Seçim sonuçlarının analizini yaparken geçen yazımızda galipleri ve mağlupları yazarken en son CHP’yi yazmıştık. Sırada MHP vardı.
Yıllardır milliyetçi-muhafazakar kesimin temsilcisi MHP’de gerileme vardır. Ülke oy genelinin % 13 ünü alan MHP meclisteki 71 olan vekil sayısını 54’e düşürmüştür. MHP’nin seçim propagandalarındaki olumsuz, kavgacı, kin ve nefret yayan yalnızca iktidârı düşman hedef gören, hiçbir yenilik üretmeyen, yerinde sayan negatif performansı, hepimiz hayal kırıklığına uğrattı. Sâdece ‘Ses Ver Türkiye’ demekle iş bitmiyor. İşte Ses Verdi Türkiye, ‘İktidâr olmak istiyorum’ Diye Başkanın avaz avaz haykırmasına rağmen oy oranını yükseltemedi güttüğü yanlış propagandayla partiyi başarısız kıldı ve iyi ki baraj altında kalmadı. Baraj altında kalmamaya şükretmek yetmez. Bizler vatan âşığı olarak yoğrulan mayamızla, MHP’nin şu an ki lideriyle çizdiği yola değil bir zamanlar ‘Nizâmı Âlem Ülküsü’ idealiyle şekillenen yapısıyla MHP’yi severdik. Gönlümüzün bir köşesine ‘Kutsal Ülkü’ sâhiplerini koyardık. Çünkü gençliğimizde yıllarca bu ideali gerçekleştirmek adına ne çalışmalar yaptık ve yürüttük. Ama bize göre ne yazık ki MHP bugünkü duruşuyla, partinin târihsel seyri içerisinde en kötü durumdadır.
Bu seçimlerde MHP çok hatalar yaptı. İktidar partisine karşı yanlı, yakışıksız ve son derece düşmanca tavırlar sergilendi. Öyle ki Bilhassa parti Başkanının yürekler tırmalayıcı ses tonu, üslûbundaki hırçın, haşin, sinir bozucu halleri bizim de sinirlerimizi gerdi. Ekranda onu gördüğümüzde hemen başka kanalı değiştirir olmuştuk. Bizi germeye kimsenin hakkı yok. Hep ayni söylemler, hep ayni kızgın yüzler, el öpenler. Böylesi basit bir siyâsetle oy alınır mı? Oy istenir mi? Hoşgörü, sevgi, sabır, engin kucaklayıcılık, ileriye dönük ferâsetli bakış, ekonomik bilgi birikimi, ülkeyi taşıyacağı vizyon… Bunlar nerede? Sayın Başkan nerede? Sayın Başkan bir düşmanlık tutturdu gitti. Başkanın tek bir derdi vardı, o da Sayın Başbakanı en ağır ithamlarla tehdit ederek ‘Seni yüce divâna göndereceğim.’ Diyordu. Eğer varsa bir suçu, o zaman kim hükümetse o gönderir, sen niye böyle bir yanlışın peşinde geziyorsun. Yoksa bir yerlerden emirler mi aldın? Başbakanla ne alıp veremediğin var? Eskiden kalma bir kan dâvâsı mı var seninle Başbakanın arasında? Neredeyse böyle düşünür olmuştuk. Bu ne düşmanlık! Kendi düşmanca tavrı maalesef partililerine de geçmiş. Bizim ailede baba bu yüzden evli barklı oğlunu dövdü. Bu ne yakışıksız bir durum! Ülkesini ve insanını sevmek ve ülkesine hizmet etmekten başka bir amacı olmayan kişilerin (Menderes gibi) âkibeti buysa bu sana mı kaldı? Sen kendini ne sanıyorsun? Türkiye Cumhûriyetinin başsavcısı falan mısın yoksa? O bile istediğini yapamadı. Bu millet buna izin vermez. Unutulmasın ki biz inanan insanlarız, ağızdan sarf edilen her sözün hesâbı vardır. Hele de bu söz asılsızsa, vay onun hâline! Ahiretteki hesaplar çok çetindir. Buraya da benzemez. Yaşını başını almış, dindar bir kimlikle ortaya çıkanların özellikle de yönetime tâlip olan kişilerin vasıflı, ilkeli, seviyeli olması îcap eder. Bu seçimlerde izlenen olumsuz siyâsetin oy oranının düşmesinde çok büyük etkisi var. Böylesi düşmanca bir politikayı asla asla halk olarak tasvip etmiyoruz.
Hatalar zincirinin önemli bir kısmını da kim bilir hangi amaçla partiye girdiği belli olmayan Ergenekon Terör Örgütü zanlılarından Engin Alan’ın milletvekili adaylığına alınması husûsu olmuştur. Gelecekte bu kişinin parti içinde çok büyük tahribatlar yapabileceği düşüncesindeyiz. İlerde belki şu an vâr olan kadroyu tasfiye edip hazırladığı sahada kendi istediği gibi at oynatacak, ülkücü gençleri eskiden olduğu gibi sokağa dökebilecektir. Bizim devrede, ne kıymetli ana kuzuları ne değerli gençler kör bir kurşuna kurban gitmişti. Geçmişte gençler üzerinden ne oyunlar oynanmıştı ve bu oyun hâlâ revaçta. Vatansever bildiğimiz MHP bir defa böyle bir yanlışı nasıl yaptı? Çok yanlış bir karardı bu. Kim bilir hangi zeminlerde hangi pazarlıklar, hangi hesaplar yapıldı acaba? Doğrusu benim çok kuşkularım var. Sayın Başkan yaptığı bu yanlışın bedelini çok ağır öder.
Hatalar zincirinin bir diğeri, MHP seçim propagandaları sürecinde solcuların keskin kalesi olarak bilinen CHP’ye yakınlaşması olmuştur. Karşılıklı oy paslaşmalarının yapılması sağcı olarak bilinen MHP’ye yakışır, dürüst bir davranış değildi. Bir kere sağcı ve solcu karşı kutuptur, bu ne sevgi, bu ne yakınlaşma böyle, bir türlü anlayamadık. Dahası Doğudaki parti teşkilatları toptan BDP’ye geçtiler. Aman Allâh’ım hele bunu hangi kefeye koyacağız? Tamı tamına zıt kutuplar. Bu örgütler hiç mi eğitimlerden geçirilmiyor? Bu nasıl olur anlaşılır değil! Bu büyük bir tutarsızlık hatta dâvâya ihânettir. Sonra hükümete karşı oylarda birleşme. Bu nasıl kabul görür? Yeter ki Erdoğan’a oy verilmesin de ne olursa olsun. Partinin temel anlayışına taban tabana zıt sol görüşlü partiler desteklensin. Bir kere seçmen kadrosuna ihânettir bu davranış. Şimdiye kadar biz milliyetçi diye bilirdik MHP’yi. Her hangi bir sıkıntıda eskiden sağ partiler sola karşı hemen birleşiverirlerdi. Maalesef mevcut Parti Başkanı, MHP’nin şimdiye değin çizdiği onurlu yolu aşıcı, partiyi çok farklı ve tehlikeli mecrâlara sürükleme kulvarlarına geziniyor. Karşı cephede sanki îmansız, kominist azılı bir düşman var. Bu ne düşmanlık! Bu izah edilemeyen durum tam bir bağnazlıktır, kendini bilmezliktir!
Erdoğan, muhafazakar ve partisi inançlı insanların çoğunlukta olduğu sağ bir parti. Yanlışları olabilir. Bunlar uygun zeminlerde uygun bir üslupla kırmadan, incitmeden yapılabilir. Ferâset sâhibi, aklı başında idâreci olmaya tâlip insanlar ne yaparlarsa nezâketi elden bırakmadan yaparlar. Böyle olmayı bırakın, aman ne düşmanlık! Bu düşmanca üsluptan biz müthiş rahatsız olduk doğrusu. Seçim sürecinde asâbımız bozuldu. Senin memleketin faydasına olan her konuda onun yanında olman gerek iken CHP’nin, BDP’nin safında işin ne? MHP’nin bu denli sola ve terör örgütlerine yanaşması, hükümetin Başbakanına son derece yakışıksız, düşmanca, liyâkatsız tavır içerisine girmesi asla kabul edilemez, tasvip edilemez bir yanlıştır. Onaylamıyoruz. Bahçeli MHP’yi bilinmezler ülkesine doğru sürüklüyor.
Türkiye’nin siyâsal, ekonomik ve iktisâdi her yönlü ilerlemesini dünya hayret ve şaşkınlıkla izlerken, onaylarken, kabul ederken, ekonomik kriz dünyâyı tehdit ettiği sırada bizde teğet geçerken biraz insaflı olmak gerekmiyor mu? ‘Yiğidi öldür ama hakkını ver’ derler. Tüm dünya Türkiye konusunda olumlu düşünürken gerçeklere gözlerini kapayıp kendi karanlıklarına gömülenler için artık bu konuda söyleyecek bir söz yoktur.
Bunlar yetmedi bir de ortaya kaset skandalları çıktı. Eski MHP gönüllüleri olarak derinden sarsıldık, yıkıldık. Son zamanlarda şöyle bir bakıyoruz herkesin ağzında, ‘Kimsenin özeline dokunulamaz.’ Sözü dolaşıyor. Tamam, kardeşim doğru kimsenin buna hakkı yok. Yapılan yanlışı tasvip etmiyoruz. Ama hiç kimse ahlaksızlığı meşru gösteremez. Nerdeyse muhafazakar kesimin tamâmı meseleyi basının sunduğu şekliyle değerlendiriyor. Olabilir böyle ufak tefek kaçamakları herkes yapıyor. Ne var bunda abartacak?’ gibisinden laflar dolaşıyor ortalıkta. Kimse de buna sesini çıkarmıyor. Bu ahlâkın iflas ettiğinin göstergesidir. Bu zamâna kadar muhafazakar bildiğimiz bizi idâre etmeye tâlip olan bu adamların yaptıkları düpedüz ahlaksızlıktır. Bir tane değil, iki tane değil. Sekiz tâne milliyetçi, muhafazakar, sağcı geçinen parti üst düzey yöneticileri, bunlar nasıl böylesi ahlak dışı işleri yapabilirler? Bu onaylanır bir durum değildir. Bu adamların aileleri var. Aile kutsaldır, diye bas bas bağırıyoruz. Kendi helal ailesi dururken, ‘helaller keyfe kâfi’ iken aşırılığa giden, haram işleyen, günahlara dikkat etmeyen insanların arkasından nasıl gidilir? Onlara oy verilir mi? Varsa eşiyle, ailesiyle bir sıkıntısı her şeyin meşru çerçevede çözümü vardır. Onaylamıyoruz bu durumu, toplumun toplu vicdânı lekelenmiştir. Bu günahlı, karalı insanlar ülke yönetecekler öyle mi? Nâmus, iffet, haysiyet nerede kaldı? Hadi bir tâne, iki tâne istem dışı çıktı. Ayıklarsın, ihraç edersin, tamam. Yapıldı da nitekim. Fakat devâmı geldiğinde, Sayın Başkanın, ‘Onların bütün sorumluluğunu üstüme alıyorum.’ Demesi. Hiç onaylanır bir durum değildir. Daha açıkçası böylesi rezillikleri icra edenlerin sorumluluğunu sen nasıl üstüne alırsın genel Başkan olarak. Bu onların bu ahlaksız davranışlarını onayladığın anlamına gelir, Sayın Başkan. Partinin tabanı bu işe ne der? Pes doğrusu! Yazık gerçekten o alınan oy yüzdeleri çok bile böylelerine. Haydi, burada bu ahlâki sorumsuzluğun yükünü aldın ya öteki dünyâ? Bir de kendi ahlaksızlıklarına bakacaklarına başkalarını suçluyorlar. Hedef saptırıyorlar. Ahlaksızlığa kılıf bulunamaz. Böylesi adamlarla bu kutsi dâvâ asla yürümez. Namus ve iffeti hiçe sayanlar, ahlaksızlığı normal görenler desteklenemez. Onların peşinden gidilmez. Milli ve mânevi kutsallarımızı hiçe sayanları bu millet de hiçe sayar.
Neden herkes kaset skandallarını konuşuyor de bu parti yöneticilerinin icra ettikleri ahlaksızlığı, hiçe saydıkları aile değerlerini, topluma kötü örnek olduklarını konuşmuyor? Kaset olayıyla deşifre olan bu hâdiseyi gerçekleştirenleri buradan esefle kınıyoruz. Fakat iyi ki öğrendik. Acaba daha bilmediğimiz ne basitlikler dönüyor kim bilir?
Artık MHP’nin şu an ki çizgisini iyiden iyiye gözden geçirmesi gerekiyor. Milliyetçiliği ve muhafazakarlığı ağzına almadan kendine yeni bir söylem bulması lâzım. Sağduyu sâhibi insanları daha fazla kandırmasınlar. Eğer bu şekliyle devam edecekse Sayın Başkan derhal hem de derhal istifa etmelidir. MHP eski tabanını kaybetmeden kendine daha liyakatli bir Başkan seçmelidir diyoruz, Vesselam.
