcı olmamız gerektiğini söyledik.  Bu ismini saydığımız ülkelerin ismi yoktu, cismi yoktu, tamamen unutulmuştu. Ama Muhterem Hocamız bu ülkelerin de Müslüman olduğunu bize tekrar hatırlattı.  

 

Erbakan Hoca'nın unutulmayan sözleri:

Akıl, İslam ve imanın emrinde olursa en büyük ni­met., nefsin ve şeytanın elinde olursa en büyük felaket olur. Dünya hayatı, çok önemli bir imtihandır. Mümin­ler için esas olan ahirete imandır. Nefeslerimiz sayılıdır, bunlar Allah yolunda harcanmalıdır.

**

Bazen bize soruyorlar; Bir bilim adamı olarak kalıp insanlığa bu şekilde hizmet etseydiniz daha iyi olmaz mıydı?” Bizim cevabımız şudur: “Bir üniversitede profesör olabilirsiniz. Nobel ödülleri de alabilirsiniz; ama ülkenizin insanı açsa, sefalet ve zorluklar içerisindeyse, dünyada 300 bin çocuk yoksulluk içinde, açlıktan ölüyorsa, sizin Nobel ödülleriniz ne işe yarar?

**

Muhatabımız bütün insanlardır. Görüşü ve görüntüsü ne olursa olsun, davamız herkese anlatılmalı, davet her kesime yapılmalıdır. Davet bizden, hidayet Allah'tandır.

**

Zor bir yolda yürümek mecburiyetinde olan insanlar, yolda yürümeye başlamadan önce gönüllerinde ve zihinlerinde yürümek ve yol almak zorundadırlar. Evvela, bu yolu ben nasıl aşarım, korkusundan kurtularak yola çıktıklarında görürler ki, yol zor da olsa bir müddet sonra aşılmış yürünmüş ve hedeflenen yere gidilmiştir. İşte o zaman, insanların yüreklerinde, aslında yolun zannedildiği kadar zahmetli olmadığına ve bütün sıkıntılı yolların aşılabileceğine dair bir iman doğar.

merhabahaber.com

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri