Bir olayın içinde olmak o olayın büyüklüğünü idrak etmeye yetmiyor. O olayın içinden çıkar, biraz da zaman geçtikten sonra o olaya bakarsanız onun büyüklüğünü ve cesametini ancak o zaman anlayabilirsiniz. Aşağıda okuyacağınız olay da işte tam anlatmaya çalıştığım şeyin ta kendisidir.
2003 yılında tanıştığım Diyarbakırlı Seyfettin ismindeki arkadaş benimle tanıştığı gün bir anekdotunu anlattı.
Diyarbakır/Bağlar Belediye Başkanı Ahmet Yağmur’u makamında ziyaret…
Ramazan ağabey 90’lı yıllarda Diyarbakır'ın filan ilçesinde çalışırken, Diyarbakır’dan MGV Milli Gençlik Vakfından bazı görevliler geldi ve bana;
“Seyfettin usta sana önemli bir vazife vereceğiz” dediler. Ben; “Ne vazifesi dedim”
“MGV ilçe temsilciliği yani MGV ilçe başkanlığı görevi” dediler.
Ben şaşırdım kaldım, gidin daha iyi birini bulun dedimse de ısrar ettiler. Zira benim adımı verenler, “Bu işi Seyfettin yapar” demişler.
Arkadaşlara itiraz ettim çünkü ben ara sıra içki içen biriydim bu vazife bana uygun değildi.
İlçeden ileri gelenlerde ısrar edince biz zaruriye görevi üslendim.
Ne yapılması gerekiyor nasıl çalışmalar yapacağız diye sordum, anlattılar.
Sonunda görevi kabul ettiğimde bana;
“Bak Seyfettin usta, bu ilçedeki gençlerden sen mesulsün. Ahlaklı bir gençlik yetişmesi için gece gündüz çalışmalısın. Gençliğin abisi, babası sensin dediler” ve gittiler.
Artık İlçede, MGV başkanıydım.
Lakin kötü alışkanlığım olan alkolü henüz temelli bırakmamıştım.
Ara sıra gittiğim bir içkili mekân vardı. Gayri ihtiyari oradan geçerken içkili mekâna oturdum.
Garson beni görünce hemen içki ve mezeler getirdi masaya koydu.
Kendimle yani nefsimle savaş başladı. Bir masaya bir etrafıma baktım.
Kendi kendime. “Seyfettin, sen MGV başkanısın Ümmetin gençlerine örnek olmalısın .
Gençler sana amanet edildi dedim, veeeee… Önümdeki içkili masaya öyle bir tekme savurdum ki gürültüyü duyan işyeri sahibi koştu yanıma geldi.
Abi bir hatamız mı oldu… Abi, kusurumuza bakma… demeye başladı.
Ben ayağa kalktım ve yüksek sesle bağırdım. “Bana bakın! Bana içki getirme bir daha!
Ben MİLLİ GENÇLİK VAKFI başkanıyım ve bu ilçedeki tüm gençlerin ahlakından sorumluyum
Tamam mı? dedim.
Mekan sahibi tamam abi hayırlı olsun diyerek boynunu büktü ve ben o gün alkolü bıraktım.
Gece gündüz hayır işlerinde koştum.
------
Şimdi gelelim, Kürşat Ayvatoğlu'na, 1993 doğumlu yani 28 yaşında
AK Parti iktidara geldiğinde bu genç 8 yaşındaydı.
Önce belediyede sonrada AK PARTİ genel merkezinde büro elemanı olarak çalışmış.
Kokain çekmesiyle gündem oldu
Ancak daha önemlisi Milyonluk jiplerle eğlence yerlerinde harcamalarıyla genç kız arkadaşlarıyla sosyal medyadaki görüntüleriyle dikkatleri üzerine çekti.
Nasıl oluyor da bir büro memuru 28 yaşında milyonluk insan oluyordu?
Hem de Hz Ömer (r.a) arıyoruz diyen muhafazakâr bir partinin Genel merkezinde…
Hem de bakanlarla hatta reisle çekildiği fotoğraflarla gösteri yapan bir çocuk.
AKP Genel merkezindeki 28 yaşındaki bir çocuk bu vaziyetteyse diyerek düşünmeye başlamaz mı insanlar.
Elbette kokain çekmesi şahsi bir kabahat,
Fakat milyonluk mal varlığına nasıl kavuştu?
Genel merkez idarecileri bunu sorgulamadılar mı? Yoksa?
Hep beraber kollektif olarak mı çalışıyorlar? Yoksa bu işleri hep beraber mi yapıyorlar diye gelmez mi insanların aklına? Acaba Genel merkez böyle ise İl başkanlıkları ne alemdedir demezler mi?
Yazımız iki bölümden oluşmakta!
İki kişi, İki kurum.
İki olay ve iki ayrı sonuç var önümüzde.
Önce AHLAK ve MANEVİYAT’IN ne kadar önemli olduğunu anlattı bana.