Yıllardır milliyetçi-muhafazakar kesimin temsilcisi MHP’de gerileme vardır. Ülke oy genelinin % 13 ünü alan MHP meclisteki 71 olan vekil sayısını 54’e düşürmüştür. MHP’nin seçim propagandalarındaki olumsuz, kavgacı, kin ve nefret yayan yalnızca iktidârı düşman hedef gören, hiçbir yenilik üretmeyen, yerinde sayan negatif performansı, hepimiz hayal kırıklığına uğrattı. Sâdece ‘Ses Ver Türkiye’ demekle iş bitmiyor. İşte Ses Verdi Türkiye, ‘İktidâr olmak istiyorum’ Diye Başkanın avaz avaz haykırmasına rağmen oy oranını yükseltemedi güttüğü yanlış propagandayla partiyi başarısız kıldı ve iyi ki baraj altında kalmadı. Baraj altında kalmamaya şükretmek yetmez. Bizler vatan âşığı olarak yoğrulan mayamızla, MHP’nin şu an ki lideriyle çizdiği yola değil bir zamanlar ‘Nizâmı Âlem Ülküsü’ idealiyle şekillenen yapısıyla MHP’yi severdik. Gönlümüzün bir köşesine ‘Kutsal Ülkü’ sâhiplerini koyardık. Çünkü gençliğimizde yıllarca bu ideali gerçekleştirmek adına ne çalışmalar yaptık ve yürüttük. Ama bize göre ne yazık ki MHP bugünkü duruşuyla, partinin târihsel seyri içerisinde en kötü durumdadır.
Bu seçimlerde MHP çok hatalar yaptı. İktidar partisine karşı yanlı, yakışıksız ve son derece düşmanca tavırlar sergilendi. Öyle ki Bilhassa parti Başkanının yürekler tırmalayıcı ses tonu, üslûbundaki hırçın, haşin, sinir bozucu halleri bizim de sinirlerimizi gerdi. Ekranda onu gördüğümüzde hemen başka kanalı değiştirir olmuştuk. Bizi germeye kimsenin hakkı yok. Hep ayni söylemler, hep ayni kızgın yüzler, el öpenler. Böylesi basit bir siyâsetle oy alınır mı? Oy istenir mi? Hoşgörü, sevgi, sabır, engin kucaklayıcılık, ileriye dönük ferâsetli bakış, ekonomik bilgi birikimi, ülkeyi taşıyacağı vizyon… Bunlar nerede? Sayın Başkan nerede? Sayın Başkan bir düşmanlık tutturdu gitti. Başkanın tek bir derdi vardı, o da Sayın Başbakanı en ağır ithamlarla tehdit ederek ‘Seni yüce divâna göndereceğim.’ Diyordu. Eğer varsa bir suçu, o zaman kim hükümetse o gönderir, sen niye böyle bir yanlışın peşinde geziyorsun. Yoksa bir yerlerden emirler mi aldın? Başbakanla ne alıp veremediğin var? Eskiden kalma bir kan dâvâsı mı var seninle Başbakanın arasında? Neredeyse böyle düşünür olmuştuk. Bu ne düşmanlık! Kendi düşmanca tavrı maalesef partililerine de geçmiş. Bizim ailede baba bu yüzden evli barklı oğlunu dövdü. Bu ne yakışıksız bir durum! Ülkesini ve insanını sevmek ve ülkesine hizmet etmekten başka bir amacı olmayan kişilerin (Menderes gibi) âkibeti buysa bu sana mı kaldı? Sen kendini ne sanıyorsun? Türkiye Cumhûriyetinin başsavcısı falan mısın yoksa? O bile istediğini yapamadı. Bu millet buna izin vermez. Unutulmasın ki biz inanan insanlarız, ağızdan sarf edilen her sözün hesâbı vardır. Hele de bu söz asılsızsa, vay onun hâline! Ahiretteki hesaplar çok çetindir. Buraya da benzemez. Yaşını başını almış, dindar bir kimlikle ortaya çıkanların özellikle de yönetime tâlip olan kişilerin vasıflı, ilkeli, seviyeli olması îcap eder. Bu seçimlerde izlenen olumsuz siyâsetin oy oranının düşmesinde çok büyük etkisi var. Böylesi düşmanca bir politikayı asla asla halk olarak tasvip etmiyoruz.
Hatalar zincirinin önemli bir kısmını da kim bilir hangi amaçla partiye girdiği belli olmayan Ergenekon Terör Örgütü zanlılarından Engin Alan’ın milletvekili adaylığına alınması husûsu olmuştur. Gelecekte bu kişinin parti içinde çok büyük tahribatlar yapabileceği düşüncesindeyiz. İlerde belki şu an vâr olan kadroyu tasfiye edip hazırladığı sahada kendi istediği gibi at oynatacak, ülkücü gençleri eskiden olduğu gibi sokağa dökebilecektir. Bizim devrede, ne kıymetli ana kuzuları ne değerli gençler kör bir kurşuna kurban gitmişti. Geçmişte gençler üzerinden ne oyunlar oynanmıştı ve bu oyun hâlâ revaçta. Vatansever bildiğimiz MHP bir defa böyle bir yanlışı nasıl yaptı? Çok yanlış bir karardı bu. Kim bilir hangi zeminlerde hangi pazarlıklar, hangi hesaplar yapıldı acaba? Doğrusu benim çok kuşkularım var. Sayın Başkan yaptığı bu yanlışın bedelini çok ağır öder.
Hatalar zincirinin bir diğeri, MHP seçim propagandaları sürecinde solcuların keskin kalesi olarak bilinen CHP’ye yakınlaşması olmuştur. Karşılıklı oy paslaşmalarının yapılması sağcı olarak bilinen MHP’ye yakışır, dürüst bir davranış değildi. Bir kere sağcı ve solcu karşı kutuptur, bu ne sevgi, bu ne yakınlaşma böyle, bir türlü anlayamadık. Dahası Doğudaki parti teşkilatları toptan BDP’ye geçtiler. Aman Allâh’ım hele bunu hangi kefeye koyacağız? Tamı tamına zıt kutuplar. Bu örgütler hiç mi eğitimlerden geçirilmiyor? Bu nasıl olur anlaşılır değil! Bu büyük bir tutarsızlık hatta dâvâya ihânettir. Sonra hükümete karşı oylarda birleşme. Bu nasıl kabul görür? Yeter ki Erdoğan’a oy verilmesin de ne olursa olsun. Partinin temel anlayışına taban tabana zıt sol görüşlü partiler desteklensin. Bir kere seçmen kadrosuna ihânettir bu davranış. Şimdiye kadar biz milliyetçi diye bilirdik MHP’yi. Her hangi bir sıkıntıda eskiden sağ partiler sola karşı hemen birleşiverirlerdi. Maalesef mevcut Parti Başkanı, MHP’nin şimdiye değin çizdiği onurlu yolu aşıcı, partiyi çok farklı ve tehlikeli mecrâlara sürükleme kulvarlarına geziniyor. Karşı cephede sanki îmansız, kominist azılı bir düşman var. Bu ne düşmanlık! Bu izah edilemeyen durum tam bir bağnazlıktır, kendini bilmezliktir!
Erdoğan, muhafazakar ve partisi inançlı insanların çoğunlukta olduğu sağ bir parti. Yanlışları olabilir. Bunlar uygun zeminlerde uygun bir üslupla kırmadan, incitmeden yapılabilir. Ferâset sâhibi, aklı başında idâreci olmaya tâlip insanlar ne yaparlarsa nezâketi elden bırakmadan yaparlar. Böyle olmayı bırakın, aman ne düşmanlık! Bu düşmanca üsluptan biz müthiş rahatsız olduk doğrusu. Seçim sürecinde asâbımız bozuldu. Senin memleketin faydasına olan her konuda onun yanında olman gerek iken CHP’nin, BDP’nin safında işin ne? MHP’nin bu denli sola ve terör örgütlerine yanaşması, hükümetin Başbakanına son derece yakışıksız, düşmanca, liyâkatsız tavır içerisine girmesi asla kabul edilemez, tasvip edilemez bir yanlıştır. Onaylamıyoruz. Bahçeli MHP’yi bilinmezler ülkesine doğru sürüklüyor.
Türkiye’nin siyâsal, ekonomik ve iktisâdi her yönlü ilerlemesini dünya hayret ve şaşkınlıkla izlerken, onaylarken, kabul ederken, ekonomik kriz dünyâyı tehdit ettiği sırada bizde teğet geçerken biraz insaflı olmak gerekmiyor mu? ‘Yiğidi öldür ama hakkını ver’ derler. Tüm dünya Türkiye konusunda olumlu düşünürken gerçeklere gözlerini kapayıp kendi karanlıklarına gömülenler için artık bu konuda söyleyecek bir söz yoktur.
