Hatıralar canlanıyor yazı serisi
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) bir taraftan İslam’ı tebliğ ederek onun yayılmasına çalışırken bir taraftan da “Dar-ül Erkam” da (Erkam’ın evinde) Müslümanların İslam’ı öğrenmeleri ve eğitilmeleri için çalışıyordu.
Bu uygulama Hicret’e kadar devam etti. Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde Medine’de ilk yapılan şey “Mescid-i Nebevi” yani Peygamberimizin mescidiydi. Bu mescit sadece namaz kılınan bir yer değil, aynı zamanda Sahabe-i Kiramın eğitimlerinin yapıldığı bir mekândı.
Aynı zamanda Mescid-i Nebevi bir parlamento gibi de çalışıyor, toplumu ilgilendiren kararlar ayetlere dayalı olarak alınıyor ve halka tebliğ ediliyordu.
Mescid-i Nebevi, Hadis-i Şeriflere göre ilim yuvası olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bir gün mescide gelen Peygamberimiz Kur’an okunan yere değil ilim yapılan yere giderek, “Kur’anın bile ilimle anlaşılacağını…” beyan etmesi bunun en açık bir işaretidir.
Nikâhların kıyıldığı, düğünlerin yapıldığı bir salon da yine bu mescitti. Nitekim Peygamberimiz; “Düğünlerinizi mescitlerde yapınız” buyurarak, yeni kurulan bir yuvanın temelinin İslam’a göre atılması gerektiğini söylemekteydi.
Ashab-ı Soffa, çok fakir insanlardı. Bunlar bir taraftan Peygamberimizin hadislerin toplarken diğer taraftan da bu mekânda barınır, bunların yemeleri, içmeleri buradan sağlanırdı. Binlerce Hadis rivayet eden Ebu Hureyre (r.a) bunlardan birisiydi.
Mescid-i nebevi bir ordu karargâhı olarak da görev yapar, kralları İslam’a davet mektupları buradan yola çıkar, gönderilen Seriyeler (İslam akıncıları) buradan uğurlanır, savaş kararları burada alınır ve hakkı hâkim kılma gayesiyle yola çıkan ordular buradan dualarla gönderilirdi.
Başka ülkelerden gelen elçiler, Mescid-i Nebevi’de kabul edilir, böylece bu mübarek nescit bir Dış işleri Bakanlığı gibi de çalışırdı.
Peygamberimizin savaş dönüşü evine uğramadan mescide gelmesi ve tebrik ve taziyeleri burada kabul etmesi, Mescid-i Nebevinin bir başka boyutunu göstetmektedir.
Bu kadar mı Mescidin görevi… Peygamberimizin Hane-i Saadetleri (evleri) bu mescidin hemen yanında yer almakta ve Peygamberimiz mescide namazlara buralardan gelerek Müslümanlara namazlarını kıldırmaktaydı.
Ben Müslüman’ım diyen her kesin, örnek alacağı tek insanın Peygamberimiz olması hasebiyle kendisinden alınacak birçok örnekler ve dersler vardır.
Resim; Bir toplantıda marş söyleyen Milli gençliği göstermektedir.
EĞİTİMİN VAZGEÇİLMEZ HUSUSİYETİ
Milli gençlik Vakfında eğitime büyük önem verilmiş, vakfımıza üye olan her kesimden gençlerine ve halkımıza, vakfımızın gaye ve hedefleri anlatılmış, böylece çalışmaların daha çok fayda vermesi sağlanmıştır.
Eğitim, MGV’nin ne olduğu, misyonu, MGV üyesi bir gencin sorumlulukları ve yetkileri, birlikte çalışmanın metotları, emre itaatin önemi, ayrı kalmanın felaketleri gibi inançlarımızdan kaynaklanan konular en az üçer günlük eğitimlerle işlenmiştir.
Bu konuda öncelikle Üniversite gençliğine dönük olarak çalışma yapılmış ve üniversite bulunan illerde programladığımız eğitim çalışmaları büyük semere vermiştir.
Orta öğrenim gençliği, MGV teşkilatında görevli gençler ve bize sevgi ve sempati besleyenler değişik programlara eğitilmişlerdir.
