Erbakan’ın vefatının 7. Yılı
Erbakan Hoca, Almanya’da ki motor fabrikaları imalat baş mühendisliğinden sonra kendisine büyük imkânlar sunulduğu halde o bunları kabul etmemiş ve ülkemize dönmüştü.
Eski başbakanlardan Adnan Menderes’in de desteklediği “Gümüş Motor” fabrikasını kurdu. Avrupa’dan aynı kapasitede motor ithalatı kestirilemediği için motor fabrikasını, pancar şirketine devretti. Fabrika bu sefer “Pancar Motor” adıyla üretimine devam etti.
Fakat motorlara ne ad verilirse verilsin bu motorların halk içinde ki adı “Erbakan”dı.
1977 seçimlerinde milletvekili adayı olarak çalıştığım Ankara/Polatlı’nın köylerinde köylüler birbirlerine “Senin Erbakan… Benim Erbakan…” diye hitap edince bu Erbakan’ın ne olduğunu merak etmiştim. Meğer kullandıkları su motorlarını kastediyorlarmış.
İstanbul’da ki patronlar dukalığının ekonomik baskısından kurtulmak için mücadele ortamını büyütülmesine karar veren Erbakan, önce TOBB Türkiye Ticaret Odaları ve Borsaları Birliğine Genel Sekreter oldu.
O zamanlar tüccarlara kredi dağıtımı TOBB’un eliyle yapılıyordu. Ama aslan payı hep İstanbul dukalığına veriliyor, Anadolu da tüccar ve sanayicilere önem verilmiyordu.
Genel sekreterliğinde Anadolu tüccarlarını kalkındırmaya çalışan Hocamız, karar merciinde olmadıkça bu işleri halletmenin mümkün olmadığını gördü ve 1969’da yapılan TOBB Başkanlık seçimlerinde Anadolu tüccarlarının destekleriyle TOBB Genel Başkanı seçildi.
Resim; AP Genel Merkezinde üye kaydı yapıldıktan sonra yürünerek gelinen Kızılay meydanında Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Bizim Anadolu Gazetesi Ankara muhabiri Nevzat Laleli Malatyalı bir tüccar ve diğer arkadaşları. (1969)
Böylece (kendi ifadesiyle) “Ben Masonluğumla öğünüyorum” “Dansı Türkiye’ye ilk defa benim anam getirdi” diyebilen Sırrı Enver Batur’un başkanlığını düşürdü.
Ancak hükümette AP Adalet Partisi vardı ve Başbakan Süleyman Demirel’di.
Demirel’in talimatıyla ve Ticaret Bakanı Ahmet Türkel’in emirleriyle o zamana kadar TOBB’un dağıttığı kredi dağıtma yetkisi TOBB’dan alındı. TOBB’un bankalardaki paraları donduruldu.
Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir gün sabah mesaisine gelen Prof. Dr. Necmettin Erbakan, TOBB’un girişinde polislerle karşılaştı. Odasına geldiğinde de odasının kapısının polis tarafından kırılarak açılmış olduğunu gördü.
Polis müdürüne; “Hayrola… Bu gün mesaiye erken başlamışsınız (!)” diyerek esprili bir şekilde üzüntülerini belirtti.
TOBB’u içini dolduran gazetecilere, “Yapılan bu hareketin Demokratik sisteme uygun olmadığı ve bu hareketin Demokrasiyi en çok koruması gereken Hükümet tarafından gelmiş olduğunun…” tini yaparak,
“Bundan böyle bu mücadelemizi siyaset meydanlarında sürdüreceğiz. Şimdi giderek AP (Adalet Partisine) kaydolacağım” dedi.
Bizler, Hocamızın etrafında onu tanıyan yakınları olarak kendisine sorduk;
“Hocam. Sizin başkanlığınızı anti Demokratik usullerle elinizden alan Sayın Demirel, kendi partisinde sizin üye olmanıza izin verir mi?” dedik. Hocamız;
“Adalet Partisi’nin tabanı bizimdir” dedi ve oradan topluca çıkarak Ankara’da Bakanlıkların karşısında bulunan TOBB merkezinden önce Kızılay’a oradan da Selanik caddesindeki AP Genel Merkezi’ne gelindi.
Sekreterden alınan AP üye kayıt fişi dolduruldu ve sekretere verildi.
Tabii beklenen oldu ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan Demirel tarafından veto edilerek partiye kabul edilmedi.
Biz Hocamızın bu stratejini ancak 1969 seçimlerinde anlayabildik.
Anadolu’nun hangi köy veya kasabasına gidilirse gidilsin müfrit (radikal) AP’ler Hocayı ve arkadaşlarını “siz bizi böldünüz” diye itham ettiler ve hatta yer yer kavgalar çıkardılar. Ya bir de Hocamız AP’den veto edilmeden direkt olarak kendi partisini kurarak seçimlere katılsa kim bilir neler olurdu, neler…