Bunlar yetmedi bir de ortaya kaset skandalları çıktı. Eski MHP gönüllüleri olarak derinden sarsıldık, yıkıldık. Son zamanlarda şöyle bir bakıyoruz herkesin ağzında, ‘Kimsenin özeline dokunulamaz.’ Sözü dolaşıyor. Tamam, kardeşim doğru kimsenin buna hakkı yok. Yapılan yanlışı tasvip etmiyoruz. Ama hiç kimse ahlaksızlığı meşru gösteremez. Nerdeyse muhafazakar kesimin tamâmı meseleyi basının sunduğu şekliyle değerlendiriyor. Olabilir böyle ufak tefek kaçamakları herkes yapıyor. Ne var bunda abartacak?’ gibisinden laflar dolaşıyor ortalıkta. Kimse de buna sesini çıkarmıyor. Bu ahlâkın iflas ettiğinin göstergesidir. Bu zamâna kadar muhafazakar bildiğimiz bizi idâre etmeye tâlip olan bu adamların yaptıkları düpedüz ahlaksızlıktır. Bir tane değil, iki tane değil. Sekiz tâne milliyetçi, muhafazakar, sağcı geçinen parti üst düzey yöneticileri, bunlar nasıl böylesi ahlak dışı işleri yapabilirler? Bu onaylanır bir durum değildir. Bu adamların aileleri var. Aile kutsaldır, diye bas bas bağırıyoruz. Kendi helal ailesi dururken, ‘helaller keyfe kâfi’ iken aşırılığa giden, haram işleyen, günahlara dikkat etmeyen insanların arkasından nasıl gidilir? Onlara oy verilir mi? Varsa eşiyle, ailesiyle bir sıkıntısı her şeyin meşru çerçevede çözümü vardır. Onaylamıyoruz bu durumu, toplumun toplu vicdânı lekelenmiştir. Bu günahlı, karalı insanlar ülke yönetecekler öyle mi? Nâmus, iffet, haysiyet nerede kaldı? Hadi bir tâne, iki tâne istem dışı çıktı. Ayıklarsın, ihraç edersin, tamam. Yapıldı da nitekim. Fakat devâmı geldiğinde, Sayın Başkanın, ‘Onların bütün sorumluluğunu üstüme alıyorum.’ Demesi. Hiç onaylanır bir durum değildir. Daha açıkçası böylesi rezillikleri icra edenlerin sorumluluğunu sen nasıl üstüne alırsın genel Başkan olarak. Bu onların bu ahlaksız davranışlarını onayladığın anlamına gelir, Sayın Başkan. Partinin tabanı bu işe ne der? Pes doğrusu! Yazık gerçekten o alınan oy yüzdeleri çok bile böylelerine. Haydi, burada bu ahlâki sorumsuzluğun yükünü aldın ya öteki dünyâ? Bir de kendi ahlaksızlıklarına bakacaklarına başkalarını suçluyorlar. Hedef saptırıyorlar. Ahlaksızlığa kılıf bulunamaz. Böylesi adamlarla bu kutsi dâvâ asla yürümez. Namus ve iffeti hiçe sayanlar, ahlaksızlığı normal görenler desteklenemez. Onların peşinden gidilmez. Milli ve mânevi kutsallarımızı hiçe sayanları bu millet de hiçe sayar.
Neden herkes kaset skandallarını konuşuyor de bu parti yöneticilerinin icra ettikleri ahlaksızlığı, hiçe saydıkları aile değerlerini, topluma kötü örnek olduklarını konuşmuyor? Kaset olayıyla deşifre olan bu hâdiseyi gerçekleştirenleri buradan esefle kınıyoruz. Fakat iyi ki öğrendik. Acaba daha bilmediğimiz ne basitlikler dönüyor kim bilir?
Artık MHP’nin şu an ki çizgisini iyiden iyiye gözden geçirmesi gerekiyor. Milliyetçiliği ve muhafazakarlığı ağzına almadan kendine yeni bir söylem bulması lâzım. Sağduyu sâhibi insanları daha fazla kandırmasınlar. Eğer bu şekliyle devam edecekse Sayın Başkan derhal hem de derhal istifa etmelidir. MHP eski tabanını kaybetmeden kendine daha liyakatli bir Başkan seçmelidir diyoruz, Vesselam.