Ayrıca Vakfımız öncülüğünde aylık olarak çıkartılan “GENÇLİK DERGİSİ” bir yılda 52 hafta bulunması sebebiyle her sayısında 4 makale yayınlamış, bu makaleler Üniversite gençliğine dergimiz aracıyla ulaştırılmış ve gençlerimizin yurt ve ev ortamlarında her hafta bu konularda seminer yapmaları sağlanmıştır.
İmandan başlayan, temizlik ve taharetle devam eden konular içinde cihada varıncaya kadar her konu işlenmiştir.
Bu gün hala MGV’nin varlığı konuşuluyor, buradan yetişen gençler ülkemizin her yerinde ve özellikle yüksek kademelerinde karşımıza çıkıyorsa, bunu yaptığımız eğitim çalışmalara borçlu olduğumuza inanıyoruz.
Her eğitim, yetiştirmek istediği insan tipine göre şekillenir. Biz de, “Milli Gençlik, kardeşliğin teminatı bir gençliktir” diyerek bu konuyu hedeflemiştik.
1975 de kurulan, 80’li yıllarda sol – sağ çatışmalarının içinden geçen Milli Gençlik vakfı gençliği, onlara verdiğimiz inanç, aşk ve heyecanla inandığı davasında büyük fedakârlıklar yapmasına rağmen bir tek gencimiz bile anarşi ve teröre bulaşmamıştır.
Gençlerimizin bu hususiyeti başta üniversite rektör ve dekanları olmak üzere dost düşman her kesin açık yüreklilikle teslim ettiği bir durumdur.
Gençlerimiz, çatışan, kavgalar eden, yaralanan ve ölen gençlerin kandırıldıklarını, bunlara verilen silahların aynı eller tarafından verildiğini iyi biliyordu. Nitekim 80 ihtilalinden sonra açıklanan istihbarat bilgileri de bu görüşümüzün doğru olduğunu ispatlamaktaydı.
Bu konuda büyük fedakârlıklarla çalışan Genel Başkan Yardımcımız Muhittin Yıldırım kardeşimizi hayırla yâd etmek boynumun borcudur.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v) bir taraftan İslam’ı tebliğ ederek onun yayılmasına çalışırken bir taraftan da “Dar-ül Erkam” da (Erkam’ın evinde) Müslümanların İslam’ı öğrenmeleri ve eğitilmeleri için çalışıyordu.
Bu uygulama Hicret’e kadar devam etti. Müslümanlar Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde Medine’de ilk yapılan şey “Mescid-i Nebevi” yani Peygamberimizin mescidiydi. Bu mescit sadece namaz kılınan bir yer değil, aynı zamanda Sahabe-i Kiramın eğitimlerinin yapıldığı bir mekândı.
Aynı zamanda Mescid-i Nebevi bir parlamento gibi de çalışıyor, toplumu ilgilendiren kararlar ayetlere dayalı olarak alınıyor ve halka tebliğ ediliyordu.
Mescid-i Nebevi, Hadis-i Şeriflere göre ilim yuvası olarak da karşımıza çıkmaktadır. Bir gün mescide gelen Peygamberimiz Kur’an okunan yere değil ilim yapılan yere giderek, “Kur’anın bile ilimle anlaşılacağını…” beyan etmesi bunun en açık bir işaretidir.
Nikâhların kıyıldığı, düğünlerin yapıldığı bir salon da yine bu mescitti. Nitekim Peygamberimiz; “Düğünlerinizi mescitlerde yapınız” buyurarak, yeni kurulan bir yuvanın temelinin İslam’a göre atılması gerektiğini söylemekteydi.
Ashab-ı Soffa, çok fakir insanlardı. Bunlar bir taraftan Peygamberimizin hadislerin toplarken diğer taraftan da bu mekânda barınır, bunların yemeleri, içmeleri buradan sağlanırdı. Binlerce Hadis rivayet eden Ebu Hureyre (r.a) bunlardan birisiydi.
Mescid-i nebevi bir ordu karargâhı olarak da görev yapar, kralları İslam’a davet mektupları buradan yola çıkar, gönderilen Seriyeler (İslam akıncıları) buradan uğurlanır, savaş kararları burada alınır ve hakkı hâkim kılma gayesiyle yola çıkan ordular buradan dualarla gönderilirdi.
Başka ülkelerden gelen elçiler, Mescid-i Nebevi’de kabul edilir, böylece bu mübarek nescit bir Dış işleri Bakanlığı gibi de çalışırdı.
Peygamberimizin savaş dönüşü evine uğramadan mescide gelmesi ve tebrik ve taziyeleri burada kabul etmesi, Mescid-i Nebevinin bir başka boyutunu göstetmektedir.
Bu kadar mı Mescidin görevi… Peygamberimizin Hane-i Saadetleri (evleri) bu mescidin hemen yanında yer almakta ve Peygamberimiz mescide namazlara buralardan gelerek Müslümanlara namazlarını kıldırmaktaydı.
Ben Müslüman’ım diyen her kesin, örnek alacağı tek insanın Peygamberimiz olması hasebiyle kendisinden alınacak birçok örnekler ve dersler vardır.
Resim; Bir toplantıda marş söyleyen Milli gençliği göstermektedir.
EĞİTİMİN VAZGEÇİLMEZ HUSUSİYETİ
Milli gençlik Vakfında eğitime büyük önem verilmiş, vakfımıza üye olan her kesimden gençlerine ve halkımıza, vakfımızın gaye ve hedefleri anlatılmış, böylece çalışmaların daha çok fayda vermesi sağlanmıştır.
Eğitim, MGV’nin ne olduğu, misyonu, MGV üyesi bir gencin sorumlulukları ve yetkileri, birlikte çalışmanın metotları, emre itaatin önemi, ayrı kalmanın felaketleri gibi inançlarımızdan kaynaklanan konular en az üçer günlük eğitimlerle işlenmiştir.
Bu konuda öncelikle Üniversite gençliğine dönük olarak çalışma yapılmış ve üniversite bulunan illerde programladığımız eğitim çalışmaları büyük semere vermiştir.
Orta öğrenim gençliği, MGV teşkilatında görevli gençler ve bize sevgi ve sempati besleyenler değişik programlara eğitilmişlerdir.
Ayrıca Vakfımız öncülüğünde aylık olarak çıkartılan “GENÇLİK DERGİSİ” bir yılda 52 hafta bulunması sebebiyle her sayısında 4 makale yayınlamış, bu makaleler Üniversite gençliğine dergimiz aracıyla ulaştırılmış ve gençlerimizin yurt ve ev ortamlarında her hafta bu konularda seminer yapmaları sağlanmıştır.
İmandan başlayan, temizlik ve taharetle devam eden konular içinde cihada varıncaya kadar her konu işlenmiştir.
Bu gün hala MGV’nin varlığı konuşuluyor, buradan yetişen gençler ülkemizin her yerinde ve özellikle yüksek kademelerinde karşımıza çıkıyorsa, bunu yaptığımız eğitim çalışmalara borçlu olduğumuza inanıyoruz.
Her eğitim, yetiştirmek istediği insan tipine göre şekillenir. Biz de, “Milli Gençlik, kardeşliğin teminatı bir gençliktir” diyerek bu konuyu hedeflemiştik.
1975 de kurulan, 80’li yıllarda sol – sağ çatışmalarının içinden geçen Milli Gençlik vakfı gençliği, onlara verdiğimiz inanç, aşk ve heyecanla inandığı davasında büyük fedakârlıklar yapmasına rağmen bir tek gencimiz bile anarşi ve teröre bulaşmamıştır.
Gençlerimizin bu hususiyeti başta üniversite rektör ve dekanları olmak üzere dost düşman her kesin açık yüreklilikle teslim ettiği bir durumdur.
Gençlerimiz, çatışan, kavgalar eden, yaralanan ve ölen gençlerin kandırıldıklarını, bunlara verilen silahların aynı eller tarafından verildiğini iyi biliyordu. Nitekim 80 ihtilalinden sonra açıklanan istihbarat bilgileri de bu görüşümüzün doğru olduğunu ispatlamaktaydı.
Bu konuda büyük fedakârlıklarla çalışan Genel Başkan Yardımcımız Muhittin Yıldırım kardeşimizi hayırla yâd etmek boynumun borcudur.